Bugün sena ablanın cenazesi vardı. Herkes mahvolmuş şekilde cenazeyi kaldırırken yamaç abim ortalarda yoktu. Salih abim tabutu tutarken bana sessizce seslendi. "Gökçe."
"Efendim abi?"
"Yamaç nerede?" Gözleri yamaç abimi ararken bende etrafa bakındım. Ne tabutu ne de sena ablanın fotoğrafını tutuyordu. "Bilmiyorum abi, ben birazdan bakacağım zaten."
Kafasını olumlu anlamda sallayınca cenazeyi toprağa verme işlemine geçmiştik. Ben köşede ağlarken kahraman abim ve selim abim cenazenin üstüne toprak atıyordu. Herkes ağlayan gözler ile etrafa bakarken kemal yere oturmuş sena ablanın kötü gidişini izliyordu.
Yamaç abimi cenazeyi ileride gözyaşları ile izlerken gördüğümde yanına çaktırmadan gittim. Kemal benim gidişimi görünce benim arkamdan geldi ve kolumdan tutup kendine çekti. "Nereye?"
"Yamaç abime."
"İstersen biraz yanlız kalsın."
"Kemal sevdiği kadının tabutunu tutmadı, sevdiği kadının cenazesine gelmedi, sevdiği kadının gidişini uzaktan izledi tabii ki de konuşmam lazım böyle olmaz, yemekte yemiyor."
Kemal kafasını biraz bekledikten sonra olumlu salladı. Abimin yanına yavaş adımlarla giderken sena ablanın toprağın altında olmasına bakıyordu.
"Abi?"
"Ne var?"
"Niye gelmiyorsun?"
"Yok birşey hadi git sen." Abimin kolundan yavaşça tuttum ve yerdeki kaldırıma oturttum. İkimizde kaldırıma oturunca abimin elini tuttum ve gözyaşlarını tek elimle sildim. "Abi bana yalan söyleme biliyorum ben seni."
"Gökçe yok birşey diyorum neden anlamıyorsun!"
"O zaman neden sevdiğin kadının tabutunu tutmadın, abi kabullen bunu artık sena abla yok karaca yok!" Abimin bana hızla sarılmasıyla hıçkırıklar içinde ağlaması bir olmuştu. Gözyaşları omzuma düşerken elleriyle benim sırtımı sıkıp ağlamasını şiddetlendiriyordu.
"Gökçe yapamıyorum!"
"Birlikte atlatacağız abi.."
"Gökçe kurtaramadım belki daha önce gitseydim kurtarabilirdim!" Abime daha çok sarılmamla abim daha çok ağlıyordu.
"Abi ağlama lütfen, yapacak birşey kalmadı, sena abla gitti kendini suçlama artık.."
"Gökçe olmuyor ölmek istiyorum, gözümün önünde sevdiğim kadını kaybettim!" Abime sarılmamı sürdürerek omzunu sıvazladım.
--------
Evde tekrar dua seslerini duymamla dışarı çıkmıştım. Önce karaca sonra sena abla gitmişti. Arasından bir gün bile geçmeden ikisini de acımasızca toprağa vermiştik. Sadece sıra bana ne zaman gelecek diye bekliyordum. Sena abla ve karacanın mezarına gitmek için arabama bindim ve yola koyuldum.
Arabada çalan şarkının sesini biraz yükselttim ve ağlamaya başladım. "Söyle bana aşkım gülüm.." şarkıyı söylememe rağmen en çok şarkıcının sesi duyuluyordu.
"Sensiz nasıl geçsin günüm?"
"Rahlemden aldım dahili.."
"Harlandı bak, ardım önüm."
"yaralandım ceylan gibi.."
"gezdim dağı gördüm göğü.."
"Haram oldu meskenlerim.."
"Fikrim firar icim kördüğüm.."
"Ala gözlüm seyran değil sensiz bana eksik ömür.."
Mezarlığa geldiğimde arabayı kenara park ettim ve gözyaşlarımla Koçovalı ailesi mezarına doğru yürüdüm. Koca mezarın içinde iki isimi yan yana görünce gözyaşlarımı tek elimle sildim.
"Karaca Koçovalı, sena Koçovalı.."
Toprağın üstüne oturup mezarlarındaki topraklarda elimi gezdirdim. "Sizi şimdiden çok özledim, geri gelebilir misiniz?" Ses yoktu bu yüzden tekrar soru sordum.
"Bizi özlediniz mi?" Ses yine gelmemişti.
"Karaca senden çok özür dilerim akşının teklifini kabul etmeliydim, ama maalesef kabul ettim ve seni kaybettik."
"Sena abla, senin acı çırpınışlarını gördüğümde hiç birşey yapamayıp seni kurtaramadığım için özür dilerim ama sen yamaç abime kızma sakın tabutunu taşımadığı için mezarına gelmediği için de üzülme, o utancından sana bakacak yüz bulamıyor çünkü seni kurtaramadı.."
Arkamdan ses gelmesiyle arkamı hızla döndüm ve hemen ayağa kalktım. Arabamın yanında siyah bir araba karşımda ise erdenetlerden Çağatay ve yücel vardı. "Ne acı bir konuşmaydı öyle değil mi yücel?"
"Sizin ne işiniz var burda?"
"Cumali sayende kurtuldu ne mutlusunuzdur şimdi."
"Gevezelik yapmayı kes çağatay soruma cevap ver." Çağatay adamlarına göz kırpınca iki kişi kollarımdan tutup arkada birleştirdiler. Direnmeye çalıştım fakat boşaydı.
Diğer adam elindeki baltayı Çağataya verdi ve gülerek bana baktı. "Ne dersin?"
"Saçmalama oğlum bunu, bunu sen bile yapamazsın!"
"Yaparım lan, yaparım, ben Çağatay Erdenetim!"
Baltayı sena ablanın mezar taşına sertçe vurdu ve sena ablanın mszar taşı kırıldı. Çığlıklarım koca mezarlığı doldururken ağlıyordum. Bu sefer karacanın mezar taşına vurunca konuştum. "Çağatay sana bunun bedelini ödeteceğim!"
Arkamdaki iki adamdan biri ağzıma pamuk koydu. Kokuyu çektiğim gibi gözlerim karardı ve başım döndü. Duyduğum iki ses vardı biri yücelin biri çağatayındı.
"Arabaya götürün."
"Ne yapacaksın buna Çağatay?"
Bu cümleden sonra birinin beni kucaklamasıyla bayılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAMAN
Ficção AdolescenteÇukur dizisi Gökçe Koçovalı üniversite okumak için yurt dışına çıkmıştır. yıllar sonra Koçova mahallesine abisi Cumali koçovalı'yı hapisten çıkartmak için gidecektir. Savcı gökçe Koçovalı bir yandan abisini bir yandan aşkını bir yandan da dökülen k...