Bölüm 3: Kaybolan Sesler

10 1 3
                                    

"Sessizlik, en yüksek çığlıktır."
.

Bir kadının sesini kaybetmesi, sadece kendini ifade edememesi değil, toplumun onu yok saymasıdır. Kadınlar, tarih boyunca sesleri kısıldığında, susturulduklarında ya da yok sayıldıklarında var olmayı başardılar. Ancak bu varoluş, çoğu zaman göz ardı edildi. Sesler, çığlıklar, şikayetler duyulmadı. Bir toplum, kadınlarını duymadığında, aslında kendi geleceğini de duymuyordu.

İkbal'in yaşadığı şehirde, şiddetin izleri her köşede görünüyordu. Gazete manşetlerinde kısa bir haber, sosyal medyada birkaç paylaşım ve sonra unutulan bir başka hayat. Her kaybolan ses, bir toplumun çürümesine tanıklık ediyordu. Kadınlar sadece evlerinde değil, sokaklarda, iş yerlerinde, okul sıralarında bile susturuluyordu. Sözlerini yüksek sesle dile getirenler ya dışlanıyor ya da susturulmak için zorlanıyordu. İkbal bu susturulanlardan sadece biriydi.

Şiddet, sadece fiziksel bir saldırı olarak tanımlanamazdı. Kadının sesini, fikirlerini, kimliğini yok saymak da bir şiddet biçimiydi. İkbal'in çığlığı, duyulmayan binlerce çığlıktan biriydi. Ancak bu sessizlik, en tehlikeli çığlıktı. Çünkü sessizlik, en derinlerde yankılanır ve bir toplumun ruhunu yavaş yavaş tüketir.

Bir kadının sesi susturulduğunda, o toplumun vicdanı da susturulur. Ve vicdanı olmayan bir toplum, adaleti sağlayamaz.

Bir toplumun adalet sistemi, bir kadın cinayetini engelleyemediğinde, o toplumun en zayıf halkası açığa çıkar. Kırık zincirler, kadınların hayatlarını koruyamayan bir adaletin simgesidir. Kadınlar, yalnızca bireysel hakları için değil, toplumsal adalet için de mücadele ederler. Ancak bu mücadele, çoğu zaman yalnız başlarına verdikleri bir savaş haline gelir.

İkbal'in yaşadığı dünya, onun için adaleti sağlayamadı. Kırılan zincirler, ona yalnızca acı ve hayal kırıklığı bıraktı. Ancak onun hikayesi, yalnızca bir bireyin trajedisi değil, aynı zamanda bir toplumun başarısızlığıydı...

SONSUZ SESSİZLİK! (İKBAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin