8

126 27 48
                                    

Changbin önünde durduğu kapıda bir elinde yemek tepsisiyle beklerken iç çekti.

"Başlıyoruz." diye mırıldandı ve kilitli kapıyı anahtarla açarak içeri girdi.

Yerdeki yatağın üzerinde cenin pozisyonu almış şekilde yatan Jeongin kapı sesiyle doğruldu ve göz altları şişmiş halde ve boş bakışlarla kapıya baktı, "Yemek istemiyorum, git."

"Jeongin," Changbin içeri girdi ve kapıyı arkasından kapatarak Jeongin'in yattığı yer yatağına yaklaştı. Elindeki tepkiyle eğildi ve elini Jeongin'in alnına koydu, "Ateşin yok, şükürler olsun."

Jeongin Changbin'in eli alnına değince gözlerini kapattı ve kendinden beklenmeyecek bir sakinlikle alnını yana doğru çevirdi, "Umrunda mıydı sanki? Eninde sonunda öleceğim, yüksek ateşten ölmeyi tercih ederim."

Changbin bir süre duraksadı ve iç çekti, "Yemeğini getirdim, dünden beri bir şey yemiyorsun."

Jeongin Changbin'in elindeki tepsiye göz ucuyla baktı, "İstemiyorum."

"İstiyorsun." Changbin Jeongin'in çenesini tuttu ve kendine doğru çevirdi. "Yemelisin. İnat yapma."

Jeongin gözleri dolarken devam etti, "Benden ne istiyorsun?" Tepsiyi eline aldı ve duvara fırlattı, "Ne istiyorsun benden?!" Hıçkırarak devam etti, "Öldür beni. Bu belirsizliğe dayanamıyorum. Sadece öldür beni." Çömelmiş Changbin'in yanına doğru çömeldi ve gözlerine baktı, gözleri delirmiş bir insanınki gibi parlıyordu,  "Hadi yapsana."

Changbin Jeongin'in gözlerine bakarken bir şeyi fark etmişti.

Küçükken Park Jinyoung Pd'nim onu açlıktan ve sokak köpeklerinin kurtardığında o da Park Jinyoung Pd'nim'e böyle bakıyordu.

Kurtarılmaya ihtiyaç duyan bir yavru köpek gibi.

Changbin anılarını hatırlayınca silkindi ve ayağa kalktı. Jeongin de bakışlarını yukarı çevirmişti.

"Dinlen."

Changbin bunu dedikten sonra kapıyı kapatıp gitti.

Kilitlemeden.

"Gösteri başlasın."

Han loş ışıkta ilerledi ve tam Minho'nun önüne geçerek durdu. Normalde buraya gelen insanlara karşı tedbir olsun diye kurşun geçirmez yelek giyerdi.

Ama bugün giymemişti.

Ölmek her zaman istediği bir şeydi. Karşısındaki insanı öldüremezdi ama onun kendisini öldürmesine izin verebilirdi.

El feneri bir anda kendisini aydınlatınca klasik konuşmasına başladı, "Selam dedektif." Elindeki bıçağı kaldırdı ve ona doğru uzatarak devam etti, "Şimdi saklanma sırası sende."

"Hadi, tetiği çek ve öldür beni Linos."

Minho arkasına bile bakmadan koşmaya başlamıştı, bir yandan da söyleniyordu, "Sikeyim, sikeyim, sikeyim!!!" Koşarken arkasına baktı ve devam etti, "Gerçekten sikeyim!!"

Minho giderken silahını düşürmüştü.

Ve Han'ın umutları yavaş yavaş tükenmişti.

Minho koşarken Han arkasından bağırıyordu, "Kaçamazsın."

Ve gerçeklikten uzak histerik bir gülüş.

Minho koşarken Han sadece Changbin ve kendisinin bildiği bir kapıdan girerek en başta girdikleri beyaz kapıdan çıktı. Minho arkadan gelen sesle arkasını dönüp beklerken elindeki beyzbol sopasını sıkıca tutuyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

JJAM |Minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin