Cezaevi

26 3 1
                                    

Azerin kapısının önündeydim. Ailem kurtuluş ailesi ile barışmış, kan bile dökülmeden öylece aralarındaki sorunu bitirmişlerdi. Şimdi bende onları ve annesini görmeye gidecektim. Kapıyı kadir açınca samimi şekilde gülümsememi eksik etmemiştim.

Kadir azerin ortanca kardeşleriydi. Azer en küçükleri, en büyükleri yılmaz, ortancaları ise kadirdi. Kadir de bana samimi şekilde gülümseyince beni içeri davet etti. "Hoşgeldin gökçe, haberini yamaçtan öğrendik ailen kadar sevindik."

"Bende sizi gördüğüme sevindim, Azer yok mu?"

"Ben çağırayım hemen." Yukarı çıkarken bağırmasıyla evlerini inceledim. "Azer!"

Evleri iki katlıydı, büyük bir bahçesi, büyük bir salonu ve geniş bir havuzu vardı. Azerin aşağıdan beyaz gömleği ve siyah pantolonu ile inmesiyle beni gördü. Hızlıca merdivenlerden indi ve elini bana uzattı.

"Hoşgeldin gökçe seni görmek büyük bir şeref bizim için."

"Bende sizi gördüğüme sevindim biraz konuşabilir miyiz?" Uzattığı eli samimice sıktım ve gülümsedim.

"Tabii tabii her zaman." Eliyle balkonu işaret etti ve geçmem için yol verdi. Balkona doğru geçerken arkamdan geldi ve balkon kapısını kapattı. "Bahçeniz çok güzelmiş."

"Teşekkürler."

"Uzatmadan konuya girmek istiyorum."

"Dinliyorum." Bedenimi azere çevirdim ve derin nefes alarak konuşmaya başladım. Nasıl başlayacağımı bilmiyordum çünkü benim için hassas bir konuydu.

"Cumali abimin ne suçtan ötürü içeri girdiğini tek sen biliyormuşsun." Kafasını yavaşça sallamasıyla soruma devam ettim.

"Nedenini biliyorsundur umarım, anlatabilir misin?"

"Gökçe olmaz."

"Savcı gökçe demek istedin sanırım, doğru mu anladım?"

Kafasını yere eğmesiyle bakışlarımı yerdeki gözlerine çevirdim. Kafamı biraz yere eğerek gözlerine bakmaya çalıştım. "Azer benim abimi oradan çıkartmam için senin bunları anlatman gerekiyor lütfen konuş."

Bakışlarını yerden çevirmemesiyle elimi anlıma götürdüm. Anlaşılan hiç birşey anlatmayacak bende abimin neden içeri girdiğini anlayamayacaktım. Azerin yanından uzaklaşmaya başladığımda arkamdan ses gelmesiyle durdum.

"Cumali o gün, erdenetlerin fabrikasını patlatmaya gidecekti çünkü erdenetler çukura zarar vermişti. Cumali patlatacaktı fakat vazgeçti sizi düşündü. Ama erdenetlerin planı vardı, cumali yerine başka birini koydular ve fabrikaların içindeki herşeyi çıkartarak kendi boş fabrikalarını patlattılar, kamera kayıtları en son cumaliyi gösterdiği için suçlu Cumali gibi gözüktü. Cumali fabrikadan uzaklaşırken erdenetlerin adamı Cumali gibi giyinmiş fabrikayı patlatmıştı."

Arkamı döndüm ve azere doğru yürüdüm. Tek kaşımı kaldırmış anlattıklarını sindirmeye çalışırken olayları kafamda sıralandırmaya başlamıştım. "Ne demek bu, abim yapmamış ama yapmış gibi mi gözükmüş?"

"Maalesef, bir sürü avukat tuttuk fakat işe yaramadı."

"Hassiktir!" Küfrüm onu şaşırtmasıyla şaşkın bakışlarını bana çevirdi. Gözlerimi yavaşça kapatıp derin nefes aldım ve gözlerimi açıp konuştum. "Ben artık buradayım küfürlerime alış."

Yanından uzaklaşarak evlerinden çıktım ve arabama bindim. Arabayla eve doğru giderken düşünüyordum. Gerçekten o kadar avukat abimi oradan çıkartamadıysa ben nasıl çıkartacaktım?

Eve vardığımda kapıda yamaç abimi görmemle arabayı park ettim ve arabadan indim. Mavi straplez, beyaz etek ve beyaz çanta ile abime doğru yürüyordum.

"Hoşgeldin gökçe, hayırdır böyle?"

"Azerlerin evinden geliyorum abi."

"Sebep?"

"Abimi içeriden çıkartmam için azere ihtiyacım var."

Kafasını yavaşça salladı ve beni evin çardağına doğru götürdü. Bahçe koltuğuna oturduğumuzda konuştu. "Nasıl yapacaksın?"

"Bilmiyorum abi, azerin söylediğine göre bir sürü avukat tutmuşsunuz fakat işe yaramamış." Kafasını salladı.

"Gökçe yapabileceğinden emin misin?"

"Adım gibi eminim abiciğim yapamayacağımı anladığım zaman duracağım, yarın duruşma var değil mi?"

"Evet, istersen bugün Cumali abini görmeye git."

"Öyle yapacağım, o zaman ben gitmeden sena ablayla konuşayım, hiç konuşmadık." Beni onayladıktan sonra koltuktan kalktım ve içeri girdim.

YAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin