Dün yaşadığımız korkunç olaydan sonra, Koçovalı evinden bir Koçovalı can vermişti. Herkes karacayı kaybetmenin acısını yaşarken Ayşe abla ve selim abim kendini odaya kapatmıştı. Akın kendini sokağa vurmuş dün yaşadığımız olaydan beridir hiç eve gelmemişti.
Abilerim ağlamaktan kendilerini yerken sena abla damla abla ve saadet abla ise cenaze evi olduğumuz için gelen basınız sağolsun yemeklerini eve yerleştiriyordu.
Evet şaka gibiydi ama karacayı kaybetmiştik. Akşın kendini suçladığı için odasından çıkamıyordu. Zaten akşın annesiyle kardeşi acarı kaybetmişti. Tek umudu babası ve karaca iken karacayı da kaybetmişti.
"Gökçe iyi misin?" Kemal'in odama gelip sorduğu soruyla dolu gözlerimle Kemal'e baktım. Kemal yatağımın köşesine oturmuş elini elime koymasıyla yutkundum.
"Kemal gitti mi gerçekten?" Kemal'in kafasını yavaşça sallamasıyla gözlerimdeki yaşlar düşmüştü. Kemal tek eliyle gözlerimdeki yaşları yavaşça sildi ve yatakta bana yaklaştı.
"Senin suçun değil biliyorsun değil mi?"
"Benim suçum."
"Senin suçun değil gökçe, kendine gel kendini suçlama artık." Telefonumu aldım ve saate baktım. Abimin duruşması vardı ve ben hazırlanmamıştım. Yataktan hızla kalktım ve dolabımı açtım.
"Ne oldu?"
"Duruşma!"
--------
Sonunda abimi o hapisten çıkartmış eve doğru gidiyorduk. Arabayı kullanırken abim elini elimin üstüne koymuş sevinçle gülümsüyordu.
"Evde durumlar nasıl ay parçam?"
"Eve gidince gör abi.." abimin bana ufak şüpheli bakışından sonra arabayı köşeye çektim. Bilmeye hakkı vardı ama burada söylemeyecektim. Yoksa delirirdi ve kazaya yol açabilirdi.
"Evde neler oluyor gökçe?"
"Abi, durumlar bildiğinden de karışık, dün gece çok kötü şeyler yaşandı sana burda söylemek istemem evdekilerden duyman daha iyi olur."
Kafasını yavaşça sallamasıyla abimin mutluluğu ile eve gittik. Ben belli etmeyerek gözlerimde ki yaşları yere düşürürken abim elimi tutup öpüyordum çünkü benim sayemde kurtulmuştu.
Eve vardığımızda arabayı park ettim. Abim arabadan indi ve evin kapısını sevinçle tıklattı. Kapıyı sena abla açınca Cumali abimi gördüğü için sevinç gülümsemesiyle abime sarıldı.
"Abi hoşgeldin."
"Hoşbulduk sena."
Fakat evde hiç duymak istemediğim bir ses vardı. Evde dua okunuyordu ve herkes ağlıyordu. Abim sesi duyunca sena abladan ayrıldı ve bana üzgünce baktı.
"Bu ses?" Eve koşarak girdi ve salona doğru koştu. Tüm mahalle toplanmış helva yerken mevlüt okunuyordu. Abim anlam veremezken akına baktı. Akının elinde karacanın fotoğrafını görünce şok olmuştu.
"Sakın!" Duvara tutununca içeri girdim ve abimi tuttum. Abim ağlarken damla abla hızla abimin yanına geldi ve abimi tuttu. Abim hıçkırıklar içinde ağlarken diğer abilerim hem Cumali abimi görünce sevinmiş hem de üzülmüştü.
"Cumali sakin ol."
"Abi iyi misin?"
"Karaca.." annem oturduğu koltuktan hiç kalkmadı ve tek bir gözyaşı bile dökmeden bağırarak konuştu. "Cumali, biz acımızı içimizde yaşarız bebek gibi ağlayacaksan çık odanda ağla bizi rezil etme!"
"Anne!" Anneme sesimi çıkartmam annemi sinirlendirirken abimin kolundan tuttum ve odasına çıkarttım. Damla abla da diğer kolundan tutup yukarı çıkartırken konuştu. "Tamam gökçe teşekkürler sen içeri gidebilirsin." Kafamı olumlu anlamda salladım ve içeri girdim.
Selim abim delirmiş şekilde etrafa bakarken Ayşe abla elini yüzüne koymuş sessizce ağlıyordu. Akını hiç söylemiyordum, tek bir yere kitlenmiş gözünü bile kıpırdatmadan oraya bakıyordu.
Saadet abla ve Salih abim birbirlerine sarılarak sessizce ağlarken Salih abim saadet ablayı teselli ediyordu. Kahraman abim akşının odasına çıkmış bir daha da ordan inmemişti. Celasun desen etrafta yoktu.
Gözlerim Azeri ararken durdum. Koşarak evden çıkmamla kemal, yamaç abim ve Salih abim de peşimden gelmişti. "Kızım cenaze eviyiz biz ne oluyor sana!"
"Abi Azer ve celasun!" Salih abim küfür ederek bizi arabasına yönlendirdi. Arabasıyla azerin evine giderken yamaç abim küfrünü savurdu.
"Daha hızlı Salih kimseye birşey olmaması lazım yoksa büyük kan dökülecek!"
"Ben ne yapıyorum amına koyayım araba anca bu kadar hızlı gidiyor!"
"7 kasa BMW var ne konuşuyorsun!"
"Yeter!" Bağırmam hem yamaç abimi hemde Salih abimi susturmuştu. Salih abim arabayı daha hızlı kullanırken kimseye birşey olmaması için dua ediyordum.
Azerin evine vardığımızda arabadan hızla indim ve azerin bahçesine girdim. Bahçeye girdiğimde gördüğüm manzara ile bağırmam bir olmuştu. "Celasun sakın!"
Gördüğümüz manzara da celasun azerin kafasına silahı dayamış gözyaşları içinde duruyordu. Azerin ailesi sok içinde celasuna bakarken Salih abim bağırdı. "Lan celasun herşey senin yüzünden oldu indir oğlum şu silahı!"
"Bu piç yüzünden oldu herşey!"
"Celasun benim yüzümden oldu!" Bu şekilde konuşmam herkesi şaşırtırken kemal bana baktı. "Senin yüzünden olmadı!"
"Benim yüzümden oldu kemal, akşın bana geldi celasunla karacadan şüpheleniyorum diyince ben tamam dedim yoksa sizi izlemeyecektik!" Kendi kafama vururken kemal elimi tek eliyle aldı ve beni kendine çekerek sarıldı.
Yamaç abim celasunun önüne geçerek silahı kendi alnına dayadı ve konuştu. "Sıkacaksan bana sık, büyük kan dökülür celasun hiç kimse kalmaz yapma!"
"Lan gerizekalı yamaç ne yapıyorsun sen!" Salih abim hızla azerin yanına geldi ve Azeri sakinleştirmeye çalıştı. Çünkü Azer eğer celasunu öldürmek isteseydi yapardı.
"Celasun herşey benim yüzümden, özür dilerim!" Celasun hızla silahını bana doğrulttuktan sonra kemal bağırdı. Abilerim celasuna bağırırken kemal önüme geçti. "İndir lan o silahı!"
"Kendisi diyor ben yaptım diye, sana dedim, karışma dedim şimdi karaca nerede!"
"Lan hala karaca diyor sikik!" Azer celasuna vurmak için yeltenince bir silah sesinin patlaması zor olmamıştı. Ben kulaklarıma iki elimi koyup kafamı eğince kemal tekrardan kendini benim üstüme siper almıştı.
Kimin vurulduğunu anlamaya çalışınca anladığımız tek şey celasunun kendi kendine silahı yukarı sıkmasıydı. Celasun silahı yukarı sıktıktan sonra silahı yere atmış yavaş adımlarla dışarı çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAMAN
Teen FictionÇukur dizisi Gökçe Koçovalı üniversite okumak için yurt dışına çıkmıştır. yıllar sonra Koçova mahallesine abisi Cumali koçovalı'yı hapisten çıkartmak için gidecektir. Savcı gökçe Koçovalı bir yandan abisini bir yandan aşkını bir yandan da dökülen k...