Koçovalıların Yaralı gökçesi

6 1 0
                                    

Soğuk zeminden karnıma sert tekmeler yiyerek uyanmıştım. Karnım çok ağrırken bir de tanımadığım adamdan tekme yiyordum. "Hadi kalk lan bu kadar uyku yeter sana!"

Arkasından Çağatay gelince gözlerimi sıktım. Yine bana birşeyler olacaktı onu anlamıştım. Elinde ufak bir cam şişesi vardı ve içinde şeffaf su vardı. Gerçi su olduğu belli bile değildi. Çağatay adamlarına göz kırpınca kollarımdan tuttular ve kıyafetimi makas yardımıyla açtılar.

Çağatay şişenin içindeki suyu sırtıma bir tutam dökünce acıdan bağırmıştım. Sanırım bu kezzaptı ve şu an sırtımı yakıyordu. Tekrar döktüğünde kendimden geçmiş şekilde boş depoda bağırıyordum. "Yeter Çağatay!"

"Kes sesini!" Başka bir adam bağırdım için dudağıma sert yumruğunu geçirince suratım yana kaymıştı. Tabii bu sırada sırtımdaki acıya da dayanamıyordum. Her bağırdığımda yumruk yiyordum.

"Çağatay dayanamayacağım yapma!"

"Hani yalvarmayacaktın!" Tüm şişeyi sırtımda gezdirerek boşaltınca tekrar nefesim kesilen kadar bağırmıştım. Gözyaşlarım yere düşerken diğer yandan yumruk yiyordum. Dudağımın kenarı kanamıştı ve sırtım yanmıştı. Çağatay boş şişeyi kenara attı ve beni yere iterek konuştu. "Seni bulana kadar acı çekeceksin."

Lafını bitirip gittiğinde acıdan ağlıyordum. Sırtım yanarken dudağımın kenarındaki kanama hiç birşeydi. Kafamı yere yatırdım ve ağlamaya başladım. "Kemal neredesiniz yalvarırım kurtarın beni..!"

KEMALDEN
Sanırım Gökçenin yerini bulmuştuk. Büyük bahçeli bir evde silahlarımızı çıkartarak indik. Ben eve koşarak gidecekken Cumali abi benim yakamdan tuttu ve geriye çekti. "Sakin ol plan yapacağız."

"Cumali abi siz salih ve metinle önden gidin, selim abimle ben arkadan, akın ve kemal de arkamızdan gelecek." Herkes kafasını salladığında eve girmeye hazırlanmıştık. Kahraman abi gelmemişti çünkü evde birisinin olması lazımdı. Herkes çok üzülmüştü bu yüzden kendilerine birşey yapmamaları için kahraman abim gelmek istememişti.

Biz abilerin arkasından silahla giderken etraftaki adamları vuruyordum. "Kemal abi lütfen sakin ol hırsına yenik düşme."

"Bulacağım onu akın."

Bahçedeki herkesi vurduğumuzda akın bağırarak arkama ateş etmişti. "Kemal abi!"

Arkamı döndüğümde akın birini vurmuştu. "Sağol akın."

"Önemli değil abi, sen abilerle içeri gir burası bende." Omzunu sıvazladığımda gülümsedim ve içeri koşarak girdim.

"Çağatay!" Cumali abimin bağırmasıyla her yerden adamlar çıkmıştı. Herkes bir yerlere saklanırken bizde yamaç abiyle masanın arkasına saklanmıştık. "Kemal sen Cumali abinle Selim abinin arkasından aşağı kata in depo orda burasını hallederiz biz, sen gökçeyi bul!"

"Tamam abi orası bende." Tam gidecekken arkamı döndüm ve konuştum. "Abi dikkatli olun.."

"Sen bizi merak etme aslanım." Elini omzuma koydu ve gülümsedi. gülümseyerek Cumali abinin arkasına geçtim.

"Aslan parçası burası boş, çok hızlı ol."

"Tamam Cumali abi sağol." Aradan koşarak geçtiğimde Çağatay'ın adamlarına ateş ediyordum. Aşağı kata koşarak indiğimde depo kapısını gördüm. Uzun kapıyı çekerek açtığımda yerde kısa saçlı gökçeyi yatar halde buldum. "Gökçe!"

Gökçenin yanına yaklaşıp kafasını bacağıma koyduğumda kısa saçlarını yüzünden çekiyordum. Sırtı açıktı ve kanıyordu. Ne olduğunu anlamayarak sırt üstü yatırdığımda gökçe acıyla bağırdı. "Kemal canım acıyor!"

"Ne yaptılar sana.." gökçeyi tekrar ters cevirdiğimde kanlı sırtına baktım. Dudağının kenarı da kanıyordu. Saçını öptüğümde konuştu. "Kezzap döktüler kemal canım çok yanıyor yalvarırım çıkar beni burdan çok üşüdüm çok açım.."

"Tamam meleğim çıkacaksın." Kucağıma dikkatlice aldım ve halsiz gökçeyi yukarı çıkarttım. Silah sesleri kesildiğinde herkes kucağımdaki Gökçe'ye yaklaştı. "Ne yapmışlar.."

"Sırtına kezzap yüzüne de yumruk atmışlar, saçlarını biliyorsunuz zaten.."

"Bacılarını sikeceğim gökçe sakın üzülme abim.." Cumali abi Gökçenin kafasına ufak öpücük kondurdu. "Abi eve gitmek istiyorum.."

"Gidiyoruz şimdi bitanem.." selim abi Gökçenin elini tuttu. Yukarı çıktığımızda yamaç abi arkada ağlıyordu. "Neler yapmışlar..!"

Akın gökçeyi gördüğünde yanına geldi ve saçına dokundu. Gözlerinden bir yaş düşünce hızla gözyaşlarını sildi ve kendine gelmeye çalıştı. "Gökçe abla iyimisin?"

Gökçe kafasını halsizce salladığında arabaya bindik. Herkes arabalara binince  selim abi arabayı çalıştırdı. Herkes sessizce ağlarken Gökçe'ye bakıyordum. Nasıl dayandığını düşünürken bile kötü oluyordum.

Eve vardığımızda gökçeyi arabadan indirdim. Kucaklayarak kapıya doğru giderken akın kapıyı çaldı. Kapıyı damla abla açtı. "Gökçe.." Gökçenin sırtını açık saçlarını kısa yüzünde ki yumruğu görünce elini ağzına götürdü ve ağladı.

İçeri girdiğimde herkes Gökçe'ye baktı. Gökçeyi sırtı kanepeye değmeyecek şekilde yatırdım. "Ne olmuş.."

"Sırtına kezzap yüzüne de yumruk.."

İdris baba gökçenin bu halini duyunca sessizce bağırdı ve ağladı. "Kızım!" Gökçenin uzandığı kanepeye yaklaştı ve eğilerek saçlarını okşadı. "Bebeğim benim neler yapmışlar sana.."

"Baba çok üşüyorum.." sultan anne ağlarken yukarı çıktı. Gökçe'ye tekrar acıyla baktığımda titrediğini gördüm.

Sultan anne geniş uzun kollu tişört battaniye ve pansuman çantası getirdi. Gökçeyi yavaşça kaldırdım ve bana bakacak şekilde gökçeyi çevirdim. Kesilmiş tişörtünü de üstünden çıkarttığımda sultan anne ilk önce kanları temizlemişti.

"Anne acıyor yavaş.."

"Tamam kızım.." sultan anne yarayı temizlediğinde pansuman yaptı. Gökçe acıdan hafif çığlıklar atıyordu. Herkes sessizce ağlarken akşına baktım. Gökçe'ye ağlamaklı yüzüyle bakarken Gökçenin ağlamasını izliyordu.

Sultan anne yarası için bant yapıştırdı. Daha sonra geniş siyah uzun kollu tişörtü Gökçe'ye giydirdi. Gökçeyi yavaşça sırtı kanepeye değmeyecek şekilde tekrar yatırdım ve battaniyeyi üzerine örttüm.

YAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin