barış'ın uyandığını duyduğumuz anda yaşadığımız sevinci ne dile getirebilirdik ne de tekrar tekrar o anı o heyecanla yaşayabilirdik. normal odaya alınmasını beklerken teker teker sırayla evlerimize gidip duş almış ve yemek yemiştik. barış'ı görmeden yemek yemek istemesem de diğerleri oldukça zorladığı için yemek zorunda kalmıştım, onu göreceksem eğer güçten düşmemeliydim.
barış'ı öylece yerde kanlar içinde bulduğumuz günün üzerinden iki gün geçmişti. bu süreçte barış'ın ailesine haber vermemiştik onlar rize de yaşadığı için telaşa kapılmasın diye barış'ı aradıklarında çok yoğun olduğunu en kısa zamanda onlara geri döneceklerini söyleyip kapatmıştık, zaten bir kere aramışlardı. polisler kamera kayıtlarını incelediklerinde barış'ı bıçaklayan kişinin de kim olduğunu bulduklarını söylemişlerdi ama bize bilgi vermemişlerdi. barış, gözlerini açtığı an öğreneceğimiz için çok da sorgulamamıştık kim olduğunu ama yakalanıp tutuklandığını biliyorduk.
"bugün yoğun bakımdan çıkartıyoruz, hastanın tamamen bilinci yerinde ve normal odaya alınmak için sabırsızlandığını söyleyip durdu içeride. sizden tek isteğimiz hastayı çok sıkmamanız ve ziyaretlerinizi kısa tutmanız, tekrardan çok geçmiş olsun."
yoğun bakımdan çıkan doktora sarılmamak için zor duruyordum karşımdaki doktor da anlamış olacak ki rica dolu gözleriyle gözlerimin içine bakıp omzumu sıkmış ve yanımdan ayrılmıştı. diğer çocuklar barış'a geçmiş olsun hediyeleri almak için ayrılmış ben ise onu beklemeye karar vermiştim. bir süre sonra yoğun bakımın kapısı açılmış ve içeriden sedyenin üzerinde uyuduğu belli olan barış çıkınca göz yaşlarım bu sefer de mutluluktan akmaya başlamıştı, beni görmemişti daha ama hissetmiş gibi dudaklarını yukarı doğru kıvırmıştı.
"hasta 9 numaralı oda da olacak oraya gelebilirsiniz."
hemşireye teşekkür edip onları orada bırakarak merdivenlere yöneldim onlar benden daha önce çıkacaklardı asansörle gittikleri için. içimdeki çocuklar gibi olan heyecanı dizginleyemezken ayağım takılmış neredeyse merdivenleri uçarak inmiştim. bu halime kendi kendime gülerken hasta yakınları benim halimi tuhaf tuhaf bakınca utanarak düştüğüm gibi kalkıp hızlı adımlarla barış'ın odasının önüne gelip durdum. titreyen elim kapısının kulpunda beklerken içimdeki heyecana hakim olamıyordum sonunda gücümü topladığımı hissederek kulpu aşağıya doğru indirip kapıyı açtım ve yavaş bir şekilde içeriye girdim.
hasta yatağının üzerinde boylu boyunca yatan barış gözlerini odanın tavanına dikmiş kırpmadan tavanı izliyordu. odanın kapısının açılma sesiyle beraber gözlerini kapıya çevirince gözlerimiz buluşmuş ve dudaklarım otomatik olarak büzülmüş, gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. olduğum yerde dikilmiş içli içli ağlarken gülümsemeye çalışarak yavaşça kolunu kaldırmış ve beni yanına çağırmıştı. canını acıtmamaya çalışarak kolunun altına girip göz yaşlarımın ikimizi de ıslatmasına izin verdim, onun kolunun altındayken sonunda evime varmış gibi hissetmiştim.
"sarı çiçeğim, daha fazla ağlama gözünü seveyim bak buradayım bir şey olmadı bana. hem bu dudaklar daha seni öpmemişken gider miyim lan dünyadan?"
gülmem için söylediği cümleye daha çok ağlamaya başlamıştım, onun bana hitap şeklini bile özlemişken ağlamamak ne mümkündü ki? parmaklarını saçlarımın arasına koymuş ve okşamaya başlayınca göz yaşlarım azalamaya başlamış, sonunda sadece iç çekişlerim sarmıştı odanın duvarlarını. kafamı yasladığım omzundan kaldırarak şiştiğini hissettiğim gözlerimle elalarına baktım, o kadar yorgun gözüküyordu ki bir de benim ağlamamla onu daha fazla yorduğumu düşünmüştüm. yavaş bir şekilde elimi kaldırarak sol yanağının üzerine koyup çıkmış sakallarının arasında gezdirmeye başladım parmaklarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toz duman | semih kılıçsoy & barış a. yılmaz
Fanfictionyıllardır aradığı aşkı bir mezuniyet balosunda bulacağını düşünmeyen barış, semih'in aklını karıştırmaya çalışacaktı. bu kurgudaki karakterlerin, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür.