Bölüm 2: Gözlerin Ardındaki Karanlık

6 1 0
                                    

"Görmezden gelinen acılar, en derin yaraları açar."
.

Görünmezliğin ağırlığını taşıyan her kadın, gözlerin ardındaki karanlıkla savaşıyor. Bedenine işleyen şiddet, sadece fiziksel izler bırakmaz; ruhunun derinliklerinde yankılanan bir acı bırakır. Şiddetin en sinsi yanı, yalnızca dışarıda değil, içeride de yankılanmasıdır. Bir yara kapanabilir, ama ruhun çığlığı o yaradan daha uzun süre yaşar.

Dünya genelinde her gün binlerce kadın, aile içinde, sokakta ya da toplumun herhangi bir köşesinde şiddetin yüzüne maruz kalıyor. Ama ne kadar çok çığlık yükselirse yükselsin, çoğu zaman bu sesler duyulmuyor. Medyanın sessizliği, yasal sistemlerin yavaşlığı ve toplumsal duyarsızlık, bu kadınların hayatlarını karartıyor. İkbal'in hikayesi, bu kadınların sadece bir tanesiydi. Çocukluğundan beri hep güçlü olması gerektiği öğretildi ona. Sessiz kalmanın, direnmenin, acıyı içine gömmenin bir güç göstergesi olduğu söylendi.

Ama ne zaman ki elleri kelepçelendi, ne zaman ki gözleri karanlığa açıldı, gerçek güçle tanıştı. Güç, sesini yükseltmekte değil, sessizce ayakta kalabilmekteydi belki de. Ancak her bir darbe, her bir kırılan kemik, onun içindeki dayanıklılığı biraz daha eritti. Kendi bedeninde sıkışıp kalmış bir ruh, sesini duyurmak için çırpınıyordu. Ama dünya bu çırpınışı izlemiyordu, çünkü gözler başka yönlere çevrilmişti.

Bir toplumun gözlerini nereye çevirdiği, vicdanının nerede yattığını gösterir. Kadınların yaşadığı acı, dünyanın dört bir yanında farklı şekillerde tezahür etse de kökeni aynıydı: Adaletsizlik, güç istismarı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Şiddet yalnızca bir fiziksel eylem değil, bir güç arayışıydı. Ve bu güç, zayıf olanı ezerek elde edilmek istendiğinde, toplumun kalbindeki karanlık da büyüyordu.

İkbal gibi binlerce kadın, bu karanlığın içinde kayboluyordu. Ancak her kaybolan hayat, adalete duyulan güveni biraz daha sarsıyordu. Çünkü gerçek adalet, sadece suçu işleyeni cezalandırmak değil, bu suçların işlenmesine sebep olan yapıyı sorgulamaktı.

Toplumlar, kadınları koruma konusunda ne kadar başarısız olursa, o kadar zayıflar. Kadınların hayatları sadece bireysel trajediler değil, bir toplumun insan hakları ve vicdanının aynasıdır. Ancak bu ayna, çoğu zaman çatlamış bir şekilde bırakılır. Kimse, gerçekte nelerin yansıdığını görmek istemez.

İkbal'in gözlerinin ardındaki karanlık, artık sadece onun değil, toplumun karanlığıydı. Ve bu karanlık büyüdükçe, adaletin ışığı daha da sönükleşiyordu.

SONSUZ SESSİZLİK! (İKBAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin