Polat Holding

329 46 2
                                    


2. Bölüm


    İki gün önce evrakları toparlamayı bitirmiş, şirkete teslim etmiştim. Cevap ise dün gelmişti.

   Benim bu sabah sekizde ofiste olmam gerekiyordu. İlk günden geç kalmak istemediğim için on tane farklı alarm kurmuştum. Ama bilin bakalım ne oldu?... Heyecandan gece boyu dönüp durmamdan mütevellit gözümü bir kez kırpmamıştım. Haliyle sabaha karşı uyuyup alarmı duymamıştım.

  Kırk dakika içinde şirkette olmam gerekiyordu. Hızlıca üzerime tişört ceket ikilisini geçirirken altıma pantolonumu çektim. Omuz çantamı da kafamdan geçirdiğimde yurttan fırlayıp çıkmıştım.

  İlk günden geç kalıp kendimi kötü duruma düşüremezdim. Gelen ilk otobüse binip aktarma yaptım. Şirkete bir durak kala otobüs trafiğe sıkışınca inip koşmaya başlamıştım.

  On dakika. Tam on dakika vardı. Var gücümle koşarsam vaktinde orda olabilirdim.

   Karşıdan karşıya geçerken yaya geçidinde olmanın rahatlığı ile hızımı arttırdım. Çok az kalmıştı.

    "Biiiip." Acı bir korna sesi duyduğumda atacağım adım yarım kalmış, kendimi yerde bulmuştum. Lan! Leptobum. Yerdeyken hemen çantamın içindeki leptobu kontrol ettim.

   "Oh bir şey olmamış."

   "İyi misin? Biranda yola atlayınca korktum çarpacağım diye."

  Kafamı kaldırdım. Mavi gözlü kadın beni karşılarken ayağa kalkıp üstümü çırpmıştım. Araba bana çarpmamıştı zaten salaklığımdan düşmüştüm.

   "İyiyim iyiyim. Bende yola atladım yetişmem gereken bir ye-" saatime baktım hemen.

   Gitmem gerekiyordu. Gözlerim karşımdaki endişeli kadını buldu.

   "Gitmem lazım. Kusura bakmayın!"

Ona arkamı dönüp koşmaya devam ettim. Sonunda şirketin büyük kapısından içeri girdiğimde danışmana ilerleyip ofisin yerini öğrendim.

   Asansör ile yukarı kata çıkıp odanın önüne geldiğimde nefeslendim. Üzerimi düzeltip bir tur nefeslendim. Saat tam sekizi bulduğunda ise kapıyı tıklatmıştım. İçerden gelen komut ile kapıyı aralayıp baş selamı ile içeri girdim.

   Karşımda duran yaşlı adam duruşumu dikleştirdim. Şirketin uzun zamandan beri avukatlığını yapan Bekir İhsanoğlu karşımdaydı.

   "En azından dakiksin."

  Pek hoşnut olmayan tavrı karşısında cevapsız kaldım. Umarım stajı bana zehir etmezdi.

   "Avukatlık şirketin gizli belkemiğidir. İnce, en küçük sırları bile kalbinde taşır. Sen dışardan gelen bir avukat olarak- pardon henüz avukat değilsin. Herneyse. Fazla ayak altında dolanma."

   Verdiği göz dağına kaşlarımı çattım. Anlaşmalı gelmiştim buraya, zorla girmemiştim. Ayak altında dolanma da ne demekti ayrıca? İş yapmayacaksam neden buradaydım?

   "Buraya bunun için geldim ben. Davalara girip yanınızda bir şeyler öğrenmek için burdayım."

  Cevap vermemi beklemiyormuş gibi şaşırdı. Sonra tam olarak bana dönüp baştan aşağı süzdü. Gözlerimde kaldığında başını sallamıştı.

   "İçimize giremeyecek kadar yenisin. Ve toy. Zamanla davalara göz atabilirsin."

   Arkasını döndüğünde raftan birkaç dosya aldı. Ortada dikilmek istemediğim için çantamı çıkartıp sehpanın üzerine bıraktım.

MAHİ /ERKEK VERSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin