6.

112 14 29
                                    

Sevgilisinin trip atar bir şekilde yukarı çıkmasının ardından derin bir nefes verdi kıvırcık olan. Oturduğu koltukta biraz daha yayıldı ve uzun parmakları arasındaki bardağı daha sıkı kavradı. Bir yerde büyük bir hata yapıyordu ama nerede olduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktu. Ay tenli oğlanın son zamanlardaki hareketleri onu sinirlendirsede durduk yere olmayacağını biliyordu, hemde çok iyi biliyordu.



Birbirlerine doyumu olmayan, her saniye yükselişte olan bazı hislerin içinde kaybolan bu ikili aralarında ne olursa olsun kopamazdı. Ne barışın otoritesi buna izin verir ne de İsmail barışa karşı koyabilirdi.



Şiddetlenen baş ağrısı ile ne zaman bitirdiğini anlamadığı kahvesini alıp koltuktan kalktı. Omuzlarını geriye atarak vücudunu gerdi ve ilerleyip elindeki bardağı tezgaha bırakırken küçük bebeğinin gönlünü almak istediğine karar verdi. Adım adım çıktı merdivenleri ve kapının önüne gelince hafifçe eğilip uyuyup uyumadığını kontrol etmeye çalıştı ay tenli oğlanın.





Yüzüstü bir biçimde yatıyordu İsmail, bedeni süzüp sevgilisinin ne kadar mükemmel olduğuna bir kez daha kanaat getirdi Alper. Bulunduğu pozisyondan dolayı ismailin uyumadığını hemen anladı. Miniği uyurken bacalarını sağa sola savurur ve barışın olduğu ortamda barışın koynuna girmeden uyuşamazdı. Zaten barış yokkende onun tişörtlerini alır ve bedenine usulca sarmalardı. Yan ağız sırıtarak yatağa ilerledi barış.



Yavaşça uzanıp tek kolunu başının altına koydu ve böylece dikeldi yastıkta. İsmail ise barışın geldiğini anladığı an gözlerini sıkıca kapatmış ve yastıkta kafasını daha rahat bir pozisyona getirip uyku rolünü sağlama almıştı. Barış sevgilisinin bu tatlı hareketine karşı gülümsemeden edemedi. Tıpkı bir bebek gibiydi, barışın güzel bebeğiydi. Öbür elini ismailin tişörtünün açıkta bıraktığı bel kıvrımına götürdü ve yavaşça dürttü. dürtmek için orayı seçmişti, Evet.




İsmail gıdıklansada aldırmadı, sevgilisinin anlayışsızlığına karşı doğal olarak trip atıyordu, doğrusu tripten çok nazdı bunun adı. İsmail bir kez daha dürttü. "İsmail, bana dön." İsmail ise barışı dinlemedi ve gözlerini daha sıkı kapadı, sevgilisinin eli dikkatini dağatsada bunu yapmalıydı. "Bebeğim, sen mi dönersin bu tarafa yoksa ben mi çevireyim seni?"  İsmail duyduğu cümleyle seslice ofladı. Biliyordu ki barışa dönmese olay çok daha farklı yerlere gidecekti.




Bedenini sırt üstüye çevirdi ve barışla göz teması kurmadan konuştu. "Ne var?" Barışın sırıtışı büyüdü. "Hani uyuyordun sen?" İsmail duyduğu sözle sinirle barışa dönüp mızmızlandı. "Uyuyordum işte." Kendi içinde girdiği savaşı çoktan kaybetti ve içindeki haklılık hırsıyla barışa dönüp işaret parmağını onun göğsüne sertçe vurdu. "senin gibi bir devasa gelip beni uyandırana kadar uyuyordum." Barış bu sözler karşısında seslice gülmeden edemedi, yiyecekti bu çocuğu." Tamam yavrum kesin öyledir."Göğsündeki parmağı fırsat bilip tuttu ve elini kavrayıp nazikçe öptü. İsmail elini çekmeye çalışsada barış elini kilitlemişçesine sarmıştı.



"Bırak barış uyuyacağım." Barış ise bir anda gözlerini ismailin gözlerine dikti, ve boğazını temizledi. İsmail ise destek almak için öbür elinide sevgilisinin göğsüne koydu. Sert bir taştan farkı yoktu. "Özür dilerim İsmail." İsmail bunu duymasıyla beraber yumuşasada memnuniyetsiz şekilde kafasını sağa çevirdi. Barış ise konuşmaya devam ediyordu elindeki parmakla uğraşırken. "Özür dilerim bebeğim. Biliyorum sana vakit ayıramıyorum, ama bildiğin gibi şu siktiğimin holdingi maçlarla birleşince gram vaktim olmuyor." İsmailin takıldığı şey vakti olmaması değilde barışın ona dokunmaması , onu eski günlerdeki gibi arzulamadığını hissettirmesiydi.





Come for me. | BaismWhere stories live. Discover now