24.Bölüm

277 22 5
                                    

Arkadaşlar bölüme başlamadan merak ettiğim bir şey var onu sormak istiyorum size.

Gözünüzde net bir şekilde canlanan bir karakter var mı? Yani fiziksel olarak. Ya da benzettiğiniz biri var mı? Bir ünlü ya da ne bileyim bir model.

Yani mesela ben bir kitap okurken genelde karakterler kafamda fiziksel bir görünüme ulaşıyor. Ama kendi kitabımda öyle olmadı hiç. Hem onları çok iyi tanıyorum hem de hiç tanımıyorum gibi. Böyle canlanamıyor gözümde,nedense hep bulanık. Net bir görünüm yok. Sizde de öyle mi yoksa benzettiğiniz biri ya da birileri var mı? Yorumlarda belirtirseniz sevinirim. Tek tek bakacağım hepsine. Keyifli okumalar...

Hevi ve Ege'yle yola çıktığımızda aklıma gelen şeyle Hevi'ye döndüm. "Evden nasıl çıktın?"
Hevi ön koltukta oturuyordu. Arkasına dönüp sorumu yanıtladı hemen. " Annemlere bakmaya gideceğim dedim. Diğer konaktayım diye biliyor."

Orada nasıldı acaba durumlar? Sonuçta herkes öğrenmişti artık Miran'ın büyük sırrını. Beni de alet edip başımı yaktığı o sırrı...

"İyi düşünmüşsün." diyerek gözlerimi yola çevirdim.
Hevi'den öğrendiğim kadarıyla biraz şehir merkezinden uzaktaymış. O da hiç görmediği için tam olarak bir şey söyleyemiyordu.

Sonunda vardığımıza emin olduğumuzda indik arabadan. Etrafta evler vardı ama az sayıdaydı. Tahminimce bu evi de arsanın üzerine kendileri yaptırmışlardı. Tıpkı çiftlik evi gibi.

Ev iki katlı bahçeli normal bir evdi. Bahçeden içeri girdiğimizde Hevi elindeki anahtarla kapıya doğru gitti. Kapıyı tek seferde açmıştı. İçeriye girdiğimizde böyle bir ortam beklemiyordum. Ev dayalı döşeli tertemizdi. İçeri geçip kendimi koltuğa attım hemen.
Onlarda oturduğunda Hevi evini umursamadan bana odaklandı hemen.

"Şimdi planımız ne? Ne yapıyoruz bundan sonraki süreçte?"

Elimden ne gelirdi ki? Ne yapabilirdim? Akgün'ün yumuşamasını beklemekten başka. "Bilmiyorum Hevi. Tekrar karşısına çıkabilir miyim bilmiyorum."
Ege'ye döndüm, "Sen ne yapacaksın? Kalacak mısın birkaç gün daha?"diye sordum.

"Aslında dönecektim bugün. Ama siz bu haldeyken dönemem. Önce bir burayı halledelim."

Keşke halledebileceğimiz bir şey olsaydı be kardeşim. Adam gözümün içine baka baka defol dedi ya. Bunun nesini halledebilecektik. Sinirlerime hakim olamamıştım. Gözümden akan yaşlarla Hevi'ye o soruyu sordum.

"Akgün boşanır mı sence benden?"

Biz Ege ile bu düşünceme şüpheyle yaklaşırken Hevi de bir o kadar rahattı. "Boşanmaz, boşanma yok bizde."

Bu da ne demekti şimdi? Devlet sizi boşayamam demiyordu herhalde?

"Boşanma yok ne demek?"

Hevi yanıma gelip durumu anlattı. "Bizde ağalar boşanmaz. O yüzden için rahat olsun."

Akgün'ü bilmiyorlardı. O eğer kafasına koyarsa böyle bir şeyi kimse önünde duramazdı. İnadına yapardı.
Olmayan şeyi oldururdu. O zaman görürlerdi var mı yok mu.

Hevi'nin çalan telefonu ortamı dağıtmıştı. Hevi telefona baktığında arayan Miran'dı. "Aç bir şey olmaz." dememle Hevi açtı telefonu. Aynı zamanda hoparlörü de açmıştı.

- Efendim abi?
- Durumlar nasıl Hevi orada?

Hevi bize baktığında ne diyeceğini bilemediği belliydi.

-Karışık biraz.
- Karışık derken? Ne yaptı o Akgün delisi? Dila'ya mı bir şey yaptı?

Hevi uzatmadan gerçeği söyledi.
- Dila'yı kovdu evden, İstanbul'a gönderdi.

ZÜMRÜTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin