Gökyüzünde desenli bir Kral Lahit'i görünür ve çevre oluşmaya başlar. Dikdörtgen şeklinde etrafı taşlarla örülmüş kapalı bir piramitte başlarlar. Her yer ince taneli kumlarla örtülüydü, tam ortada ise kapağı yarıya kadar açılmış büyük bir lahit vardı. Bu Kadir'in işi olabilirdi, dikkatlice yanına gittiklerinde açık kapağından içeriye doğru bakarlar. İçeride, aşağıya doğru inen kare biçimde demir tellerden kaplanmış, uzun bir merdiven vardı.
Can "Büyük ihtimalle, Kadir buradan inmiş, gidip onu bulmalıyız tek başına buralarda daha fazla hayatta kalamaz" der.
Ne kadar ihanete uğrasalar da onu hâlâ düşünüyorlardı, çünkü o çocukluktan beri yan yana oldukları dostlarıydı. Zaten gidecekleri başka yolda olmadığından merdivenlerden inmeye başlarlar. Merdivenler kare şeklinde olduğundan sürekli dönerek aşağıya doğru iniyorlardı, tehlikelere ve aniden çıkabilecek şeylere karşı da temkinli yürüyorlardı. Merdivenlerin sonuna geldiklerinde karşılarına karanlık uzun bir yol ve onun da sonunda küçük bir ışık hüzmesi çıkar. Yanına gittikçe ışık büyür ve gözlerini kamaştırmaya başlar. Çıkışa geldiklerinde onları devasa bir mekân karşılamıştı.
Ortam aydınlıktı, sağlarında ve sollarında dev heykeller önlerinde ise aşağıya doğru inen geniş ve ince merdivenler vardı. Burası uzunca bir zamandır terk edilmiş olsa gerek heykellerin üstü örümcek ağlarıyla kaplanmıştı. Uzaklardan şırıl şırıl akan su sesi duyarlar ama nereden geldiğini göremiyorlardı. Önlerindeki geniş merdivenleri önce yavaşça iner, sonra geri yukarıya doğru çıktıklarında yorulduklarını hissederler. Peşlerinde de kimseler yoktu, o yüzden merdivene sırtlarına yaslayarak biraz dinlenirler. Aralarındaki sessizlik devam ediyordu. Yılmaz'ın gözlerinin önünde paramparça olması akıllarından bir türlü çıkmıyordu. Kendilerinin de sonunun yaklaştığını hissettiklerinde içlerini iyice korku basar.
Can, arkadaşlarının bitik halde olduğunu gördüğünde dikkat çekmek için ayağıya kalkar ve "Beni dinleyin!" diye hafiften sert çıkışır. "En kısa zaman da Kadir'i buluyoruz ve bu bölümü de geçiyoruz. Artık kayıp vermeyeceğiz! Hadi kalkın! Yola devam ediyoruz" der. Bu konuşma biraz da olsa içlerini canlı tutmuştu.
Su sesinin geldiği yöne doğru giderler. Ses yukarıdaki taşlardan akan şelaleden geliyordu ve akan suyun içinden geçen uzunca bir yol vardı, oraya doğru ilerlerler. Aşağısı en az elli metre yüksekliğinde bir uçurumdu, oraya çok fazla bakmadan şelalenin içinden geçerek arkasındaki küçük piramide girerler. İçerisi tavandaki tek bir delikten çıkan ışıkla aydınlanıyor, ışığın içinden de toz zerreleri yavaş yavaş aşağıya doğru süzülüyordu. Etraftaki uzun sütunlar ve duvarlar insan ve hayvan motifleriyle kaplıydı, bazı motifler ise diğerlerine göre anlam olarak farklıydı, onları incelediklerinde garip figürler keşfederler. Çok başlı yaratıklar, yeraltı şehirleri ve yıldız kümeleri çiziliydi. Hepsine bakmaya zamanları yoktu. Karanlığa doğru ilerlemeye devam ettikçe derinlerden gelen çürük rutubet kokusu burunlarını yakar. Kıyafetlerinin maskesiyle burunlarını kapattıklarında uzaklarda bir şeyler olduğunu fark ederler. Yaklaştıkça, git gide önleri aydınlanmaya başladığında meşalelerin alevini görürler ve hızlarını artırırlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seviye Atlama
Science FictionYıllardır bunaltıcı yaz sıcağında evde oturmaktan sıkılan yakın arkadaş grubu, biraz heyecan için kamp gezisi düzenlemeye karar verir. Uzak ve huzurlu bir ormanlık alana girdiklerinde eğlence ararken bir mağaraya rastlarlar. Bu mağaranın onları bamb...