GİRİŞ

1.2K 115 33
                                    

Herkese merhabalar...

Başlangıç tarihlerini şuraya alabilirsem çok mutlu olurum...

İyiki okuyorsunuz.

İyiki varsınız.

('Keyifli okumalar')

('Keyifli okumalar')

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(24 Nisan 2006)

Bir masala inandırılarak, bu odaya alınan kız çocuğu öylece etrafına bakıyordu.Altın varaklı duvar işlemeleri, bembeyaz koltukların olduğu bu yer oldukça makamlı bir adamın odası olmalıydı.

Çocukça bir düşünce yoktu kafasında.Aksine olgun düşünmeye çalışıyordu.Öyle gözükmeliydi.Yıkılacak gibi durursa annesinin gazabına uğrardı.

Dur bir saniye...

Annesi bir aydır yanında yoktu.

Yeşil gözlerinden, çilli yüzüne bir yaş aktı.Duygusal bir çocuktu.Aklından geçenler dudaklarının titremesine sebep olmuştu.Derin, titrek bir nefes aldığında akan göz yaşlarını sildi ve diğerlerini geri yolladı.Odayı inceleme işine geri dönmüşken önüne koyulan yemeğe göz gezdirdi.

Kızarmış iki tavuk parçası ve pilav.İki kepçe çorba ve köşeye konulmuş minik bir çikolata...

Bunların onu oyalamak için olduğuna emindi oysa.Acıkmıştı ama yemeyecekti.Annesinin yaptığı bamya evinin dolabında duruyor olmalıydı, onu yemek istiyordu.İğrenirdi, kokusu bile defalarca kusmasına sebep olurdu.Görmeye bile tahammülü yoktu ama yemek istiyordu.

Kapı sonunda açıldığında, yeşil gözleri gezindiği yerden ayrıldı ve içeri giren adama baktı.Adam tam karşısında durduğunda bir şeyleri anlamak istiyormuşcasına başını sola yatırmaktan çekinmedi.

Tok bir sesle sorduğu soru adamın kaşlarını çatmasına sebep oldu,"Elçi misin sen?Hani şu haberlerde Türk çocukları evlat edinen..."

7 yaşındaydı, ama babası ona olan biteni anlatmaktan çekinmez, haberleri izletmekten alıkoymazdı.Oysaki, ablası için televizyon denilen illet yasaktı.Kötü etkilendiğini söylerlerdi.Belki de o yüzden başına geleceklerden bu kadar habersizdi.

"Bunları nereden biliyorsun?Senin yaşlarındaki bir çocuğun, bunları bilmesi oldukça güzel."

"Değil..."dedi sessizce.Diksiyonu yaşına rağmen oldukça düzgündü.Okula başlayalı üç sene olmuştu ve üçüncü senesi ona pek uğur getirmemişti."Ablam bunları bilmiyordu mesela.Onun için çok güzeldi."

"Liya, ben babanın çok yakın bir arkadaşıyım.Seni bana emanet etti...Bunu anlayabiliyorsun değil mi?"başını onaylarcasına aşağı yukarı salladı Liya Tunceli.

Hayat onun bez bebeklerini elinden alacak ve yerine bir düzine kurşun yığacaktı.

Oysaki yangını tercih ederdi.

"Seni Türkiye'ye götürmek istiyorum, benimle gelir misin?"

"Türkiye mi?"dedi şaşkın şaşkın."Oradan kaçmamız gerektiğini sanıyordum."başı bu sefer sağa düştüğünde, adam yutkundu."Artık buna gerek kalmadı."

"Mete Bey..."dediklerinde hızlıca kapının açılması refleksle kendini koruma içgüdüsü olan kızı harekete geçirip koltuktan kalmasına vesile oldu.Liya Tunceli, babasının yetiştirdiği yegâne bir çocuktu."Efendim müsteşar sizinle görüşmek istiyor."

"Gidelim."dedi Mete Karaca.Elindeki bir mektubu gitmeden kızın eline tutuşturmayı başardığı için mutluydu.Onlar gittikten hemen sonra Liya karşı koltuğa oturdu.Kapı kısmından kimin girdiğini görmeliydi.Bu şekilde daha rahat olacaktı.

Sevgili Kızım'a;

Liya'm...Gökyüzüm...Herşeyim...Ve yegânem...

Mete seni bulmuş olmalı, sana iyide bakıyordur ona güveniyorum.Beni halen hatırladığına çok sevindim babacığım.Saklambaç oyunun bitmiş olmalı.Seni ne kadar sevdiğimi o gece anlatmıştım öyle değil mi?Umarım yanlış hatırlamıyorumdur.Seni üzmek istemem.

Beni göremiyor olman hiçbir şey değiştirmez.Ne yapacağını biliyor olmalısın.

Liya, güzel kızım...Sana dokunmalarına izin verme, bir babayı en çok yaralayan çocuğuna dokunulmasıdır, sakın izin verme.Ablana bunu öğretememiştim, ama şimdi sana gerimde bir sayfalık bıraktığım mektupta öğrettiğimi düşünüyorum.Ne kadar çaresiz bir durumda olduğumu görüyorsun değil mi?Yoksa yüzüne söyleyecek tonlarca güzel kelimelerim olduğunu biliyorsun.

Tavana bir ip asmak zorundayım güzel kızım.Hani 'babalar korkusuzdur' diyordum ya, inanma.Babaların korkuları vardır Liya.Benim korkum yanmak.

O alevlerin içinde acıyla ölümü beklemek...

Sakın, hiçbir kelimeme inanma.Senden özür dilemeyeceğim.Yapmak zorunda olduğumu bileceksin, öğreneceksin.

Benim bir sırrım var Liya.

O sır benimle mezara kadar gelmeli, ve benden sonraki o sırrı ölene kadar tutmalı.Devletle beraver gömülecek bir sır.

Ve şimdi sıra sende.

Benden sonraki sensin Feza.

O sır seninle beraber gömülecek.Senden sonraki diye biri asla olmayacak.

Benim bir sırrım var Feza.

Kendi ellerimle, kefene sarılması için cesedimi hazırlamak zorunda olduğum...

Şimdi susmalısın Feza'm.Şimdi susmalıyız gökyüzüm.Susmalı ve ölmeliyiz.

Özür dilerim, hayallerini çaldım ama sen benim yegânemken, ablanı yerine koymaya çabalayamazdım.

Affet Feza'm...

İsteğim bu değildi.

Şimdi susmalısın Feza...Şimdi şimşeklerin sırası değil, fırtınanın sırası değil.Burası yıkım Feza'm, burada sen yoksun.Aldığım tek koku ölümün kokusu, o kokunun içinde ayırt ettiğim tek bir ses var...Bir yangının çığlığı."

Seni kendinden bile çok seven;
Baban.

KURŞUN ASKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin