sarı çiçeğime sonunda kavuşmuştum daha varlığını yeni yeni idrak etmeye çalışırken çalan telefonumla daldığım düşlerimden ayrılarak kendime geldim, bizim salaklar arıyordu.
"ne var lan?"
"abi çekirdeği ay çiçeğinden mi toplamaya gittiniz amına koyayım? nerede kaldınız ağaç olduk bertuğ etrafa saldırıyor kuduz köpek gibi, pabloyu da getir de oynasınlar."
ismail'in söylediklerine sanki görüyormuş gibi göz devirip el hareketi çektim, semih ne olduğunu anlamaya çalışırken elindeki tokayı kimseye göstermeden saçına takmaya çalışıyordu. bu çocuğa canımı verirdim benim güzel bebeğim.
"bertuğ bir köpek olsa ben kendi köpeğimle onu oynatır mıyım bir düşün bakalım, iso. geliyoruz yoldayız beş dakikaya da ordayız hadi kardeşim kapat bir daha da arama beni."
semih sonunda kafasına takabildiği tokasıyla bana şirin bir şekilde gülerek bakınca dayanamayıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. elinin tersiyle yüzünü temizleyen çocuk gülmeye başlayınca kolumun altına alarak yürümeye başladım. insanların bakışlarından çekindiği için saçları arasındaki tokayı alarak avcunun içinde sıkı sıkı tutmaya başlamıştı. insanların genel ne düşündüğünü kafama bile takmam ama sarı çiçeğim oldukça etkileniyor olmalıydı ki, en ufak bir bakışta çıkartmıştı hemen.
düşüncelerim arasında çoktan çocuklara yaklaştığımızı fark ettim, bertuğ bulaşacak adam arar gibi bir kenan'ın kafasına vuruyordu bir de arda'nın kafasına vurmaya çalışıyordu, çalışıyordu diyorum çünkü kenan, bertuğ'un arda'ya vurmasına izin vermiyordu. semih, kolumun altından çıkacakken belinden tutarak bedenlerimizi iyice yasladım ve yüzüme doğru bakan çocuğa öpücük atarak bakışlarımı diğerlerine çevirdim.
"lan enayiler çekirdekleri alın ve yürüyün gidin, eniştenizle baş başa çekirdek yiyeceğiz."
hepsi bize bakarken semih, hiçbir şey olmamış gibi ayaklarının ucuyla yere bir şeyler çizip geri siliyordu. bertuğ, k9 köpekleri gibi koklayarak bize doğru yaklaşmaya başladıkça semih arkama saklanıyordu, ayağımı kaldırarak tam dibimizde duran bertuğ'un kalçasına gelişigüzel geçirdim.
"ne yapıyorsun amına koyduğum? al şu çekirdeği ve sodayı siktir git başka kapıya yallah."
poşeti uzatmamı bile beklemeden elimden aldığı gibi koşarak diğerlerinin yanına giden çocuğa arkasından sövecekken semih dudaklarımın üzerine elini koyunca susmuştum. elini tutarak avcunun içine bir öpücük kondurarak ellerimizi birleştirdim ve çocukların yanına giderek boş bir yere oturdum. tam semih oturacakken oturacağı yeri elimle temizleyip oturmasına yardımcı oldum, bu adama ölürdüm ölür. o güzel mavi gözleri üzerimdeyken bütün dünya bana karşı çıksa yine de düşmezdim o yeterdi bana.
"barış abim enayi parası yiyoruz yine eyvallah sende olmasan biz ne yerdik?"
"şimdi bir şey diyeceğim eniştene dua et bertuğ."
bertuğ, kaşlarını havaya kaldırmış bütün odağıyla bir bana bir de sarı çiçeğime bakıyordu.
"yoksa bu salak barış abim gerçekten doğruyu mu söylüyor? her söylediğinde semih abimin kafasına bir tane geçirmesini beklerdim ama semih abimin hoşuna gidiyor benim bu gözlerim doğru mu görüyor? altay bir de sen baksana şunlara."
altay, refleks olarak önce bize dönmüş sonra cümleyi bertuğ'un kurduğunu fark edince bertuğ'a doğru dönüp kafasına gelişi güzel geçirmişti. bertuğ'un ağzına doldurduğu çekirdek içleri bir anda ağzından fırlayarak yere doğru dökülünce bertuğ öksürmeye başlamış altay telaşla sırtına vurmuştu. ellerimi sarı çiçeğimin kulaklarının üzerine koyarak onlara sövmeye karar verdim bunu hak etmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toz duman | semih kılıçsoy & barış a. yılmaz
Fanfictionyıllardır aradığı aşkı bir mezuniyet balosunda bulacağını düşünmeyen barış, semih'in aklını karıştırmaya çalışacaktı. bu kurgudaki karakterlerin, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür.