9

442 66 39
                                    

semih'in son mesajından sonra çocuklara mesaj atıp bize çağırmıştım. ilk başlarda bu kadar salakça davrandığım için benimle adam akıllı ilgilenmiyor zannediyordum ama sorun gerçekten bu değilmiş. hayatında biri olduğu için ya da beni istemediği için böyle davranıyormuş. artık odak noktamı sarı çiçeğimden çekme zamanım gelmişte geçiyordu. 

ben ocağın başında çay suyunun kaynamasını beklerken diğer salaklar balkonda çekirdek çitleyerek mobeseci teyzeler gibi etrafı izleyerek dedikodu yapıyorlardı. şaşırtıcı bir şekilde onları eve çağırdığımda benimle dalga geçmemişlerdi bunun altından bir bok çıkabilir diyerek tetikte beklemekten de alamıyordum kendimi. çünkü şimdiye bertuğ bininci dalgasını yüz bin kere gülerek geçerdi, eşeğimi tanıyorum. 

"lan siz bana acıyor musunuz?"

bağırarak balkondaki itlere sesimi duyurmaya çalışmıştım ilk başta sessizlik oldu sonra biri sonunda konuşmaya karar verdi.

"yok kardeşim evindeyiz ya o yüzden dalga geçmeyelim dedik. ne olur ne olmaz şimdi elinden bir kaza ne çıkar gitmeyelim nefsi müdafaaya."

"vay küçük orospular."

ocaktaki suyu bırakıp ayağımdaki terliği annemden kazandığım reflekslerle havaya doğru atıp elimle yakaladım. elimdeki terlikle hızlı bir şekilde balkona girip bertuğ'u gözüme kestirdiğim gibi kafasına terliği fırlattım. terliğin şokunu atlatamadan kafasını geriye doğru attığı için aynı zamanda da kafasını duvara vurdu. 

"ben enayi gibi size çay mı hazırlayacağım bir de kalk lan evin en küçüğü bize hizmet et ağzına sıçarım senin."

"barış geldiler mi kardeşim benim? en başında söyleseydin ya çocuk beyin kanaması geçirdi kafasını vura vura."

bertuğ, yalandan altay'ın bacaklarına doğru bayılma numarası yapacaktı ki altay bacaklarını kendine doğru çekince başını tutarak yerden kalktı. 

"ulan sizin yaptığınızı elli kat yabancı yapmaz eşek herifler yemedim yedirdim, içmedim içirdim yazıklar olsun emeklerime."

"al bu beş lirayı bugün eve erken git."

orta parmağını kaldırarak sarsak adımlarla mutfağa doğru ilerleyince onun kalktığı yere çöktüm. balkonda masa olmasına rağmen yere oturmayı tercih etmişlerdi. en köşede ismail onun yanında ferdi benim yanımda da altay oturuyordu. altay cebinden çıkarttığı sigarayı hepimize uzattı.

"yok kardeşim ben bıraktım içmiyorum artık."

"o niye lan?"

"oğlum her gün zam geliyor amına koyayım. sanki bedavaya jigololuk yapıyor gibi hissediyorum sigaraya para verdikçe." 

"siktir git içme."

bir elimle göğsüme iki kere vurup kafamı eğdim o sırada da altay sigarasını çoktan yakmış içiyordu bile. 

"barış abi top musun?"

bertuğ, balkon kapısının pervazına yaslanmış elindeki sallama çayı bize doğru tutuyordu.

"ne var lan? rizeden daha çay gelmedi bununla idare edeceksin kardeşim."

"eniştem bu çayı içtiğini görse altıpatlarını alır senin götünde patlatırdı."

ayağımdaki bir diğer terliği almak için eğildiğim an bertuğ yaslandığı yerden doğrulup aniden içeriye kaçmıştı. balkonun beton yerine yaslanarak dışarıdaki martıları sayan ismail'e mandal fırlattım ona çarpmak yerine mandal balkondan aşağıya düşmüştü.

toz duman | semih kılıçsoy & barış a. yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin