Almanya ile oynanan hazırlık maçının ilk yarı bitişinde soyunma odasına ilerleyen ismail hem gergin hem sinirliydi. kapıyı tekmeleyerek açıp isminin yazdığı dolabın önüne oturdu ve işaret, orta parmağıyla şakaklarını ovmaya başladı. sinirinin sebebini her ne kadar maçın kötü geçmesi ve ilk yarıyı 2-0 mağlup tamamlarına bağlasada gerçeğin alperin semihle olan samimiyetinden kaynaklandığını biliyordu.
içinden kaçıncı olduğunu bilmediği bir küfür daha saydırırken açılan kapıyla içeri giren sevgilisine çevirdi gözlerini. Onu gördüğü gibi ciddileşmiş ve soğuklaşmıştı. alper gelmişti. kıvırcığı görünce iyice gerilip kötü bir şey söylememek için dolabına dönüp forma değiştiriyormuş gibi yaptı. fakat ne yazık ki sevgilisi onu düşündüğünden çok daha iyi tanıyordu. alper sıkıntılı bir nefes vererek dolaba doğru ilerledi ve sırtına yavaşça dokundu sevgilisinin.
"ismail, sabahtan beri gereksiz yere göz deviriyorsun, sesimi çıkarmadım, sustum. ama bu daha ne kadar bö-" alperi susturan şey ismailin ona aldırmayıp soyunma odasının kapısına ilerlemesi oldu. sinirle bir nefes verdi ellerini beline koyup net bir sesle konuştu. "Karşıma geç ismail." ismail ne kadar onu dinlemeyip çıkmak istesede barışın böyle konuştuğu zamanlarda onu dinlemesi gerektiğini biliyordu. Arkasını dönüp bir kaç adım attı alpere doğru ve gözlerini iğneleyici bir biçimde dikti karşısındaki adamın gözlerine.
"Ne var barış?" Barış ismailin ilk ismini kullanmasıyla durumun ciddiyetini anlamıştı. Gözlerinden sinirini anlıyordu ismailin. Yavaşça ona bir adım attı ve konuştu. "Bu tavırlarının sebebi nedir?" İsmail sıkıntılı bir nefes verdi ve histerik bir gülüş sundu sevgilisine. Bu gülüş kısa sürede yerini ciddi bakışlara bırakmıştı. "Tavırlarımda ne varmış barış?"
Barış kendisini sınayan sevgilisine karşın her saniye sabır çekiyordu. Buna rağmen sesini bile yükseltmeyip dudaklarını araladı. "Son bir kaç gündür antrenman çıkışı evine gidip tek bir telefonuma bile cevap vermiyorsun ismail, meraktan geberdiğimi bildiğin halde hemde." Bunları anlatırken karşısındaki küçüğün onu alaylı bakışlarla dinlemesi barışı zorlasada sinirle yutkunarak devam etti.
"Benden kaçıyorsun ismail." Duraksadı bir süre ve devam etti kendisini toparlayıp. "yine onun yüzüne öyle değil mi?" Bahsettiği kişinin semih olduğunu ikiside biliyordu. Ay tenli çocuk yapmacık bir gülümsem belirtti yine suratında. "Ah, semihten mi bahsediyorsun barış? Ya da yeni flörtün mü demeliydim?" Bu artık fazlaydı, çok fazlaydı hemde. barış kontrolden çıkan sesiyle bağardı. "İsmail yeter." İsmail buna karşılık alaycıl tavırlarını bir kenara bıraktı. Tamam abartmış olabilirdi ama bu gerçekleri değiştirmezdi.
"Semihle aramda bir sikim yok, olamazda zaten. Benim sevgilim var hani ismail, sen ve ben. Sevgiliyiz ya hani biz." İsmail güldü ve etrafa göz gezdirerek konuştu. "Hatırlattığın iyi oldu." Barış sabır çekerek konuşmaya yeltenmişti ki irfancan gelip ikinci yarının başlayacığını söyledi. İsmail bu anı bekliyor gihi göz devirerek odadan çıktı, yine kaçıyordu. Barışsa seslice bir of çekti ve yanına gelip sırtını sıvazlayan irfancana minnettar bir bakış attı. İrfancan ise anlayışılı gözlerle dostuna bakarken konuştu. "Düzeleceksiniz kardeşim." Barışta çatık kaşlarıyla gülümsedi zar zor. "İşimiz zor be kardeşim."
-
Maç bittiğinde herkes çok mutluydu, ismail milli takım formasıyla ilk golünü atmıştı, ardından barış ve hakanın golleriye 2-0 geride oldukları maçı 3-2 galip bitirmişlerdi. Hem almanları berlinde yenmenin özgüveniyle hemde taraftarlarının maç boyuncaki desteğiyle hepsi kendini çok iyi hissediyordu. İsmail'e asisti barış yapmıştı. Buna karşılık ismail sadece sevgilisine samimiyetsizce sarıldı. Normalde kucağına atlar ve sımsıkı sarılırdı kıvırcığının boynuna ama bunu şu anlık hak etmiyordu ona göre barış.
YOU ARE READING
Come for me. | Baism
RomanceAlper ile ismail, birbirlerine karşı koyamayan iki bedenin çatışması.