on dokuz ~ Buhran

482 71 29
                                    

"Madem ki ay tutulmuş , hani yıldızlar nerede?
Zaten güneş geç doğar , benim olduğum yerde..."

~

"Açlık grevine falan mı başladın?"

Özenle hazırladığı kahvaltı sofrasına , boş gözler ile bakan Laren'e karşı sitem dolu konuştu Şevval.

Birkaç haftadır , arkadaşı yalnız kalmasın diye onunla birlikte yaşıyordu. Onun neşesini yerine getirmek , bir anlığına olsun yüzünü güldürmek için yapmadığı soytarılık kalmamıştı ama Laren , hiç de oralı olmuyordu.

Geceleri uyumuyor , buna rağmen sabahın köründe ayağa dikiliyor , ağzına tek bir lokma sürmüyor , yalnız sigara ile besleniyor , ruhsuz bir ifade ile evden ayrılıyor , geri geldiğinde yorganın altına girip saatlerce ağlıyor ve kendisini daha da kötü etkileyecek şarkılar dinleyip duruyordu.

Şevval , kadının psikolojik destek alması konusunda ısrar ediyordu fakat Laren , arkadaşını dinlemeyip profesyonel bir yardım almayı reddediyordu.

"Elif , aptal aptal bakma suratıma!" dedi , elindeki tabağı hiddetle masaya bırakırken.

"Nereye kadar böyle gidecek?"

Biraz öncenin aksine , sakin çıkmıştı sesi. Arkadaşının karşısına oturup tuttu ellerini.

"Güzelim benim... Güzel kızım..."

Laren'in çatlamış ellerine bir öpücük bıraktı. Eskisi gibi parmaklarını ve bileklerini hoş takılar süslemiyordu artık. Tüm ışıltısı uçup gitmişti kızın. Arkadaşı , yavaş yavaş ölüyordu...

"Daha ne kadar eziyet edeceksin kendine?"

Laren , gülümsedi. Buruk bir gülümseme olmuştu bu. Parmakları arasında döndürüp durduğu sigarayı dudaklarına götürdü. Ucunu ateşe verdi. Uzunca bir duman çekip üfledi.

"Ne yapayım?" diye sordu.

Şevval , ilk kez duyuyordu sanki yıllardır arkadaşı olan kızın sesini.

"Ne yapayım , Şevval? Çocuğum ölmüş benim. Benim bebeğim ya... Canımdan bir parça... Her şeyimi kaybetmişim , ne yapayım?"

Çaresizdi , Elif... Bu buhran hali , geçen her gün kadını en dibe çekiyordu. Büyük bir bataklığa saplanmıştı ve her hareket ettiğinde daha da çok dibe çekiliyordu.

"Elif-"

"Ne olursun sus , Şevval. İstemiyorum duymak. Hiçbir teselliyi işitmek istemiyorum. Ne olursun , sus."

Parmakları arasındaki sigarayı bitmek üzere olan kahve bardağının içinde söndürdü. Başka bir zaman olsa , bu bardağı kafasında parçalardı Şevval fakat şimdi ses etmedi. Kadının , ayağa kalkıp yanından ayrılmasını dolu gözleri ile izledi.

🌬️

Düğün Günü / İstanbul

Elinde tuttuğu gelin çiçeğini , içini kaplayan toy bir heyecan ile sıkıca kavradı Laren. Evleniyordu! Evlilik kendisine , önünde annesi , babası ve ablası gibi somut örnekler varken çok uzak bir kavram olarak gelirdi. Fakat , daha sonra Barış ile tanıştı.

O çok sevdiği , kimi zaman engel olamayarak tapındığı , her zerresine hayranlık duyduğu , karnındaki bebeğin babası olan adam... Barış... Barış Alper...

Öyle güzel anlar bahşetmişti ki adam , Laren'e ; kadın , adamı sevmezse taş olacağını düşünüyordu. Sevgi de değildi zaten bu. Aşk da hafif kalırdı. Çok daha fazlasıydı. Bir annenin , evladına beslediği hisleri besliyordu adama. Kendi çocuğunu doğurmadan , anne olduğunu hissediyordu...

Perestiş | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin