Selam canlarımmm💖 çokk tatlı (mı acaba?) bir bölüm olduğunu düşünüyorum, Minho evet tam bir yavşak ama kimse size toxic couple olmayacak sözü vermedi kitabın başında😽 lütfen bu ikiliden rahatsiz olacaksaniz kitabı burada kapayın, buraya kadar okumuş oldugunuz için bile size çokk çokk teşekkür ederimm🥹😽
Hepinizii çokkk seviyorum, iyi eğlencelerr💖~~
Ağlıyordu Jisung, ne yapacağını bilmiyordu ama eğer yapmak üzere olduğu şeyi yaparsa bir daha işleri eskisine döndüremeyeceğini biliyordu.
Gözleri ağlamaktan şişmiş, suratı kızarmıştı, giydiği kalın hoodie'nin içine daha da sokuldu, önündeki kapıya baktı, sevgilisini düşündü, liseyi düşündü, olan her şeyi düşündü. Sanki ölmüştü de her şey son bir kez film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu, gerçi ölmüş olmayı dilerdi Jisung bu durumda olmaktansa...
Sonunda cesaretini topladı, yüzünü üzerindeki hoodie'nin koluyla kuruladı ve zili çaldı, bir kaç saniyelik ölüm gibi gelen bekleyişten sonra kapı açıldı.
Minho kaşlarını çattı Jisung'u görünce, boğazını bir öksürükle temizledi, "çocuk oyunlarına ne zamanım ne de halim yok Jisung" sakin ve düz bir tonda konuştu. Kelimeleri ok gibiydi, Jisung gözlerinin tekrar yaşlarla yandığını hissetti ama göz yaşlarını geri göndererek burnunu çekti.
"Çocuk oyunu değil" sessizce mırıldandı Jisung, Minho anında cevapladı, "ne o halde? Bu git gel hallerinin başka açıklaması mı var Jisung?" Sert konuşuyordu, sanki suç en başından beri onda değildi.
"Ne yani, suçlu ben miyim şimdi?" Jisung hafifçe kaşlarını çattı, "ben öyle bir şey söylemedim." Minho hâlâ sakince konuşuyordu, ama sakin konuşması Jisung'u daha da geriyordu.
"Bak ben... yapamıyorum" mırılandı yine nefesinin altından, "ne yapamıyorsun?" Kapının önünde dikilmiş konuşuyorlardı. Minho biliyordu onu içeri alırsa ya da biraz yumuşarsa anında gardını indireceğini, üzerinde bir zırh gibi giymişti o soğukluğu.
"Konuş Jisung, bir şey yap yalvarırım, ben dayanamıyorum artık..." sesi hâlâ aynıydı ama Jisung'un gözünün içine bakıyordu Minho, bir şey desin onu ikna etsin diye, tek kelimesi yeterdi.
"Minho ben denedim olmuyor, sensiz olmuyor, seninle de olmayacak ama... sen mahvettin beni ama benim aptal kalbim anlamıyor" gözleri yakan yaşlar bilinçsizce gözlerinden süzüldu konuşurken.
Göz yaşlarını gören Minho'nun bakışları yumuşadı, bir adım attı dışarıya doğru, soğuk gece havası yüzüne vurdu, çıplak ayakları betonla buluştu ve vücudundan yukarıya soğuk bir ürperti ilerledi. "Özür dilerim, biliyorum tam bir orospu çocuğu gibi davrandım, sana iğrenç muamele yaptım" bir adım daha attı ve Jisung'un gözlerinin içine baktı, "ama yemin ederim geçmişi değiştirebilsem düşünmeden yapardım, ama yapamam Jisung, sana sadece pişman olduğumu söyleyebilrim"
Jisung sessiz kaldığında bir adım daha attı, artık aralarında çok az mesafe vardı, Minho uzandı ve Jisung'un ellerini avuçları içine aldı. "Ne yapabilirim söyle, diz çöküp yalvarayım mı? Sana serenat mı yapayım? Şiirler mi yazayım? Yalvarırım bir şey söyle bana"
Jisung tekrar burnunu çekti, "yapma" sessizdi, neredeyse fısıltı gibiydi sözleri, "bir daha yapma yeter"
Minho onu sıkı bir karışmaya çekti, kollarını etrafına sıkıca sardı, sanki biri gelip çalacakmış gibi. "Asla, asla yapmam yemin ederim" kafasını omzuna gömdü,kokusunu soludu. Sanki bir daha duyamayacağı için ezberlemeye çalışıyordu kokusunu.
Kısa süre sonra Minho biraz geri çekilip Jisung'un yüzüne baktı, herhangi bir şüphe kırıntısı kaldı mı diye kontrol ediyordu dikkatle.
Jisung yavaşça uzandı ve dudaklarını yumuşak bir öpücükle birleştirdi, Minho geri çekilmedi, karşılık veri sevdiği oğlanın öpüşüne. Bu cinsel bir temas değildi, özlemdi. Sanki özlemleri ete kemiğe bürünmüştü, gözle görülüyordu. Birbirlerini görüyor konuşuyorlardı ama birbirlerine olan duygularını özlemişlerdi. Dudakları bir süre birbirinin üzerinde yavaşça hareket etti, Jisung'un tuzlu göz yaşları karıştı araya, dışarıdan gelen sesler girdi aralarına ama ayrılmadılar.
Sonunda soluklanmak için ayrıldıklarında Minho yine Jisung'a sıkıca sardı kollarını, bu sefer Jisung karşılık verdi, Minhonun elinde olsa moneküllerini birleştirecekti karşısındaki oğlanla, o kadar sıkı sarılıyordu.
...
Sonunda kapının önünden ayrılıp evin içine girdiler, sarıldılar, öpüştüler. Konuşmadılar, konuşamadılar. Koltukta sarılıp uyuyakaldıklarında Jisung hâlâ kendine, yaptığı seçimden pişman olmayacağının sözünü veremiyordu...
~~
Yazım yanlışı varsa kusura bakmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
babyboy // Minsung
FanfictionMinholee: çirkinsin Honeypie: sıkıntılısın ••• ⚠️TW: argo, çıplaklık, madde/alkol kullanımı, femboy ve hakaret içerir. Etkilenebilecek/ tetiklenebileceklerin okuması tavsiye edilmez.⚠️