3

3 2 0
                                    

3| Benim canımı yakanların üstüne ne kadar da güzel durur kanın o muhteşem kırmızısı.

Içimde kimsesizliğin yalnızlığı vardı. Hiçbir şeyim yokken bile hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim kendimi. Hiç bu kadar derinlere kadar hissetmemiş, yaşamamıştım.

Artık hiçlik bile terk etmiş, bırakmıştı beni.

Soğuk duvarlar bile kendime gelmem için yeterli değildi. Ne yüzümden akan kanlar ne de ıslak havlunun değdiği yanan yerler umrumda değildi. Artık bunlar yetmiyordu sanırım. Acı eşiğim yükselmişti, öyle kolay kolay hissetmiyordum bazı şeyleri.

Peki ya bu kimin suçuydu?

Kimsesiz olduğum için benim mi yoksa kimsesizliğimi hissettirdikleri için onların mı?

Hemen arkamda duran soğuk duvara kucağımdaki küçük ve yer yer soyulmuş olan ellerimi yasladım. Hiç ısınmayan ellerim soğuk duvarın etkisi ile biraz daha soğurken kendimi kaldırmak için bacaklarıma emir verdim. Belden aşağısı tutmayan felçli biri gibiydim. Ne kalkmama yardım edecek biri vardı ne de buna inancım.

Bedenimi zor da olsa kaldırıp duvara yaslandım. Derin soluklarım boş odada duyulurken, kendimi duvardan ayırıp kapıya doğru ilerledim. Sabah burdan kurtulmuş yatağımda uyurken tekrar buraya düşmüştüm.

Sabah yurda gelen müdüre, bekçiden her şeyi öğrenmiş ve direk odamın yolunu tutmuştu. Beni kolumdan tuttuğu gibi yine bu lanet yere getirmiş ve hatırım kalmasın diye de iki tokat da o atıp gitmişti. Zaten epey halsiz olan bedenim gelen darbeler ile iyiden iyiye tükenmişti. Dudağımdaki patlamış yerler yine patlamıştı. Şu anda ise kan kusuyor gibi görünüyordum.

Açık olan kapıdan çıkıp duvarlardan destek alarak yavaşça yürümeye başladım. Uzun koridordaki tüm bakışlar bana dönmüştü. Artık akıllarda 'Ne yaptı da dayak yedi?' Sorusu yoktu. Herkesin dediği tek bir şey vardı: hak etmiştir.

Hak etmemiştim.

Yemin ederim ki hak etmemiştim. Ben bir çok şeyi hak etmiştim. Ailem olmasını hak etmiştim mesela. Her zaman yanımda olacak arkadaşları hak etmiştim. Güzel bir ev, sıcak bir yemek hak etmiştim ama kimsesizliği, yalnızlığı ve bu kadar acıyı hak etmemiştim.

Duvardaki elimi çekip, her yerimin acımasına rağmen hızla üst kata çıkıp koridordaki ortak banyoya girdim. Içerideki birkaç kız beni gördüğü gibi hızla banyodan çıkmışlardı. Onları zerre umursamadan aynanın karşısına geçtim. Sadece bir an hayal ettim.

Annem tam arkamda durmuş benimle birlikte aynaya bakıyor. Elleri sıkıca omuzlarımı tutmuştu, sahiplenir gibiydi. Aynadan gözlerimiz birbirine deymişti. Burukça gülümsüyordu bana. Dudaklarını aralıyor ve harflerin firarına izin veriyor.

'Ne yaptılar sana böyle güzel kızım?'

Bir anda kulaklarımda çınlayan ses ile yerimde sıçrayıp arkama baktım.

Kimse yoktu.

Tekrar önüme dönerken aynaya baktım yeniden. Görüntüler arka arkaya tekrar zihnime dolarken ne ara yumruk yaptığımı bilmediğim elimi büyük bir hızla aynaya geçirdim. Ayna büyük bir gürültü ile kırılırken parçaları da etrafa saçılmıştı. Havadaki yumruğumu aşağı doğru indirirken sımsıkı birleştirdiğim parmaklarımı araladım. Elimin kemikli yüzeyi soyulmuştu ve kan akıyordu. Hemen kenarda duran peçeteden kopartıp elime sarıp banyodan çıktım. Kapının hemen önünde bana merakla bakan kızları es geçip kaldığım odaya girdim. Odada yine kimse yokken, pencerenin önüne geçtim. Etrafa bakarken yine o çocukları görmüştüm. Bu sefer top oynamak yerine yan yana kaldırım taşına oturmuşlar gülüşüyorlardı. Yurdun karşısındaki o büyük ağaca baktım. Ne o adam ne de bir başkası yoktu. Gözlerim yanmaya başlarken pencerenin önünden ayrılıp yatağıma oturdum. Ayağımda ayakkabı olmadığı için direk örtüyü kaldırıp altına girdim. Yatağın çıkardığı sesleri bile duyamazken gözlerim acıyla kapandı.

KAFES  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin