"Sana bebek diyemedim ,
Ak sütümü veremedim."~
O gece... O uzun gece... Seni kaybettiğim o uzun gece... Bir kez daha güneş doğmaz , karanlık aydınlığa kavuşmaz sanırdım.
Sabah oldu , gök güneşine kavuştu , ben sana kavuşamadım.
Her şeyin en kötü ihtimalini düşleyen annen , kaybının en acısı olduğunu anladığı vakit seninle birlikte öldü.
Seni hiç görmedim , kokunu içime hiç çekmedim , içten içe babana benzeyeceğini hissettiğim gözlerine hiç bakmadım... Fakat çok sevdim... Her şeyden , herkesten daha çok. Taparcasına , ölürcesine sevdim seni. Taparcasına... Ölürcesine...
Ben , şu kısacık ömrümde ; bir seni , bir de babanı böylesine sevdim yavrucuğum. Babanı... O mükemmel adamı , çok sevdim. Kader , izin verseydi eğer tanışmanıza eminim ki sende çok severdin onu. En çok , onu...
Senin baban , güçlü bir adamdı bebeğim. Herkes , onu ; gücü , kuvveti , dik duruşu ile tanırdı. Açık konuşayım , bende ilk bu duruşuna vurulmuştum. O gece... Diyorum ya , o uzun gece... Gücü , kuvveti ile bildiğim baban ; bir çocuk misali , hastane duvarının dibine çökmüş , ağlıyordu. İçine içine , sessiz sessiz...
Gözlerindeki acı , yüreğindeki sancı ; taze yaramı , tuz basılmış misali cayır cayır yakmıştı.
Aslını öğrenmek istersen , çok çabaladım evlat. Bizi , babanı ve beni , ailemizi bir arada tutmak için çok çabaladım... Hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim , evimizde yemekler pişirdim , saksılara çiçekler ektim , onunla yeniden seviştim...
Daha sonra , anladım. Anladım ki , aramızdaki bağ senin varlığın ile sınırlı imiş... Ne ektiğim çiçekler , ne pişirdiğim yemekler , ne de öptüğüm o dudaklar... Bizi kurtarmaya yetmedi , bebeğim.
Gerçekler , bir tokat misali ikinci kez ; o soğuk mahkeme duvarını izlediğim gün çarpmıştı yüzüme.
Babaannenin , boşandığımız gün ellerini göğe açıp dualar edişi dün gibi aklımda biliyor musun?
Ona , kızmıyorum. Alınıp gücenmiyorum. Kim ister ki benim gibi birini? Karnındaki minicik bebeğe dahi sahip çıkamamış birini kim ister? Ben söyleyeyim evlat , hiç kimse...
Zor olmuştu , acı vermişti fakat bir kez daha anlamıştım. Babanın bana haram olduğunu , anneannenin dizlerinde hıçkıra hıçkıra ağlarken bir kez daha anlamıştım...
Devrik mi cümlelerim? Güç mü anlaması? Bunların hiçbiri mühim değil... Biliyorum ya , en acısı da bu... Yazdığım bu mektup , yedi cihan dolansa dahi sahibini bulamayacak bir mektup.
Bizim hikayemiz aksine , bu mektubun bir sona ihtiyacı var yavrucuğum. Cesaretim yok. Bu mektuba , bir son vermeye yüreğim yok. Sanki , bu beyaz kağıt üzerinde dans eden cümlelerim son bulduğunda terk edip gideceksin beni.
Sanki , bir kez daha sensiz kalacağım. Sensizliğe tahammülüm yok...
Kavuşmak , nasip olmadı bize. Bizim hikayemiz , yarım kaldı... Mutlu bir sonsuz hak ederdik oysa ki , olmadı. Tüm bunlara rağmen , yarım kalmış hikayemize rağmen bil ki çok seviyorum seni.
Kadere inat , deli gibi seviyorum sizi... Seni ve babanı...
Annen , seni hep sevecek evlat. Annen , olmayan mezarına her gün güller ekecek. En içimde o güller yeşerecek. Senin , benim , bizim , ailemizin aksine izin vermeyeceğim o güllerin solmasına. Kök salacak , çiçek açacak , her gün büyüyecekler. Söz veriyorum evlat , söz veriyorum..."
🃏
Şu sıralar o kadar yoğun bir tempoda ilerliyor ki hayatım , size anlatamam... Bölüm yazmayı bırak , işlerden kaldıramıyorum kafamı. Sizi de bölümsüz bırakmak istemiyorum... O yüzden çerezlik olarak idare edelim şimdilik.
Bazı geceler anlamsız rüyalar görürüm , o rüyalarda olmayan bebeğimi toprağa veririm. Daha sonra , en sevdiğim şeyi yapıp yazmaya başlarım ve rüyamı kaleme alırım. Bu bölümde okuduğunuz cümleler de , gördüğüm rüyalar sonrası kalemimden dökülen cümleler.
Bana , bize miras bir bakıma. Laren'e nasipmiş... :)
Sizi seviyorum , okuduğunuz için teşekkür ederim 🫠🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş | Barış Alper Yılmaz
FanficOkan Buruk'un yeğeni , Elif Laren Demir ; anne ve babasının ısrarı üzerine kabul ettiği akşam yemeği esnasında Barış Alper Yılmaz ile rastlaşır. 🃏 "Laren..? O gece , orada olmasaydın eğer nasıl bulacaktık birbirimizi?" "Bulamayacaktık , Barış."