Yula, içerideki köşe koltuğun kenarına çökmüştü. Balım ona bir kupa içerisinde getirdiği bitki çayını uzattığında, Yula bardağa şüpheli gözlerle baktı. Balım'ın kendi önüne koyduğu bardağı alıp ona uzatılanla değiştirdi. Balım bu hareketi şaşkınlıkla izlemişti. "Ne yapıyorsun?" dedi merakla kırpıştırdığı kirpiklerinin altından. "Bana getirdiğini sen iç" dedi Yula eline aldığı bardağı burnuna götürüp koklayarak. Sonra kendi kendine mırıldandı yine "tarçın, kakule, karanfil, meyan kökü, maydanoz..." Balım ona daha da artan şaşkınlığı ile baktı, "Ne yapıyorsun?" dedi bir kere daha. Yula gözlerini şüphe ile dikti ona. "İçindeki otları kontrol ediyorum" sonra bardaktan küçük bir yudum aldı. "Kokusundan mı tanıdın onca otu?" dedi Balım sakince. Yula onu kafasıyla onayladı. Balım masanın üzerindeki tütsüyü yaktığında yine şüpheli bir bakış atmıştı Yula ona. "Bu ne buhuru?" Balım derin bir nefes aldı. "Gül tütsüsü, sakinleştirir biraz diye düşündüm. Ma.. Yula. Bana herşeyi anlatsan diyorum artık belki birlikte bir çözüm buluruz. Hiç normal görünmüyorsun tamam zor bir dönem geçirdin, travmatik bir durum içindesin ama ben gerçekten senin için endişeleniyorum. Eğer bana herşeyi anlatırsan belki seni hastaneye yatırmadan bir çözüm bulabiliriz." Yula hastaneye yatmak istemiyordu orada rahat hissetmiyordu ama Balım'a da güvenmiyordu. Kararsız bakışları Balım'ın üzerinde bir süre gitti geldi. Sonra derin bir nefes alıp çenesini dikleştirdi. "Bir şartla sana herşeyi anlatırım" dedi. Balım onu dikkatle süzdü "Nedir?" Yula derin bir nefes aldı. "Senin Balca olmadığından emin olmam lazım. Bunun için bir ruh ritüeli yapacağım eğer buna izin verirsen sonra sana herşeyi anlatacağım." Balım ona hayretle baktı. Bu kadın onun biricik arkadaşı olamazdı. Maya öyle ritüeller falan böyle şeylere inanmaz bunlara safsata gözüyle bakardı. Ama kendisine ne yapılacağı konusunda hiç bir fikri yoktu bu biraz çekinmesine sebep oluyordu. "Kanlı bir ritüel mi bu peki?" diye sordu. Maya ona kaşlarını çattı. Balca olsa ruh ritüelinin kanla bir alakası olmadığını gayet iyi bilirdi. Bu kız o değildi farkındaydı ama onun başka bir versiyonu falan mıydı emin olmak istiyordu. "Değil." Balım ona kararsız bakışlarla bakmaya devam etti "Bir şartla kabul ederim." Yula tek kaşını havaya kaldırdı "nedir?" Balım ona tatlı tatlı gülümsedi. "Bende seninle bir seans yapacağım. Hipnotik bir seans eğer bunu kabul edersen benimle ritüel yapmana izin veririm." Yula ona şüphe ile baktı "Nasıl oluyor o?" Balım ona yine sakinleştiren bir gülümseme ile baktı "Sadece sana söylediğim şeylere uyacaksın gözlerini kapatacaksın uzanacak kendini bana bırakacaksın. Sana dokunmayacağım bile sadece konuşacağım kabul mu?" Yula derin bir nefes aldı. Nasılsa iradesi güçlü bir kamdı. Onu etki altına almak kolay birşey değildi. Sinsice sırıttı. "Kabul ama önce ben yapacağım." Balım onu onayladı "Tamam başlayalım." Yula derin bir nefes aldı. "Yanlız bazı şeylere ihtiyacım var, bazı otlar ve davul ve çanlar nasıl bulabiliriz." Balım kaşlarını yukarıya ittirdi "aktar ve spiritüel eşyalar satan yerlere bakarız. O zaman hazırlanıp çıkalım." Kupalarını masanın üstüne bıraktıktan sonra, Balım Yula'nın odasına doğru yöneldi. Maya'nın dolabından daha usturuplu uzun bir elbise çıkarıp ona uzattı. İç çamaşırlarının olduğu çekmeceyi göstererek odadan çıktı.
Yula, eline aldığı sütyene şaşkınlıkla baktı. Tuhaf küçük ipli çamaşırlarsa canını sıkmıştı. Bunları giyemezdi. Biraz önce yatağın üzerine bırakılmış olan crop ve şortu giydi. Üstüne elbiseyi onun üstünede kimonoyu geçirdi. Böyle daha iyi olmuştu. Balım ise pantolon ve sade bir tşört giyerek çıktı odasından. Yula onu görünce, o Yula'yı görünce memnuniyetsiz bakışlarla süzdüler birbirlerini ama yorum yapmaktan kaçındılar. Evden dışarıya çıktıklarında Yula yüksek duvarlarla çevrili yeşil, çiçekli ve ağaçlı bir bahçe içindeki müstakil eve doğru bir bakış attı. Bahçede zaman geçirmek istemişti bir an. Ama Balım kapıdan çıkıp evin önündeki garaja doğru yürümeye başladığında daha fazla bakamadan onu takip etti. Taş döşeli kaldırımlar asfalt yollar yanyana dizilmiş sıralı evlerde gözlerini gezdirdi. Burası kesinlikle başka bir alemdi. Balım bir kumanda ile garajın kapısını harekete geçirirken Yula ağır ağır kalkan kapıya şaşkınlıkla baktı. Balım ona yandan bir bakış attı ve uyardı "Sakın secde edip yerlere kapaklanma." Yula ise şaşkınlıkla içeride duran büyük şeye bakıyordu. Balım arabasının kilitlerini açıp sürücü koltuğuna binip arabayı çalıştırıp garajdan çıkana kadar da aynı hayret içindeki yüz ifadesi ile onu izlemeye devam etti. Balım onun donmuş bedeninin önünde kornaya bastığında kız bir rüyadan uyanır gibi yerinde sıçradı. Camdan çıkardığı kafasıyla uzaylı görmüş gibi bakan kıza kaşlarını çatarak konuştu. "E bekleyecek misin akşama kadar? Atla hadi. Gidelim halledelim." Yula transa girmiş bir yüz ifadesi ile yolcu tarafına yöneldi ama kapıyı nasıl açacağını bilmediği için olduğu yerde kaldı. Balım içeriden uzanıp kapıyı açtı. "Bin, ilk defa mı araba görüyorsun Ma... Yula?" Yula yolcu koltuğuna oturup arabanın elektronik panelinde gezdirdi gözlerini "İlk defa görüyorum evet. Benim geldiğim yerde..." dedi ve sonra sustu. Balım bu durumdan iyice sıkılmıştı. Yula'nın emniyet kemerini uzanıp taktı. Radyoyu açtı ve gaza bastı. Yula yol boyunca gördüğü dehşet verici şeyler karşısında içine kapanmıştı. Gökte uçan metal kuşlar, hareket eden kapsüllerin içine doluşmuş insanlar upuzun camdan taştan yapılma binalar. Başını döndürmüş midesi bulanmaya başlamıştı. "Kusmak üzereyim" dedi sıkıntı ile Balım'a. Balım hemen yolun kenarında arabayı durdu. Yula nasıl çıkacağını düşünürken Balım hızla onun tarafındaki kolu çekip kapıyı açtı emniyet kemerini çözdü. Yula kendini arabadan dışarıya attı.
Bütün yol boyunca o farklı boydaki kapsüllerin, minibüs, otobüs, metrobüs falan olduğunu anlatmış elektronik aletler eğitiminden sonra bir de ulaşım araçları üzerine bir eğitim vermeye başlamıştı Balım, Yula'ya. Bu derece kayıp bilgi hayret verici birşeydi. Balım arabasını bir otoparka bırakırken Yula herşeyi yeni öğrenen bir çocuğun gözleriyle izliyordu. "Arka cadde üzerinde aktar, spiritüel eşyalar satan yerler falan var oralara bir bakalım aradığın şeyleri bulabilir miyiz." Yula sokakta yürümekten korkarcasına bakındı etrafına. Balım onun vücut dilini anlamış olacak ki gidip onun koluna girdi. Birlikte ağır adımlarla kaldırımda yürüyen insanların arasına katıldılar. Etrafta yemek satan seyyar tezgahlar, kaldırımın kenarlarına sıralanmış yüksek binaların alt katlarındaki yiyecek içecek yerleri. Buralarda oturan kadınlı erkekli insanlara üstlerine başlarına yedikleri içtiklerine şaşkınlıkla baktı. Her yerden burnuna farklı değişik kokular geliyordu. Yula merakla ağzı sulanarak bu kokulara doğru çeviriyordu kafasını. "İşlerimizi halledelim, yemek yeriz" dedi Balım onu çekiştirirken. Kalabalık caddeden daha sakin dar ara bir sokağa girdiler. Yula etrafa şaşkın şaşkın bakarken birden arkasından bir çığlık duydu kafasını çevirdiğinde motorun üstündeki bir kişinin bir kızın kolundaki çantaya asıldığını, kızın çantayı bırakmamak için peşinden sürüklendiğini gördü. Tam bir züccaciye dükkanının önünde duruyorlardı. Yula dükkanın önündeki büyük kovaya yerleştirilmiş ahşap paspas saplarından birisini kaptığı gibi biraz sonra motorla yanından geçen adama sert bir şekilde indirdi. Afallayan sürücü kontrolünü kaybetmemek için çabalarken Yula elindeki sopayı tıpkı cirit atar gibi fırlattı arkasından ve adamın tam sırtından vurdu. Adam arkasından vücuduna sertçe çarpan şeyin acısıyla hakimiyetini kaybedince motorla birlikte devrilip yerde sürünmeye başladı. O yerde motorla sürüklenen adama doğru koşarken Balım onun arkasından koşarken sürüklenen yaralar içinde kalmış kıza doğru koştu. Yula yere düşmüş adamın elindeki çantayı kaptı önce. Sonra sersemlikle doğrulan adamın kafasındaki kaska bütün gücüyle bir yumruk attı. Bu topunu bu kadar sert olmasına şaşırmış hareket bileğinin incinmesine sebep olmuştu ama dişlerini sıkıp adamı ensesinden yakaladığı gibi yüz üstü yere fırlattı. Balım ona yetişene kadar da adamı oldukça hırpalamıştı. Sonrasında kadın polisi aramıştı ve esnafta kapkaçcıyı yakalayıp polisin gelmesini beklemeye başlamıştı. Balım yere düşen sürüklenen kadının yaralarına hemen eczaneden aldığı bir kaç şeyle pansuman yaparken, Yula önlerinde durdukları antika dükkanından içeriye girmişti bile. Burası onun çok ilgisini çekmişti ve Balım'ın dikkatinden oldukça uzaktaydı. Yula değişik bir sürü eşyanın arasında dolaşırken duvarda asılı olan şaman davulunu gördüğünde neredeyse bir çığlık atacaktı hemen yanında da çanlar duruyordu. Büyük bir gülümseme ile kendi kendine konuştu "Davul kamını bulur demişler!" Balım onun etrafta olmadığını fark edince panikle bakındı. "Arkadaşınız dükkanın içine girdi" dedi pansuman yapılan kız sızlanarak. Balım ona teşekkür ederek dükkanın içine yöneldi. Yula'nın yanına geldiğinde onun ışıldayan gözlerle duvardaki tuhaf davula baktığını görünce "aradığın bu mu?" diye sordu. Yula onu büyük bir gülümseme ile kafasıyla onayladı. Balım dükkan sahibine ödemesini yaparak bu antik görünen davulu aldı. Yula sanki çok değerli bir hazineymişçesine bu davulu göğsüne bastırdı. Biraz ilerideki aktardan istediği otları da alınca onun işi tamamlanmıştı. Polisler geldiğinde ayaküstü ifadelerini verdiler. Yula ve Balım bir kafeye doğru yürürlerken, olanlar Balım'ın gözlerinin önünden ağır çekim bir film gibi geçti. "Sen ne yaptın öyle?" Yula sızlayan bileğini görmezden gelmeye çalışıyordu. Bu beden kesinlikle onun olamazdı. Onun bileği bir yumrukla böyle incinmezdi. Bedeni güçlü ve atikti. "Ne yaptım?" dedi Balım'ın sorusunu anlamayarak. Bir yemek yerinin dışarısındaki sandalyelerine oturduklarında Balım onu dikkatle süzdü. Bu kadın Maya gibi görünüyordu ama Maya böyle bir olay karşısında bu şekilde soğuk kanlı duramaz çığlık çığlığa polis diye bağırır üstüne öyle adam falanda dövemezdi. "Nasıl dövdün o adamı ayrıca o sopayı ona nasıl isabet ettirdin?" Yula derin bir nefes aldı sonra omuzlarını silkti. "Niye çok mu zor birşey, çelimsiz bir oğlandı zaten." Balım ona gözlerini kısarak baktı "Sen Maya değilsin kimsin sen?" Yula derin bir nefes aldı yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi. "Yula dedim ya. Yula'yım ben! Kaç kere dedim." Balım yüzünü buruşturdu. Kişilik bölünmesinde insanların hiç yapamayacağı şeylere cesaret etmesi, hatta kendilerine tam zıt bir karakter geliştirmesi normaldi. Bu kaza arkadaşında kişilik bölünmesine sebep olmuştu belki de. Onu tedavi edecekti." Hemen yüzünü toparladı ve tepkisiz bir ifade takındı. "Anlıyorum Yula. Tamam peki. Aksiyon çok acıktırdı beni ne yemek istersin?" Yula önündeki menüden resimlere baktı. Sonra ilgisini çeken yemeklere tek tek işaret etti. Balım onu sabırla izledi "e seç ama artık hangisi sürekli değiştirip duruyorsun." Yula ona şaşkın şaşkın baktı "değiştirmedim gösterdiklerimin hepsini yemek istiyorum." Şaşırma sırası Balım'daydı. "Hepsini mi?" Yula onu kafasıyla onayladı. Balım'ın ağzı şaşkınlıkla açılırken "Hepsini!..." diye ünledi. Balım'ın gözleri menü ve Yula arasında gidip gelirken kendi kendine homurdandı "Maya olsaydı burada sadece tavuk ızgara ve salata yerdi..." Yula'nın istediği bir dolu yiyeceği sipariş ettikten sonra kendine köfte ve salata söyledi. Yula etrafa şaşkın şaşkın bakınmaya devam ederken Balım onu izliyordu. Neler olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordu. Kişilik bölünmesi bu şekilde uzaydan gelmiş gibi yapmazdı ya insanı. Hayret birşeydi. Biraz sonra masaya gelen yiyecekleri büyük bir iştahla yemeye başlayan ve her yediği şey karşısında keyif mırıltıları çıkarıp "bu ne? Bu ne? Çok lezzetli" diye kıkırdayıp küçük bir çocukmuşçasına yerinde duramayan Yula'yı her an daha da şaşırarak izledi. En şaşırdığı şeyse masaya gelen herşeyi silip süpürmüş üstüne tatlı söylemişti. İçtiği çayı beğenmemiş aromasız olduğunu söyleyip memnuniyetsiz bir şekilde söylenmişti. Balım ona kahve söylediğindeyse Yula şekersiz kahveyi tükürüp "ıyyy!" demiş sonra tabağa konulan lokumları memnuniyetle yemişti. Kalkma zamanı geldiğinde Balım artık onu hipnoz etmek için sabırsızlanıyordu.
Eve döndüklerinde artık akşam olmak üzereydi. Balım günün stresinden arınmak için duşa girerken, Yula kendisini hazırlanmak için yatak odasına atmıştı bile. Balım üstünü giyinip saçlarını kurutup salona geldiğindeyse kendini ritüel hakkında rahatlatmaya çalışıp duruyordu. "Yula ben çıktım hazırım!" diye seslendi oturduğu yerden. Yula da hazırdı. Mayanın sütlü kahve tonlarında sade ama eteklerinden kollarından ve sırtından renkli püsküller sarkan kimonosunun üzerine bir kartal figürü çizmişti. Maske olmadığı için odada bulabildiği makyaj malzemeleri ile yüzünü olabildiğince boyamış korkunç bir hale getirmişti. Saçlarının üstüne ise siyah beyaz kuş tüylerinden yapılmış abajurun tüylerinden söküp takmıştı. Tam olmamıştı ama kötünün iyisi sayılırdı. Yuvarlak makyaj aynasına bir ip takıp boynuna geçirdi davulunu koluna astı çıngıraklarını eline aldı ve kullanacağı bütün malzemeleri de alıp odadan çıktı. Balım ışıkları açmak yerine masanın üzerinde duran mumları yakmıştı. Yula birden karşısında korku filminden çıkmış gibi belirince kız kendini tutamayıp bir çığlık atmış fırlatmak için masanın üstündeki porselen tütsülüğe davranmıştı. Ama Yula bu hareket karşısında kaşlarını daha çok çatmış, ve yüzünün olduğundan daha korkunç görünmesine sebep olarak yumuşak bir ses tonu ile sakin ol demişti. Balım ona şaşkınlıkla baktı. "Ne yaptın kendine? Allah'ım bir manyakla aynı evde yaşıyorum ben!" Yula ona siyaha boyadığı yüzünün ortasında parıldayan beyaz dişleri ile sırıtınca Balım'ın gözünde daha korkunç bir hal almıştı. "Ritüel için şart normalde kutsal ağaçtan maske takmam lazımdı ama şimdilik böyle idare edeceğiz." Balım derin bir nefes alıp kendini sakin olmaya zorladı. Bir an önce bu saçmalık bitsin istiyordu. "İyi hadi ne yapacaksan yap ve lütfen gülme korkunç oluyorsun." Yula bu sefer dişlerini göstermeden gülümsedi. "İyi o zaman hadi bakalım bir örtü alda dışarıya çıkalım. Dışarıda bir akağaç vardı onun altına gidelim." Balım kaşlarını çattı "Sebep? Niye burada değil?" Yula derin bir nefes aldı herşeyi açıklayacak mıydı böyle? "Ateş yakmam lazım büyük bir ateş. Ayrıca ritüel için söz verdin cayamazsın." Balım yine kaşlarını çattı evdeki büyük pekmez kazanının içine altına sermek için bir örtü ve bir yastık koyarak çıktı. Annesi bu kazanı bahçedeki üzümleri dutları kaynatmak için kullanırdı önceden. Uzun zamandır kenarda duruyordu şimdi bir işe yaramış olur diye düşündü. Bahçeye çıktıklarında Balım örtüyü yere serdi ve minderin ortasına koydu. Yula akağacın dallarından birisini kırıp dibine biraz süt döktü. Sonra kazanın içinde şömine için olan odunları yakarak büyükçe bir ateş hazırladı. Ateş yeterince harlanınca içine elindeki sütten biraz döküp konuşmaya başladı, "Anam Umay, bu sana adağımdır bana eşlik et, kut ver. Yol göster. Bana doğruyu ilham et. Bu kız Balca'nın ruhundan bir ruh ise bunu bana haber et." Sonra Balım'a tuhaf bir ilahi gibi gelen mırıltılar eşliğinde kızın etrafında dönerek yıldızların altında dans etmeye başladı. Ara ara aldığı otları ateşe serperek, farklı hayvan sesleri çıkararak, ilahisine Balım'ın poposu ağrıyıp bacakları uyuşana kadar devam etti. Balım ona seslense bile bir süre sonra duymamaya başlamıştı bir tür transa girmişti. Ağaçtan kırdığı dalla kızın etrafında dönüp ona hafif hafif vurmaya başladığında Balım bir an 'yeter bu saçmalık!' diyerek oturduğu yerden kalkmak istemişti ama anlaşmaları aklına gelince sabırlı olmak için kendini olabildiğince zorladı. Yula sonunda kan ter içinde kalıp ateşin yanına çökmüş ileri geri sallanan vücudu ile sanki görünmez birisi ile konuşur gibi mırıldanmaya başladı. Balım onu psikolojik bir vakayı izler gibi izliyor arkadaşının bu haline dayanamıyordu. Ama Yula sonunda gözlerini açtığında Balım merakla baktı onun yüzüne. Yula derin bir nefes aldı "Sen Balca değilsin. Onun bedeninden bedenin ama ruhun başka senin. Ritüel bitti artık ne istersen anlatırım sana." Balım rahatlamış bir nefes koyverdi. "İyi o zaman içeriye girelim. Ateşi de nasıl yaktıysan öyle söndür." Yula ona gülümsedi. "Kendi sönecek. Hadi gidelim bende bir duş alayım sonra konuşuruz istersen." Balım onu onayladı. Onu dinleyecek kafasında tartacak hipnoz işini ertesi güne bırakacaktı. Bunca saçmalık ona biraz fazla gelmişti bugün. O düşünceler içinde koltuğa uzandığında Yula üstünü çıkarıp çoktan kendisini duşa atmıştı. Nereden başlayacağına karar vermek için onunda biraz zihninin dinlenmesine ihtiyacı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAMANIN İLK HAYATI
Historical FictionYula, tunç çağı zamanında, Çapşin obasının baş şamanı olan büyükannesinin halefidir. Bir gün obasına yapılan baskından kaçarken, çok sevdiği kardeşi gibi gördüğü Balca'nın ihanetine uğrar. Bu ihanetin intikamını almak için inandığı tanrılara yalvard...