Maya burnuna dolan kekremsi kokuları ayırt etmeye çalışıyordu. Ahır gibi kokan bir yerdeydi. Gözlerini açamıyordu ama, sesleri kokuları duyabiliyordu. Ne olmuştu? Kaza geçirmişti trafik kazası. Bir ateşin kıvılcımlarının çıtırtısı kulağına geliyordu. At kokusu, sarımsak, soğan ve koyun eti gibi kokan birşey birbirine karışmıştı. Hastane ne zamandır böyle kokuyordu? Başında birşeyler mırıldanan kısık bir ses ve ara ara çanlar duyuyordu. Öbür dünyaya hiç inanmamıştı ama öbür dünya diye birşey varsa böyle olmaması gerektiğini düşünüyordu en azından böyle kokmaması gerektiğini. Kokular onu rahatsız etmesine rağmen midesi açlıkla eziliyordu sanki birisinin ellerinin bedeninde dolaştığını hissediyor karnına ve göğsüne konulan şeyin yakıcılığına tepki vermek istiyor ama başaramıyordu. Kafasının kaldırıldığını dudaklarına dayanan acı ılık sıvının boğazını yakıp geçişini hissetti. Sonra tuhaf bir bitki kokusu ve ninni gibi bazı mırıltılar eşliğinde yeniden karanlığa gömüldü.
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama başına dayanan bir el ateşini kontrol eder gibiydi. İnce bir ses duydu "Odagam ana, ateşi düşmüş kirpikleri oynuyor. Yüzüne renk geldi yaraları da iyi." Maya kendisine yaklaşan başka bir ayak sesine kulak kesildi. Kaba ve serin birşey yüzünü tırmalayarak serinletti. Birden bir hışırtı ile içeriye dolan serinlik yüzündeki damlalarla buluştu ve Maya'nın içi ürperdi. Gözlerini açabileceğini hissediyordu ama açıp açmamak konusunda kararsızdı. Kalbi bir şeylerin yanlış olduğunu haykırırcasına kulaklarında atıyordu. Ayak sesleri iyice yaklaştı ve kesildi. Yerine kaba bir erkek sesi duyuldu "Kam katun! İyileşmedi mi daha hasta katun?" Maya kaşlarını çatmamak için tuttu kendisini. Uyandığını göstermek istemiyordu. "Yarası sağıldı Bars begim. Yakındır gözlerini açar." Maya yüzüne vuran nefes karşısında kendi nefesini tuttu. Yüzünde dolaşan gözleri hissedebiliyordu. "Bu katunu tanıyan yok bilen yok mu haber almadın mı başka?" İnce bir ses yeniden cevapladı, "Bars begim, yakınlarda bir obaya Kırmaçlar saldırmış herkesi öldürmüş yağmalamışlar. Bir kurtulan Baş kam katunun halefi, Yula katun imiş onu da yolda yakalayıp Yun hanedanı esir etmiş. Sizin av için çıktığınız zamana denk geliyor. Bu katun da belki onlardan birisidir kim bilir." Maya'nın bilinci biraz önce ağzına verilen acı su ile yeniden giderken, Bars bey yatan kızın yüzünde gözlerini gezdirdi. Kırmaçların saldırdığı Çapşin obasına bir kaç defa yolu düşmüş bu katunu hiç görmemişti. Görse unutmayacağından emindi. "Katun uyanınca adını öğrenin sorduralım. Avladığım hayvanın yanında boylu boyunca uzanmıştı. Bu havada donmaması göklerin kutunun üzerinde olduğunu gösterir." Bars bey karların üzerindeki kızın kanlar içindeki bedenini hatırlayınca bir an kalbi titredi yine. Üzerindeki pelerinini kızın narin vücuduna dolayıp atına attığı gibi obasına getirmişti onu. Üç aydır gözlerini açsın diye bekliyordu. Dağladıkları yaraları daha yeni sağılıyordu. Bars bey şifa yurdundan çıkarken, kadınlar Maya'nın başında yeniden dualarına başlamışlardı.
Bu ziyaretten üç gün sonra Maya gözlerini araladı. Büyük yörük çadırı gibi birşeyin içindeydi. Çadırın ortasında bir ateş ocağı üstünde kaynayan kara bir kazan vardı. Onunla ilgilenen kadınlardan birisi biten bir bitkiyi almaya diğeri de Bars denen kişinin yanına gitmişti. Maya bu fırsattan istifade yerlere serilmiş hayvan postlarında, duvarlara asılmış halılarda onların üstlerine asılmış otlar, ok yay, saza benzeyen bir çalgı, orağa benzeyen aletlerde gözlerini gezdirdi. Bir kenarda duran kaba ahşap bir sandık vardı, üstünde hayvan postları, bazı katlı kumaşlar duruyordu. Yanan mumlar odayı loş bir şekilde aydınlatıyordu. Maya buraya nasıl geldiğini anlamaya çalışıyordu. Bir başka tarafta da kabaca yapılmış bir masa üzerinde değişik tuhaf toprak kaplar, tahta, bakır havanlar ve bitkiler vardı. İçeriye pencere yerine kullanılan küçük kare şeklindeki oyuklardan hava zor giriyordu. Buranın böyle kokması normal sayılırdı. Kapıdan gelen hareketi görünce Maya korku ile kapattı gözlerini. Hastanede olması gerekiyordu burada ne işi vardı ne zaman nasıl gelmişti anlam veremiyordu. Biraz sonra göğsü ve karnına sürülen yakıcı şey ile yüzünü buruşturmamak için kendisini tutmuş ama ağzına yeniden dayanan acı sıvıya karşı aynı başarıyı gösterememiş yüzünü buruşturmuştu. Bu hareket Odagam ananın gözünden kaçmamıştı. "Gözlerini aç katun." Maya kendisine seslenen kadının tok sesi ve birazda bastıramadığı merakı yüzünden gözlerini araladı. Kadın yanındaki oldukça genç görünen kıza döndü. "Tünay, koş Bars bege haber et. Katun uyandı." Maya bu şive karşısında kaşlarını çattı. Neden burada olduğunu anlamaya çalışıyordu ama anlamıyordu. Kesin rüya görüyordu. Kesin şu anda komada falandı bilinçaltı onu böyle saçma birşeye sürüklemişti. Kız koşarak çadırdan çıkarken Odagam ana meraklı gözlerini ölümün elinden aldığı kıza dikti. "Adın nedir diyesin katun? Kimsin nereden gelir nereye gider idin?" Maya göğsünü acıtan bir nefes aldı. Karnının gurultusunu duymazlıktan geldi. Kazanda kokan şey bile şu anda cezbediyordu onu. "Adım Maya Altıok. Evimden yogaya gidiyordum. Kaza geçirdim." Maya başına giren ağrı ile yüzünü buruşturunca kadın ona tahta bir bardakla su uzattı. Maya suyu içti sonra gözünü ocakta kokan yemeğe dikti. Kadın onun bakışlarını takip ederken gülümsedi. "Açsındır sadece suyundan içebilirsin aylardır midene birşey girmedi katı şeyleri imdi yiyemezsin, kendini toparlayasın. Bir kaç gün sonra normal yemeye başlarsın." Maya onu onayladı. Kadın kazandaki yemeğin suyundan toprak bir kaseye koyup Maya'ya yavaş yavaş içirmeye başladı. O sırada Bars bey arkasındaki Tünay ile içeriye girdi. Çorbanın suyunu iştahla içen Maya'dan gözlerini çekip Odagam anaya döndü. "Kimmiş söyledi mi?" Odagam ana kızdan aldığı bilgiyi hemen aktardı "Maya katun, Altıok'tan Yoga'ya gidiyormuş yolda kaza geçirmiş." Maya, kadının söylediği şeye gözlerini kırpıştırdı. Söylediklerini yanlış anlamıştı ama iç sesi düzeltmek istemedi. Burada tuhaf bir durum vardı. Karşısında deri kıyafetler içinde dönem dizisinin yakışıklı jönü gibi duran adama kıkırdamadan edemedi. Durum ona çok komik gelmişti belki de sinirleri bozulmuştu. Adamın ve aynı anda kadınların kınayan bakışlarını görünce kafasını yeniden çorbanın suyuna çevirdi. Bars bey kızı biraz süzdü "Altıok diye bir yer yok, yoga diye bir yerde yok buralarda... Adı doğru mudur?" Odagam ana kafasını üzgün bakışlarla yatakta yatan kıza çevirdi sonra Bars beye döndü "Begim, belki ilaçlar zihnini bulandırdı anılarını kararttı. O yüzden tam bilemeyiz." Bars bey bu kızın kutsiyetine inanıyordu o yüzden anlayışlı bir şekilde kafasını salladı. "Şu Çapşin'den kaçabilen katuna, Yun hanedanına birini yollayalım Maya katun diye bir katun var mıydı obasında sorduralım bakalım." Maya çorba kasesini yaşlı kadına uzattı nazik bir gülümseme ile "tekrar içebilir miyim?" diye sordu. Kurt gibi açtı burada ne olduğunu çözmek için bir an önce ayaklanması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAMANIN İLK HAYATI
Historical FictionYula, tunç çağı zamanında, Çapşin obasının baş şamanı olan büyükannesinin halefidir. Bir gün obasına yapılan baskından kaçarken, çok sevdiği kardeşi gibi gördüğü Balca'nın ihanetine uğrar. Bu ihanetin intikamını almak için inandığı tanrılara yalvard...