3.

162 23 14
                                    

O an birden zamanın durmasını diledi ismail. Barışın gözlerinden akan o siniri görebiliyor ve lanet olsun ki bunu hiçbir şeyin geçiremeyeceğini çok iyi biliyordu. Yavaşça saçlarını havluyla sildi ve havluyu kenara atıp barışın burun çekişiyle geri o tarafa döndü. Sevgilisi tüm tehlikesiyle karışısında oturuyor ve İsmail korkudan adeta tir tir titriyordu.





Barış konuşmadı, kafasını sağa eğip sağ eliyle sağ dizini patpatladı, İsmailin tok yutkunuşu loş odanın duvarlarında yankılanırken yavaş yavaş ilerledi ve barışın kucağına yerleşti. Barışın gözlerine bakamıyor, bakarken tırsıyordu İsmail. Yavaşça gülümsemeye çalıştı ama beceremedi, zira sevgilisi zaten biraz sonra bir şeyleri becerecekti.




Barış yavaşça itti ismaili kucağından. İsmail ne olduğunu anlamaz gözlerle barışa bakarken barış araladı günaha davet dudaklarını. "Bornozu üstünden at İsmail." İsmail duyduğu emire karşı itiraz etmek için konuşacaktı ki sevgilisine bakınca bu fikrin aptallıktan başka bir şey olmadığına karar verdi. Bir çok kez bedenleri buluşmasına rağmen her seferinde ilk kezmiş gibi utanıyordu küçük olan. Yavaşça öndeki ipi çözdü ve yer yer sular akan bedeninden attı gri bornozu. Barış bu görüntüyle gözlerini bir süreliğine kapattı ve dilini dudakları arasında gezdirdi.





İsmail zeki bir çocuktu, barışın demesini beklemeden usul usul çıktı sevdiceğinin kucağına. Barış ismailin ıslak tenini kucağında hissedince gözlerini İsmail'e dikti, fazla zorlanıyordu. Kucağındaki beden bunu ne kadar bilmesede barış ismaili divaneymişcesine arzuluyor, her gördüğünde morartmadık yer bırakmamayı istiyordu. İsmailin korkmuş gözlerine bakarken yeniden sinirlendi.




"O orospu çocuğunun bu evde ne işi var?" Belindeki tutuşunu sıkılaştırmış ve yavaşça o bölgeyi okşamaya başlamıştı baş parmağıyla barış. Dokunmadan, temas etmeden duramıyor bu yüzden kendine çoğu zaman kızıyordu. Nemli tende parmağını gezdirirken kucağındaki suçlu konuştu. "Sen semihle olursun diye bende onu çağardım, tek canım sıkılmasın d-" İsmailin sözünü kesen barışın belindeki sert sıkışı olmuştu.





İsmail gitgide tırsıyordu, ne yapacağını bilemez halde barışı izliyordu. Sevgilisinin beyaz gömleği ona ne de yakışıyordu diye düşündü, barışı incelemekten içinde bulunduğu tehlikenin bile tam olarak farkında değildi. Barış Alper Yılmaz, ismailin sevgilisiydi ve bu inkar edilemez bir gerçekti ki Yılmaz sizin sevgilinizse ona bakmadan geçirdiğiniz her saniye size haram kılınırdı.





İsmail endişeli gözlerle sevgilisine bakarken Alper sinirinin bir nebze bile geçtiğini hissetmiyordu, sert bir şekilde yutkundu ve gçzlerini dikti kucağındaki bedene. "Konuyu dönüp dolaşıp Semih'e getirme İsmail." İsmail başını eğdi. "O piç kurusu kapıda bana sırıtırsan, ona neler yapmak istedim sence?" İsmail eğdiği başını bu sefer sağ tarafa çevirdi.





Barış sevgilisinin ona bakmadığı her saniye ciddiye alınmadığını hissediyor ve bu sinirlerini daha çok tetikliyordu. Sağ eliyle ismailin çenesini sertçe tutup kendisine çevirdi. Bu hamleyle İsmail tok bir şekilde yutkundu. "Benimle konuşurken yüzüme bak." İsmail ise ellerini birleştirip parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. "Barış anlamıyor musun söyledim ya işte, hem ne olacak Samet benim sad-" ismailin sözü tekrar kesilmişti.




Barış sevgilisinin sözünü yarıda kesti. "O'nun adını bir daha söylediğini duyayım ağzını sike sike yırtmıyor muyum senin." İsmail utançla gözlerini kapattı. Barışın sert hali onu öyle etkiliyordu ki, bazen sadece tek bir sözüyle bire karnı kasılıyor, göz bebekleri görünmez oluyordu. Barışın sinirinin geçmeyeceği açıktı ve ona karşı en büyük kozunu oynayacaktı.




Oynadığı parmaklarını yavaşça kaldırıp sevgilisinin boynuna doladı, sağ elinin işaret parmağıyla yavaşça elinin altındaki enseyle oynarken barışın gözlerindeki arzuya anbean şahit olmuştu İsmail. Barış aklının dağılmasına izin vermek istemiyordu. Bu yüzden kontrollü olmaya zorladı kendini. "Zorlama beni İsmail, zorlama." İsmailse ne kadar kendini tutmaya çalışsada arsızca kıkırdadı. Her konuda önünde koca duvarları olan, hiçbir kuralından kim olursa olsun ödün vermeyen Alper konu İsmail olunca ortada ne kural ne de duvar bırakıyordu.






Duyduğu kıkırdamayla kulakları mest olan barış sevgilisinin yumuşak teninin üzerinde olan ellerini yavaşça bel kıvrımında gezdiriyor, bunu yaparken ara ara sıkıp minik uyarılar yolluyordu sevgilisine. İsmail kıkırdayışının ardından konuştu. "Neye zorlamayayım Alper?" Barış gayet iyi bildiğini biliyordu İsmailin bildiğini ama sevgilisi yaramazca yeniden öğrenmek istiyordu işte.







"Sonra elime düşen sen oluyorsun..." hafifçe yıtkundu ve dudaklarını yavaşça yalayıp İsmailin bakışlarını oraya odaklanmasını sağlarken beldeki parmaklarını yavaşça kalça kıvrımlarına indirdi. "Hiç mi düşünmüyorsun o güzel bedenini, hm?" Barış içine dolan arzuyla savaşırken galip gelmeyi umuyordu. İsmail ise sevgilisi her konuştuğunda daha fazla tırsıyor, fakat bir o kadarda zevk alıyordu bu durumdan. Kalçasına inen ellerle yavaşça yükseldi, altında bir şey olmaması sebebiyle barışın uzun parmaklarını kalçasının üzerinde kavranmış bir şekilde hissediyordu ve benliği üzerine yemin ederdi ki bu hisden daha üst bir şey yoktu.






İsmail cevap veremedi, o an zihnini kullanabildiğini bile unutmuştu. Barış şımarık sevgilisine bir bakış attı, sahi. Ne kadarda çabuk etkileniyordu barıştan. Üzerinde bıraktığı etki barışın tanrı egosunu okşuyordu. Gözleri zevkten kaymış sevgilisine bakarken kafasını olumsuz anlamda sağa sola salladı ve sağ elinin baş parmağıyla yavaşça kırmızı dudaklarını okşadı sevgilisinin. "Bir daha görmeyeyim." İsmail ne dediğini anlayabilmiş miydi sevgilisinin meçhul ama başını sallamıştı. Barışsa aldığı onayla işaret parmağını yavaşça sevgilisinin dudakları arasına göndermişti.







Bu artık İsmailin son noktasıydı, çıplak olduğu için yarı açık pencereden içeri giren sabah yeli sırtını okşuyor, buysa onu kendisini sevgilisinin yapılı ellerine bırakmaya itiyordu. Buna karşı gelebilirdi fakat dudakları arasındaki parmaklara asla karşı gelemezdi. Bu hamleyle yavaşça başını geriye attı ve gözlerini kapatıp dudaklarını kapattı.







Barış bu görüntü karşısında sadece daha fazla sinirlendiğini hissetti, İsmail barışın yanında doğal olarak zaten şımarıyordu fakat bu gün haddi hesabı yoktu. Barış parmağını ağzından çekti çocuğun ve yavaşça kucağından kaldırıp yatağa bıraktı. İsmail şekeri elinden almış çocuklar gibi bakıyordu sevgilisine. Barışsa ayağa kalktı ve derin bir nefes verip kapıya ilerledi.







"Perdeyi çek, çekmeyeceksende üstünü giy. İşlerim var çıkıyorum ben."








-
Yarıda kesmeyi çok seviyorum valla billa 😄.

Come for me. | BaismWhere stories live. Discover now