Sonsuz Sanat Atölyesi

42 10 14
                                    

Verlaine yorgunlukla iç geçirirken Tachihara'nın hattın öbür ucundan ağlamasını dinliyordu. Şakağına masaj uyguluyordu artık. ,, Biliyorum Tachi, ben de hepinizi özledim....bu sene gelmeye çalışacağım tamam? Üzülme daha.. Abin nasıl?... Peki ya ablan? Yemek yiyorsun, değil mi? Derslerine de biraz ağırlık ver Tachi, tamam? Hadi kapatıyorum... Seni seviyorum.... Seni seviyorum dedim. Heh, şimdi oldu. "

Yanında oturan adamın kıkırdamasını duyunca yan gözle inceledi. Uzun, siyah saçlı, genç ve yakışıklı bir adamdı. Tahminen aynı yaşlarda olmalılardı diye düşündü Verlaine. Teni de süt kadar açık ve temizdi.

Süzüldüğünü fark eden adam hafif bir utanç duygusuyla Verlaine'e döndü. Sarışın adam yemyeşil gözlerde anlık kaybolmak üzereydi. ,, Çok affedersiniz, kabalığımı bağışlayın lütfen. Sadece, bu zamanda çocuklarına karşı bu kadar ilgili davranan bir babaya şahit olmak neredeyse imkansız. "

Verlaine şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Bara kısaca göz gezdirme gereği duydu kendince. Haftasonu olmasına rağmen bir hayli boştu. Hal böyle olunca yanında oturan adamla koskoca mekanda tek başınaymış gibi hissetmeden edemedi. Elini kaldırıp gülümsedi. ,, Sorun değil, af dilemeyin lütfen. Ayrıca telefonda konuştuğum benim kardeşimdi. Bırakın evlat sahibi olmayı, bir eşim dahi yok. " Son cümleden sonra sarışın adam nedense kızardı. İstediğinden daha acıklı gelmişti kulağa.

Ya da o öyle hissediyordu.

Fakat uzun, siyah saçlı adam, eliyle ağzını kapatarak sakince güldü. ,, Ne yazık " Şarap bardağına uzanıp dudaklarına doğru götürürken mırıldanarak: ,, Tabii kime göre neye göre. ", diyerek ekledi.

Verlaine'in yüzü tekrardan ısındı. Siyah saçlı açık açık flört ediyordu... değil mi? Gözlerini adamın ellerine indirdi fakat hiçbir parmağında yüzük bulamadı. ,, Sizin bir sevdiceğiniz var mı? "

Peki, Verlaine kendine ağır bir tokat atmak üzereydi. Tanışmak istediğin insanlara genelde ilk olarak isim sorman gerekir, bekar olup olmadığı değil. Kendini kaba bir hödük, bir odun gibi hissediyordu. Ve yanında oturan adamın ona attığı şaşkın bakış da pek hafifletici değildi.

,, Olsaydı tek başıma oturuyor olmazdım, değil mi? Üstelik bir yabancıyla sohbet etmek yerine onunla oturup konuşurdum. " Şaşkın ifadesi yavaşça yok oluyor, yerine tatlı bir tebessüm oturuyordu.

Verlaine'i bile gülümseten türdendi. ,, Evet, doğru. " Artk gentleman kalıbına geri dönme özgüvenine tekrardan sahip olunca elini uzattı. ,, Verlaine Paul. "

Çimen renkli gözlere sahip olan, gökyüzü mavisi olanlara kilitlenerek elinden kadehi bırakıp, diğerinin elini sıktı. ,, Arthur Rimbaud. "

,, Memnun oldum. "

,, Ben de. "

Arthur, Verlaine'e ilk kadehi ısmarladı. Küçük sohbet birkaç kadeh sonra uzadıkça uzadı ve Arthur artık Verlaine'in üç tane kardeşi olduğunu, ailecek Japonya'da bir pastane işlettiklerini ve uzun seneler sonra Fransa'ya döndüğünü biliyordu. Verlaine'in öğrendikleri ise Arthur'un küçük bir resim atölyesi olduğu ve Paris'te tek başına yaşadığı idi.

İkisi de son içkilerinin son yudmlarını aldıktan sonra Arthur ayaklandı. ,, Saat geç oldu, evde beni bekleyen bir hamsterim var. Belki bir gün yeniden karşılaşırız, hm, Bay Paul? "

Verlaine, Rim'in ayrılmasına üzgündü. Sarhoşluğun verdiği etkisiyle de çocukça dudağını büzdü. ,, Neden şansa bırakyorsun ki? "

Arthur bir an duraksayıp, sırıtarak karşında somurtan adama baktı. ,, Anlayamadım? "

,, Sana ulaşabileceğim bir numara, bulabileceğim bir adres ver bari. " Belki ertesi gün bu geceyi hatırlayıp pişmanlık ve utanç içinde ölecekti ama bunu şu an dert edemeyecek kadar ayık değildi kesinlikle.

,, Ben işimi zaten şansa bırakmam, Paul. " Sarışın adama doğru eğilip yanağına yumuşak bir öpücük kondurdu ve bardan çıkıp gözden kayboldu. Verlaine de uzun bir iç geçirdikten sonra sandalyeden kalkıp evinin yolunu tutu.

Ertesi sabah baş ağrısı ve hala dünkü yeşil gözlü adamın güzelliğinin etkisiyle uyandı. Kendine söverek yatağında doğruldu. Dün ne kadar içtiğini hatırlayamayacak kadar sarhoş olduğu için, ya da tam bir aptal gibi davrandığı için değil de, Rimbaud'un numarasını bile alamadığı için tüm bu sövgu. Bir duş alıp kendine gelmesi şarttı. Yataktan kalkıp üzerini soyacakken kontrol etmek için elini cebine attığı an eline geçen küçük katlı kağıdı çıkarıp açtı.

Kağıdın üstüne bir adres yazıyordu. "Sonsuz sanat atölyesi..", diye mırıldandı Verlaine, sesli okurken. Altta yazan dipnotu okuyunca dudaklarına usulca yerleşen sırıtışa engel olamadı.

"Sayemde dün beleş şarap içtin, şimdi de kahvemi içmeye davet ediyorum."

____________________________________

Hele hele Rimbaud, seni yere bakan yürek yakan cık cık cık

Tatlı Shot (One Shot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin