~31~

175 7 4
                                    

Final

4 ay sonra

"Oha ama!" Bakışlarımı telefonumdan çevirmedim.

"Ya mal! Zıplamasana görecekler bizi." Sinirle bir kaç saniyeliğine Yunus'a baktım.

"İyide ben ateş et tuşuna basınca bu zıplıyor!" Bakışlarını bana çevirmeden konuştu;

"O zıplama tuşu. Sağdaki ateş et." Başımı salladığımda ateş et tuşuna bastım. Gerçekten ateş etmesiyle birlikte kendi kendime zafer gülümsemesi gösterdim.

Kapı açılma sesi duysamda bakışlarımı oraya çevirmedim.

"Ya siz mal mısınız?!" Tuğçe'nin sesini umursamadan oyundaki ölmeme ve öldürme çabalarıma devam ettim.

"Aşkım dur öleceğiz yoksa." Yunus'un çığlığı ile bakışlarımı onlara çevirdim. Tuğçe Yunus'un telefonunu elinden almıştı.

"Ama Tuğçe! Son eli oynuyorduk!" Yaklaşıp benim telefonumuda elimden aldı.

"Bir şey soracağım." Dinlemeye başladım.

"Bugün senin düğünün var ya Haberin var mı acaba merak ettim de." Başımı iki yana salladım.

"Evlenmeyeceğim ben." Kaşlarını çattı ve üzerimi süzdü.

"Çıkar o zaman gelinliğini." Omuzlarımı düşürüp bir yandan gelinliğin kenarlarından tutarak ayağa kalktım.

"Kerem nerede? İki saat önce tuvalete diye oyundan çıktı sonra hiç gelmedi. Kimle evleneyim ben?" Düşünüyormuş gibi yaptım.

"Ben damat adayı bulamadım. Sen bulursan söyle ama." Düşünüyormuş gibi yaptı.

"Az önce üst katta seni bekleyen çok tipsiz, sarışın, büyük burunlu, kısa boylu, futbolcu birini gördüm. O iyi bir aday senin için bence."

Güldüğümde gelinliğimin eteklerinden hafifçe tutup kapıya ilerledim.

"Bir kere Kerem tipsiz değil. Burnu büyük olabilir ama çok yakışıklı." Güldüğünde elini şaşırmış gibi ağzına götürdü.

"Aaa kerem miydi ya o? Tanıyamamıştım bak." Tuğçe'nin yanına yanaştığımda sarıldım.

İlk başta duraksasa da karşılık verip sarıldı. Geri çekilip yüzüne baktım.

"Her şey için çok teşekkür ederim." Gülümseyip omzumu sıvazladı.

Yunus'un derin ve hüzünlü bakışları eşliğinde odadan çıktım ve iki yandaki odaya kapı tıklama ihtiyacı duymadan girdim.

Gördüğüm manzara karşısında ağzım aralandı. Elimi ağzıma götürdüğümde ayıplarcasına Barış ve Gonca'ya baktım.

"Bana bak! Siktir git beni uğraştırma!" Gonca bunu bana değilde Barış'a söylüyordu.

"Sen siktir git be! Yapıştın ayrılmıyorsun!" Yapıştından kastı olan eline baktım.

Barış'ın bilekliği Gonca'nın elbisesinin beline takılmıştı.

İkiside beni görmüştü ama pek de umursadıkları söylenemezdi.

Sakinleştim |Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin