Saat dörtte, havanın iyice karardığı ve Bayan Hall'ün içeri girip, konuğunun biraz çay isteyip istemeyeceğini sormak için cesaretini toplamaya çalıştığı sırada, köyün saat tamircisi, Teddy Henfrey, bara girdi. "Olur şey değil! Bayan Hall," dedi, "ama bu hava ince botlar giyilemeyecek kadar kötü!" Dışarıda karın yağışı hızlanmıştı.
Bayan Hall de onu onayladı, sonra Bay Henfrey'in çantasının yanında olduğunu fark etti ve aklına parlak bir fikir geldi. "Şimdi burada olduğunuza göre, Bay Teddy," dedi, "arka odadaki o eski saate bir göz atarsanız çok memnun olurum. Çalışıyor, çalarken de güzel çalıyor, ama akrebi saat altıda takıldı kaldı."
Bay Henfrey'e yolu göstererek, arka odanın kapısına geldi, kapıyı çaldı ve içeri girdi.
Kapıyı açtığında gördüğü kadarıyla, konuğu ateşin önündeki koltukta oturmuştu, uyukluyormuş gibi görünüyordu, sargılar içindeki kafası yana doğru eğilmişti. Odadaki tek ışık, ateşin yabancının gözlerini demiryollarındaki kırmızı ışıklar gibi aydınlatan, ama yüzünün alt kısmını karanlıkta bırakan kızıl alevleri ve açık kapıdan giren yetersiz gün ışığından geriye kalan kadarıydı. Her yer kızılımsı ve gölgeliydi; Bayan Hall biraz önce bardaki lambayı yakmış ve gözleri kamaşmış olduğundan daha da bulanık görünüyordu. Bir an için ona gözleri önündeki adamın sonuna kadar açılmış kocaman bir ağzı -yüzünün alt kısmının tümünü kaplayan akıl almaz büyüklükte, devasa bir ağzı- varmış gibi geldi. Bu sadece anlık bir histi: o beyaz sargılı kafa, kocaman gözlüklerin ardındaki gözler ve alt tarafında dipsiz bir uçurum gibi görünen boşluk. Sonra yabancı harekete geçti, koltuğunda dikilip, elini yukarı kaldırdı. Bayan Hall kapıyı sonuna kadar açtı, böylece odanın içine biraz daha fazla ışık giriyordu ve konuğunu daha açık seçik görebiliyordu, yüzünü tam da daha önce sofra peçetesini tutmuş olduğunu gördüğü şekilde atkısıyla örtmüştü. Gölgelerin onu aldatmış olması gerektiğini düşündü.
"İzin verir misiniz, efendim, bu adamın gelip, saate bir göz atmasına, efendim?" dedi yaşadığı o bir anlık şaşkınlıktan kurtularak.
"Saate bir göz atmasına mı?" dedi konuğu uyku sersemliğiyle etrafına bakınarak ve ağzını kapadığı elinin arkasından konuşarak; sonra biraz daha uyanmış bir halde "Elbette," diye ekledi.
Bayan Hall bir lamba getirmeye gitti, konuğu ise ayağa kalkıp, gerindi. Sonra lamba bulundu ve içeri giren Bay Teddy Henfrey bir anda bu sargılar içindeki adamla karşı karşıya geldi. Dediğine göre, "küçük dilini yutmuştu."
"İyi günler," dedi yabancı, Bay Henfrey'in canlı bir anlatımla "bir ıstakozun patlak gözleri gibi" dediği koyu renkli gözlüklerinin ardından ona doğru bakarak.
"Umarım," dedi Bay Henfrey, "rahatsız etmiyorumdur." "Katiyen," dedi yabancı. "Gerçi, anladığım kadarıyla," dedi Bayan Hall'e dönerek, "bu odanın gerçekten özel kullanımım için bana ayrılmış olması gerekiyor olsa da."
"Düşündüm ki, efendim," dedi Bayan Hall, "siz de tercih edersiniz saatin..." Tam "onarılmasını" demek üzereydi.
"Elbette," dedi yabancı, "elbette, ama genellikle yalnız kalmayı ve rahatsız edilmemeyi tercih ederim."
"Ama saate bir göz atılacak olmasına memnun oldum," dedi, Bay Henfrey'in tavrında bir çekingenlik hissederek. "Hem de çok." Bay Henfrey özür dileyip, ayrılmaya niyetlenmişti, ama bunun önceden tahmin edilerek, ona göre davranılması onu rahatlatmıştı. Yabancı sırtı şömineye dönük olarak ayakta dikiliyordu ve ellerini beline koymuştu. "Şimdi," dedi, "saat tamiri bitince, sanırım biraz çay içmek isteyebilirim. Ama saat tamiri bitmeden önce değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görünmez adam
Bilim KurguBaşarılı bir bilim adamı olan Sebastian Caine tam görünmezlik sağlayan bir serum yaratır. Bulduğu formulü kullanan Caine görünmez olur ancak ondaki bu değişim beraberinde önceden tahmin edilmeyen bir güç getirir. Bu güç Caine'e ahlaki değerlerini un...