yirmi ~ Söz

453 71 24
                                    

"Giderim, alışığım gitmelere
Direndi bu can , ne bitmelere..."

~

Şapkasını , iyice yüzüne çekip insan kalabalığını yararak hızlıca yürüdü Barış Alper.

Şevval , kendisine haberi ilk verdiğinde donup kalmıştı. Bir süre kendisine gelememiş fakat hemen ardından koşar adımlarla kulübe gidip Okan Hoca'sının kapısını çalmıştı.

Durumu öğrenen Okan Hoca , genç oyuncusu Barış Alper'e her ne kadar hesap sormak istese de o hengâmede tabii yapamadı. En az Barış kadar , o da istemiyordu yeğeninin gitmesini.

Laren , son zamanlarda inkar etse de dayısı , yeğeninin ne kadar güçlü bir kadın olduğunu biliyordu. Pes etmek , ona yakışmıyordu.

Özgür'ü aradı önce. Zorla da olsa öğrendi , Laren hakkındaki her şeyi. Nereye gideceğini , uçağın saat kaçta kalkacağını , hangi havalimanında olacağını... Her şeyi , bir bir öğrendi.

Hocasının frekansı ile , eski karısının yerini öğrenen Barış ise soluğu Sabiha Gökçen Havalimanı'nda aldı.

Üzerindeki tuhaf ve yargılayıcı bakışları umursamadan , insanların fotoğraf çekinme isteğini kibarca reddederek dolaştı tüm havalimanını.

Kafayı yemek üzereydi. Özgür'den öğrendikleri bilgiler dışında , hiçbir şey yoktu elinde. Tam , pes edip geri dönecekken onu fark etti.

Laren'i...

Kadın , bekleme salonundaki koltukların bir köşesine sinmiş öylece karşısındaki duvarı seyrediyordu.

Karşı karşıya kaldığı manzara ile bir süre duraksadı Barış Alper. Neyin nesiydi? Kadını her gün görüyordu. Her gün aynı çatının altında birlikte saatleri geçiyordu... Fakat şimdi , yüzünü yıllar sonra ilk kez görüyor gibi hissetmişti.

Mâlum olay yaşanıp ikilinin hayatları farklı kaderlere doğru sürüklendikten sonra , doğru düzgün bakmamıştı kadının yüzüne.

Ona değil , kendisine ceza veriyordu. Suçluyordu kendisini. Her gece , uyumadan önce kendisine beddualar ediyordu...

Hissediyordu çoğu zaman. Laren , kendisini yakaladığı her fırsatta izliyordu. Lakin Barış , kadına bakacak cesareti kendisinde bulamıyordu. Sanki , dönüp de kadının gözlerine yeniden baksa kapılacaktı o büyülü yeşillerine..

Ayrılık zordu , seviyorken ayrılmak ise en zoru...

Laren , yanıbaşında duran valizi kavrayıp ayaklandığı vakit , Barış'ta kadına doğru yürümeye başlamıştı. İçinde bir şeylerin yanıp gittiğini hissediyordu , Laren. Bir çiçek soluyordu sanki , bir evlat ölüyordu...

Gözünden akan yaşları , usulca sildi. Başını öne eğip kimsenin onu tanımamasını umarak yürümeye başladı. Tam , uçağına giden koridora doğru adımlarken kollarına , bir el sarıldı.

Olduğu yerde kaldı , Laren. Kimin geldiğini biliyordu. Valizini eline alıp kendi evini terk ederken bile istiyordu ki , bu büyülü elin sahibi bulup durdursun onu.

Derince bir nefes aldı. İkisi de konuşmuyordu. Bir süre bekledi , ardından önce kolunu kavrayan ele daha sonra o elin sahibine baktı.

Barış , kaşlarını çatmış öylece ayakta dikilen Laren'i izliyordu.

"Bırak..." dedi Laren , sesinin tonunu ayarlamaya çalışarak. Bağırıp çağıran yanı susmuştu çoktan. Barış , onu bıraksın hiç istemiyordu. Elinde olsa , atlardı adamın boynuna ya böyle bir şeye hakkı yoktu...

Perestiş | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin