Bars bey, bütün gün Maya'nın yaptığı işleri oba beylerinden haber almıştı. Katunun çadırını oda oda böldürdüğünü duyunca onun bir han kızı yada bir bey kızı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Akşam olup obaya döndüğünde ise Maya katunu etrafta göremeyince çadırının kapısına vardı. Kızların gitmesine izin vererek seslendi. "Maya katun müsait mi yurdun?" Maya o sırada elindeki antik kesere benzeyen şeyle tuvaletin ortasına derince bir çukur kazıyordu. Elleri keseri tutmaktan şişmiş parmakları nasırlaşmıştı. İçeriden ses gelmeyince Bars bir iki kere daha seslendi sonra da içeriye girdi. Daha yurdu tam inceleyememişti ki Maya'nın çığlığı ile sesin geldiği yere yürüdü. Yerden çıkan büyük bir kırkayak yüzünden kızın çığlık çığlığa bağırdığını görünce dayanamadı gülmeye başladı. Böceği ayağının altında ezdi. "Ne yaparsın katun ceset mi gömeceksin buraya bu kadar derin kazdın?" Maya artık sızlayan yanan avuç içlerini ovaladı. "Canım çıktı, her yerde böcekler var" diye sızlandı. Bars kızın paralanmış ellerine bakıp bir iç geçirdi. "Elin bu işleri tanımıyor hallerine bak." Kaşlarını çattı kenarda duran ibriği aldı "uzat ellerini yıka, gel biraz konuşalım" Maya soğuk suyun altında, yanan avuç içlerini rahatlattı. Bars ile bulunduğu odadan çıkıp ocağın yanında yere oturdu. "Yurdunu han evi gibi bölmüşsün dışarıya ayrı bir oda kurdurmuşsun. Sen bir han kızı yada beg kızı olabilir misin?" diye sordu merakla. Maya soğuk suya batırdığı bezi avuçları arasında tutuyordu. "Hatırlamıyorum ama yurdumu böyle düzenlemek istedim. Sakıncası var mı?" dedi. Bars yatağının bulunduğu alana ve mutfak için böldürdüğü alana gözlerini gezdirdi. "Sen ya bir han kızı ya bir beg kızısın. Bu düzen başka yerde yok. Nasıl rahat edeceksen öyle hazırla yurdunu lakin o dış odayı niye kazdın onu söyle bana" Maya biraz utanarak baktı ona "ayak yolu yapacaktım orayı ben dışarıda ihtiyaç görürken korkuyorum, gece de korkuyor çıkamıyorum." Bars onu dikkatle süzdü bu kızı başka bir yerde görüp görmediğini hatırlamaya çalıştı "E, ihtiyaç için kabın yok mu?" Maya suratını buruşturdu "ona yapmak istemiyorum. Dökmesi, temizlemesi, yapması bile zahmetli." Bars kesin emindi bu kız soylu bir katundu. Böyle üşengeçliğin başka bir sebebi olamazdı anca işini gören başkası varsa o ayrı. "Adın Maya eminsin değil mi?" Maya ona başını salladı, "sadece adını mı hatırlıyorsun?" Maya yine başını salladı konuşmak istemiyordu gözleri doldu. "Katun Yun hanedanından Yula'dan haber geldi. Obasında Maya adında bir katun yokmuş. Yakınlarda başka bir yerde de baskın olmadı. Ulağıma karşı alplar gönderdim, bir kaç kişi nezaretinde Yula katunu obamıza getirecekler misafir edeceğiz, onların obadan olup olmadığını seni görünce diyecek." Maya içini derince çekti o buradan değildi ki bir obadan olsundu. "Değilsem bana ne olacak?" diye sordu. Bars kızın gözlerindeki korkuyu görüyor niye bu kadar korktuğunu bilmiyordu. "Değilsen eğer kimin kimsen var mı bulmaya çalışacağım..." Maya ağlamak üzere gibiydi, "Peki ya yoksa?" Bars onu süzdü "Yoksa belki seni kendime cariye alırım seni ben buldum buna hakkım var, yada belki köle olarak satarım." Bars onu denemek için demişti bunu ama Maya'nın gözleri çakmak çakmak yandı "Ben bir köle yada cariye değilim!" diye cırladı. Bars onu dikkatle süzdü "Katun nerden biliyorsun? Ben senin bir casus olmadığını nereden bileceğim? Atam agalarım sefere çıktı, obayı bana emanet bıraktılar ben senin zararsız yada bir düşman olmadığını nereden bileceğim. Belki de bizi izler durumumuzu düşman boylara haber uçurursun." Maya'nın gözünden bir yaş düştü "Ben kendimi tanımıyorum ki çevre boylarını tanıyıp bileyim." Bars kızın masum yüzünde gözlerini gezdirdi. "Şu Yula katun gelsin seni bilmezse atam hakkında hükmünü verir. Daha ellerini paralama neye ihtiyacın varsa söyle bana işini gördüreyim." Maya ona tek tek ihtiyaçlarını saydı. İstediği şeyleri güzelce tarif etti. Bars ile birlikte gecenin ilerleyen saatlerine kadar tuvaletin çukurunu derince kazdılar. Mutfak alanına da derince bir çukur kazdırdı Maya.
"İyice geç oldu ben gideyim söz olur. Yarın sana kendim yardım edeceğim demir ocağına gitmeyeceğim" dedi Bars kapıdan çıkarken. Sonra Maya'nın onu kapıdan geçirirken korku ile etrafına baktığını görünce acıdı "Katun korkma, celasun alplarım gece boyu obada baskın olursa diye nöbet tutarlar güvendesin burada."
Maya onu başıyla onayladı kapısını dünkü gibi iyice kapattı. Yorgunlukla kendini yatağa bıraktı. O, obanın içindekilerden de dışındakilerden de korkuyordu. Celasun alpların kahraman yiğit askerler demek olduğunu biliyordu ama o askerler ona zarar vermek isterse onu kim koruyacaktı onu bilmiyordu. Burada çocuklar yürümeye başladığı an koçlara bindirilip ellerine onlar için yapılan zararsız silahlar tutuşturuyorlardı. Küçükten yay germeyi ok atmayı kılıç sallamayı öğreniyorlardı. Üstelik hem kız hem erkek ikisi de. Maya'nın bu zamana kadar silah olarak kullandığı tek şey sebzeleri doğramak için kullandığı mutfak bıçağıydı. Bu düşünceler içinde uykuya daldı.
Ertesi gün, güneş selamını veren Bars, dayesine, yemeği iki kişilik yapıp Maya katunun yurduna getirmesini istemişti. Yurdun önüne varınca da kapının hala kilitli olduğunu gördü. Kapıyı sertçe çaldı "Maya katun!" diye seslendi. Maya uyku mahmuru kapıyı açtı. Saçı başı dağılmış avuç içleri yanıyordu bütün kasları deli gibi ağrıyordu, gözlerini ovuşturmaya başladı dün çok yorulmuştu. Onu içliği ile gören Bars koluna uzanıp onu gerisin geri çadırın içine itti. Ve yüzünü ona bakmamak için kapıya döndü. "Katun daha yeni mi uyanırsın? Üstünü başını da giymemişsin yatak kıyafeti ile kapı açarsın. Ayıp değil midir?" Maya gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdı. Gören de üstünde jartiyerle kapı açtığını sanardı. Her yeri kapalıydı. "Bu kıyafet her yerimi kapatıyor niye ayıp olsun?" dedi kendisini gülmemek için tutarak. Bars bey ona yüzünü dönmeden seslendi "He katun kapatıyor her yerini. Günün ışığında, teninin altın rengini, göğsünün belli şeklini, bacaklarının çehresine kadar gördüm. Ayıptır er adama kapı böyle açılmaz git üstünü kapat." Maya gülmemek için kendisini zor tuttu. Acaba burada denize falan girip yüzüyorlar mıydı? Yüzüyorlarsa kıyafetle mi yüzüyorlardı? Bars bey ona yaşıt belki ondan biraz büyük sayılırdı. Burada onun yaşlarında evli ve çocuğu olmayan kimseyi görmemişti. "İlk defa mı kadın görüyorsun yok mu kadının?" Bars kaşlarını çattı. "Üstünü giyin katun." Onun hatunu bir kaç sene evvel bebesini doğururken bebeğiyle ölmüştü. O da ondan sonra evlenmemişti. Maya üstüne elbisesini ve uzun yeleğini taktı. "Dönebilirsin" dedi. Bars ona kaşlarını çattı "senin de yaşın geçkin bir yerlerde begin yada bebelerin olabilir mi?" Maya derin bir nefes aldı "olamaz" Bars onu dikkatlice süzdü "çok emin gibisin nereden biliyorsun? Anıların kararmış." Maya ona gülümsedi "anne olsaydım bilirdim sanırım." Bars onu hekim kadınlardan birisine kontrol ettirmeyi kafasına koydu. Doğum yaptıysa bir çocuğu varsa bunu kadınlardan birisi anlardı en azından yakınını bulmak daha kolay olurdu. Yine de bu katunu tanıdığı kadarıyla gözleri açıkken böyle birşeye izin vermezdi buhur ile uyutmaları gerekecekti. Bars'ın dayesi birer kase çorba kuru meyve ve kuru yemiş, biraz ekmek bal ve kaymağın bulunduğu geniş tepsi ile içeriye girdi. Maya ve Bars yerde L şeklinde dizilmiş minderlerin üstüne oturup kahvaltı ederken konuşmaya başladılar. "Bana uzunca biraz geniş içi boş iki boru lazım nasıl buluruz?" dedi Maya ve lavaşa benzer yufkanın içine biraz bal ve kaymak sürüp ısırdı. Ağzındaki lezzete hayret etti. Onlara bal kaymak yerine ne yediriyorlardı acaba? Ekmeği daha büyük ısırdı. "Ne yapacaksın?" Maya yemeğine gömülmüş ağzının dolu olmasına aldırmadan konuştu "şu kazdığımız delikler var ya oraya sokacağım." Bars onun şişkin yanakları dudağına bulaşmış bal kaymağa şaşkınlıkla baktı. Biraz önceki görüntüyü aklından silmeye çalışırken, ona sadece kafasını sallayarak cevap verdi. Bir kaç adam çağırdı Maya'nın neye ihtiyacı varsa bugüne yetiştirmelerini emir verdi. Maya onlara akşamdan kafasında kurduğu ihtiyaçlarını detaylıca anlattı. Onlar çıkarken Maya yeni bir lavaşa bal kaymak sardı. Bars kızı geceden aç mı bıraktılar diye düşünüyordu. İştahlı yiyişi çenesine yanaklarına bulaşmış yemeğe gülmeden edemedi. "Katun yeni yürüyen bebeler bile senden iyi bilir yemek yemeyi. Aç mı kaldın dünden?" Maya büyükçe ısırdığı ekmeği ağzının içinde yuvarladı "Hayır böylesine lezzetli bal kaymak hiç görmedim." Bars dayanamadı dişlerini göstererek gülümsedi, "ye ye, ye de az palazlan pek zayıfçasın az vücudun dirlik bulsun." Maya kilosunun gayet iyi olduğunu düşünüyordu ama ona cevap vermek istemedi. Bars ise bu kızın yapacaklarını bugün bizzat kendisi gözlemleyerek onun nereden olduğunu anlamaya çalışacaktı. Yemeklerini yedikten sonra, tuvaletin altına topladıkları yassı taşları döşemeye başladılar. O sırada Maya'nın söylediği içi oyulmuş ağaçları da getirdiler. Maya onları kazdığı derin çukura yerleştirip, etrafını toprakla güzelce doldurdu burayı alaturka bir tuvalet şeklinde kazmış kazdığı bütün alanı deliğin çevresi dahil taşla kaplamışlardı. Onlar bu işleri yaparken Maya'nın tarif ederek yaptırdığı diğer şeylerde çadırın etrafına yığılmaya başladı. Obanın kadınları ve erkekleri oradaki eşyaları inceliyordu gelip geçerken. Bars beyin bu kimsesiz katuna meftun olduğu bir dediğini iki etmediği de obada bir çığ halinde yayılmıştı. Ara ara daye kadının getirdiği yemekleri yiyerek gün boyu buradaki işlerine devam ettiler. Gün sonunda Maya'nın yurdu tamamlanmıştı. Ocağın kurulu olduğu salonda, dört tane uzun sandık L şeklinde yerleştirilmiş sandıkların ikisinin kenarına ahşap başlıklar yapılmış bunlar koltuk kolu gibi duruyordu. Kapaklarının üstleri ise bir çerçeve ile biraz yükseltilmişti. Maya bu çerçevelerin içine ve sandıkların dayandığı duvara, yerlere bıraktığı minderleri koyarak onları yerden yüksek rahat koltuklar haline getirmişti. Hemen koltukların önünde yine kapağı açılan kare bir sandık vardı. Bunun üzerine geniş bakır bir sini yaptırmış koymuştu bunu yemek masası olarak kullanacaktı. Yatak odasında, yatağının hemen yanında kare bir sandık vardı tam karşısında bir masa vardı. Masanın üst tablasının sol yanına dört kare şeklinde raflar sabitlenmişti. Kalan kısma genişçe bir ayna yapılsın istemişti ama o kadar büyük bir aynayı hemen yapamamışlardı. Kapının kenarına da kıyafetlerini asabilmek için basit ahşap eşek model altında uzunca bir rafı olan bir askılık yaptırmıştı.
Maya mutfağa kazdığı deliğe içi boşaltılmış ağacı direk gibi dikmiş toprağın içine gömmemişti. Buraya istediği masanın ortasının yuvarlakça oyulup oyuğa çok derin olmayan genişçe bir kazan yerleştirmelerini kazanında ortasını yuvarlak şekilde delmelerini istemişti. Bu kazandaki delik ahşap boruya oturuyordu etrafını balmumu ve kille sıvayınca suyun aşağı akması da hepten engellenmiş oldu. Bu hali ile evyeli bir mutfak tezgahı edinmişti. Evyenin hemen yanına demirden ayaklı bir masa yaptırmış bunun üzerine büyükçe bir kazanın gövdesini altına yakın yerden deldirerek ince içi oyulmuş boru haline getirilmiş bir ağaç dalını buraya yerleştirtmişti. Ağaç dalının etrafını mayanın çözemediği değişik bir macun ile kaplamışlardı. Maya bu borunun ağzını balmumu ile kaplanmış bezle tıkadı. Kazanı su ile doldurdu altına da genişçe toprak bir tencere koydu içini mumla doldurup mumları yaktı. Mumların ısısı suyun hep sıcak olmasını sağlayacaktı. Mutfakta bu tezgah olarak kullanacağı masaların altına bir başka tabla daha yaptırmış böylece masanın altında geniş bir rafı olmuştu. Burayı yiyecek yada mutfak eşyalarını koymak için kullanacak daha sonra bir perde yaparak buranın dışarıdan görünmesini de engelleyecekti. Tuvalette ise hemen tuvaletin yanına yine altında rafı olan bir masa yaptırmış mutfaktaki su çeşmesinin benzerini buraya da koymuştu. Ona yıkanması için getirdikleri geniş büyük leğeninde tıpkı mutfak evyesi gibi ortasını deldirmiş onu da arkasında boşluk kalacak şekilde oturtmuştu kendince buraya bir küvet yapmıştı. Hemen arkasına boyunca altında rafları olan üst tablası metalden ahşap masa yaptırmış bu masanın üzerine daha geniş bir su kazanı koyup altına güveçleri yerleştirmiş içlerine mumları koyup yakmıştı. Bu kazanın tıpasını açtığında uzun ahşap borudan su direkt başına akacak ve oradan küvete dökülecek şekilde ayarlanmıştı. Küvetin dibindeki tıpayı açtığındaysa içindeki su tuvaleti yıkayacak oradan deliğe dolup gidecekti. Bars kızın kurduğu bu sistemi hayretle izledi hepsini anladı. "Maya katun sen bir mucit idin galiba. Kadın mucit ilk defa görüyorum." Maya ona gülümsedi, sen daha ne gördün ki diye geçirdi içinden. Gerçekten birşey icat edebilmeyi çok isterdi bu çağda. "Bilmem belki de öyleyimdir." Bars kadının kurduğu sistemi takdir etmişti. "Yarına işin kalmadı o zaman yurdun istediğin düzene erişti" dedi. Daye kadının hazırladığı yemeği yemek için koltuklara oturdular. Maya önüne konmuş pilav ve etten yerken, konuştu "Aslına bakarsan yarın biraz işim daha var." Bars kaşlarını yukarıya doğru ittirdi "katun sende obanın işinden kaçmak için kendine meşgale uydurup durursun heralde" dedi ona takılarak. Maya gülümsedi "obanızın işlerinden pek anladığımı sanmıyorum." Bars onu gizlice süzdü "nedir yarın için meşgalen?" Maya biraz kızardı "acaba obanda giyecek dikebilen birileri var mı? Bu kıyafetler beni biraz rahatsız ediyor." Bars sabah onu gördüğü hali hatırlayınca hemen gözlerini önünde duran tabağa indirdi. "Sana giyim getirmediler mi?" Maya yüzünü buruşturdu "getirdiler kumaşları çok kalın yada yünlü ben bunları giyemiyorum." Bars onu kafası ile onayladı. "Sana Yun hanlığından gelen, ipek kumaşlardan, bizim işlediğimiz pamuk, keten derilerden yollatırım. Lakin katun bir şartım var öyle içlik gibi diktirmeyesin bunları. Dış giyimine dikkat edesin." Maya yüzünü buruşturdu. "İstediğim gibi giyinemez miyim burada?" Bars'ın onun istediği gibiden anladığı obanın düzenine uymayacak kıyafetler olduğu kesindi. "Katunlar nasıl giyiniyorsa öyle giyinirsin. Yoksa seni ayıplar dışlarlar. Katunların edebini bozuyor derler şikayet ederler." Maya istemeden kıkırdadı acaba burada crop ve şort giyse onu taşlarlar mıydı? Onun kıkırdamasına şaşkınlıkla bakan Bars karşısında biraz utandı. "Bir sualim var" dedi. Bars ona dikkat kesildi "acaba, peygamberlik diye birşey duydun mu? Ya da bir peygamber var mı kulağına gelen yakın zamanda?" Bars kaşlarının altından Maya'ya bir bakış attı. "Nasrani dediklerinden bundan çok evvel, bir peygamber varmış sözde benim atamın, atalarından da eski." Maya hangi çağda olduğunu anlamaya çalışıyordu. Nasrani dedikleri Hristiyanlardı. "Peki yakın zamanda çöl tarafından bir peygamber haberi geldi mi?" Bars Maya'ya kaşlarını çattı "Çöl tarafından henüz böyle bir haber almadık. Gelecek mi?" Maya Bars'a gülümsedi "gelir belki." Bars biraz düşündü. "Öyle bilinmeyen şeyleri görür haber eder misin hep? Yoksa sen yarıncı mısın?" Maya bir kahkaha attı "yarıncı ne be?" Bars onun kahkahasına da şaşırıyordu. "Yarıncı dediğin yarını bilen kişi işte." Maya bunun falcı demek olduğunu anlamıştı. "Yok ben dünü bile bilmiyorken yarını nerden bileceğim." Bars ona gülümsedi. "Geç oldu katun adımızı yayacaklar obada. Hadi ben gideyim artık yarın sana katunları kumaşları yollatırım sende gönlünce ve edeplice diktirirsin." Maya onu dışarıya uğurladı. O gider gitmez kapısını penceresini kapattı soyundu kendisini yaptırdığı banyoya attı su oldukça ılımıştı akan suyun altında saçlarını güzelce yıkadı, getirdikleri yağlarla yağlandı dolan küvete uzandı. Kasları rahatlayıp artık su onu üşütecek kadar soğuduğunda rafa koyduğu geniş bezi vücuduna doladı küvetin tıpasını çekti. Kazanların altındaki mumları söndürdü. Üstüne pamuklu bir tunik geçirdi, sobasının ateşini harladı. Saçlarını kemikten yapılma tarakla taradı ve yatağına uzandı. Bugün gerçekten çok yorulmuştu. Burada giyebileceği türden kıyafetleri kafasında tasarlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAMANIN İLK HAYATI
Historical FictionYula, tunç çağı zamanında, Çapşin obasının baş şamanı olan büyükannesinin halefidir. Bir gün obasına yapılan baskından kaçarken, çok sevdiği kardeşi gibi gördüğü Balca'nın ihanetine uğrar. Bu ihanetin intikamını almak için inandığı tanrılara yalvard...