on iki ~ Yüzleşme

770 76 38
                                    

"Yeter ki onursuz olmasın aşk , diye saydırıyordum.
Dillerim kopaydı benim, kutsalım sensin!
Büyük konuştum, yerlerde sürünüyorum...
Evvelimden gitsen de ahirim sensin..!"

~

Elindeki kurşun kalemi , beyaz kağıdın üzerinde oynattı. Yine karalıyordu. Ne zaman canı sıkılsa , üzülse ya da bir şeylerden kaçmak istese bunu yapardı. Çizerdi.

Çocukluğundan bu yana bir alışkanlık olmuştu kendisine çizmek. Seviyordu çizmeyi , üstelik yeteneği de vardı. Babasının önüne engel koyduğu , köreltmek adına birçok yol denediği bir yetenek...

Ama olmamıştı. Haşim'in elini atıp da mahvetmediği tek şey , Elif'in çizim yeteneği olarak kalmıştı.

Belli etmese de üzülüyordu Elif. Ardına dönüp baktığında ona güvenen , inanan ve destek olan bir aile görmek istiyordu.

Düşünceleri ile midesinin bulandığını hissetti. İğreniyordu artık çoğu şeyden. Elindeki kalemi usulca masaya bıraktı. İçtiği limonlu sudan koca bir yudum daha aldı. Son zamanlarda kendisini pek sağlıklı hissetmiyordu. Bundan ötürü , sağlıklı beslenmeye karar vermişti.

Çalınan kapı ile panikledi. Eli , ayağı birbirine dolaşmıştı.

"Kimsiniz?" diye sordu , karşı tarafa.

"Kızım , benim."

Dayısı , seslendi.

Kapının ardındaki kişinin dayısı olması ile daha da panikledi. Ona , oyuncusu Barış Alper'in portresini çizerken yakalanmak isteyeceği son şey bile değildi...

"Bir dakika dayı!" diye seslendi kapıya doğru. Masanın üzerindeki kâğıt ve kalemi hızla toparlayıp çekmeceye koydu.

"Gelebilirsin."

Okan hoca , işittiği ses ile adımladı içeriye. Aynı çatı altında çalışıyor olmalarına rağmen doğru düzgün göremiyordu yeğenini. Üstelik gördüğü o kısacık anlarda da anlıyordu ki , kızın kafası oldukça karışık ve dalgındı.

"Dayım!" dedi Laren , ayağa kalkıp dayısına sarılırken.

Onu özlemişti. İkisinin de işleri çok yoğun olduğundan görüşmeye bir türlü fırsat bulamıyorlardı.

"Çok özledim seni!"

Okan hoca , sıcacık gülümsedi yeğenine. Alnına kısa bir öpücük bırakıp "Bende , seni çok özledim kızım!" diyerek yanıtladı yeğenini.

Sarılma merasimi bittiği vakit Elif'in çalışma masasına doğru adımlayıp oturdular , kendilerine sıcak birer kahve söylediler ve sohbet etmeye koyuldular.

Dayı / yeğen , çok özlemişti birlikte sohbet etmeyi. Bu güzel anın tadını çıkardılar.

"Sen , iyisin değil mi kızım?"

Dayısı , Elif'e sordu. Anlamıştı belki. Belki anlamamıştı da tahmin yürütüyordu. Belli oluyor muydu? Yoksa , kadının bu perişan hali yüzünden mi okunuyordu? Bilmiyordu ki ne halde olduğunu... Ne zamandır aynaya bakmıyordu?

Belki de en son , kendisini o kırık aynada görmüştü... Sahi , ne olmuştu o gecenin sabahı? Ne olmuştu da , kendisini Barış Alper'in portresini çizerken bulmuştu..?

Barış , onu hiçe saymıştı. O geceden sonra , kadını görmüyor gibi davranmaya başlamıştı. Laren , ilk zamanlar bu tavırın kendisine karşı bir tutum olmadığını düşünse de artık emindi. Barış , bilerek ve isteyerek kendisini yok sayıyordu.

Perestiş | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin