5.

179 21 68
                                    

Barışın attığı konuma vardığında arabayı park etti İsmail. Stresli bir nefes verdi, ve ağır adımlarla indi siyah Mercedes'inden. Uykulu gözleri gecenin sivri soğuyuyla sonuna kadar açılmış, yapılı burnu havadan hemencecik etkilenip kızartmıştı ucunu. Havalar son günlerde çok değişken diye düşündü İsmail, tıpkı sevgilisi gibi.




Karşısında duran iki katlı barda gözlerini gezdirdi, üst kat dışında her yerin ışıkları kapalıydı. O an anladı ki takım arkadaşları ile gitmişti barış. Muhtemelen başına yakalanmamak için mekanı kapattırmışlardı. Süzme işini bitirdi ve burnunun ucunu kaşıyıp kapıya doğru ilerledi. İsmail kapıya adımlarken içerden açılan kapı durdurdu onu.



Sevgilisi barış alper, kapının kenarına tek kolunu yaslamış, deli gibi sırıtmaya başlamıştı parlak dişleriyle birden. İsmaili görünce gözleri açılabileceği kadar açıldı. Karşısında duran oğlanı açıkta kalan bacaklarından saç tellerinin ucuna kadar süzdü ve bu esnada kafası yana düşmüştü. Yamuk aksanıyla konuştu. "Of, of of.." İsmail, üstten bir kaç düğmesi açık beyaz gömleği, siyah deri pantolonu ve kahve ceketini omzunun tekine yaslamış sevgilisini görünce e ağzından çıkan anlamsız şeyleri duyunca ne yapacağını şaşırmıştı. "Aptal..." diye geçirdi içinden.





Ne diyorsun der gibi yüzüne bakarken esen hafif rüzgarla alperin parfümüyle karışık ağır viski kokusu yüzüne çarpmıştı ismailin. Ürperdi soğuktan, soğuktan mıydı az önceki felaket rüzgarından mıydı meçhul.






Sevgilisi ise ismaili şaşkın yüzüne bakıp seslice güldü, gülüşü bile ayık olmadığını belli ediyordu. Kolunu yasladığı yerden çekti ve sözlerine devam etti: "yavruya bak..." yamuk adımlarla bir adım yaklaştı İsmail'e. "Sen adamı dinden imandan çıkarırsın güzelim, versene insta görüşelim bi." İsmail barışın bu haline sinirle karışık bir gülüş bıraktı. Tamam Sarhoş haliyle bile kendisine sulanması hoşuna gidiyor olabilirdi ama bu gecenin bilmem kaçında onu barlardan toplaması gerçeğini değiştirmezdi.





Sağ eliyle bir nah çekti barışa. "Al sana instagram, yürü." Barışın kolundan tuttu ve omzundan geçirdi. Barışsa aptal bir şekilde sağa sola bakıyor ve bakışları İsmail'e gelince konuşuyordu. "Atarlı bir de, felaket bir şeysin sen ha." Dudaklarını dilinde gezdirdi barış, sarhoş haliyle bunu gizleme isteği bile duymuyordu. İsmail'se sabır çekerek tabiri caizse hayvan cüsseli sevgilisini arabaya götürmeye çalışıyordu. "Allah'ım sen bana sabır ver."





Barışın aptalca yavşama taklitleri eşliğinde arabaya vardıklarında onu ne kadar uzanması için arka koltuğa oturtmaya çalışsada barış zorla sürücü koltuğunun yanında oturmak istiyordu. Daha fazla diretmedi İsmail, eve gidince gösterecekti barış efendiye dünyanın kaç bucak olduğunu. Öbür taraftan dolanıp sürücü koltuğuna oturdu ve yan tarafında kıkırdayan sevgilisine baktı. "Ne diye gülüyorsun ulan? Gece gece beni buraya kadar getirmen mi komik olan?" Büyük olanın gülüşü arttı, halen düzelmemiş aksanıyla konuştu. "Bir kez öpsem ne olur o kiraz dudaklarından?" İsmail sinirle bir nefes verdi.






Ayık hali zor çekilen adamla sarhoşken ilgilenmek hayli zor olsada bunu yapmalıydı. Arabayı çalıştırıp gelişine nazaran yavaşça sürüyordu. Hız yaparsa yanındaki ayyaşın kusacağından korkmuyor değildi. Barış yol boyunca saçma sapan şeyler mırıldanıyordu, bir süre sessiz kaldı ve ismaili izledi öylece. İsmail alacağı cevaptan korktuğu için "niye bakıyorsun" demeye çekinmişti. O esnada alper kafasını koltuğa yaslayarak sol elinin birkaç parmağıyla barışın şort bitim kısmını okşamaya başladı. İsmail bir bacağındaki ele bir de sevgilisine baktı. Tek elimi direksiyondan çekip vurdu barışın eline




Come for me. | BaismWhere stories live. Discover now