2. Bölüm

146 9 9
                                    

"Tamam, yeter artık gülme."

Leyla gözlerindeki yaşları silerken derin bir nefes almaya çalıştı. Sonra kollarını göğsünde birleştirmiş kendisine trip atan Sedef'e baktı. Fındık toplamayı bu günlük bırakmış eve gidiyorlardı. Ama Leyla sürekli güldüğü için yolu yarılayamamışlardı bile.

"Tamam Sedef gülmüyorum bak." Derken kendisini zor tutuyordu Leyla. Yüzü kıpkırmızı olmuştu ama Sedef'in üstünden geçen harar görüntüsü bir türlü gözünün önünden gitmiyordu. Aklına yine gelince omuzları sarsılarak yeniden gülmeye başladı. Elini de ağzına kapatmıştı ama Sedef onun güldüğünü anladı.

Kaşlarını çatıp kırgın bir bakış yolladı Leyla'ya. "Ben orada ölebilirdim ama sen gülüyorsun Leyla. Ya bir şey olsaydı. Ben gidiyorum. Sende bol bol gül, tamam mı!" diyerek onu arkada bırakıp hızlı hızlı yürümeye başladı. Zaten Leyla'nın yüzünden geride kalmışlardı.

Leyla kendini durdurmaya çalışırken bir yandan da Sedef'e yetişmeye çalışıyordu ama maşallah sanki Sedef üstünden elli kiloluk bir harar geçmemiş gibi hızlı hızlı yürüyordu. Zaten gülmekten nefesi daralmıştı o yüzden yavaşladı Leyla. Sabahları ayaz olduğu için yanına aldığı hırkasını tek parmağına asıp omzuna attı. Kendi kendine gülerek yürümeye devam etti.

Hava kararmaya yüz tutmuştu ve karanlık küçük tehlikeleri gizlemek için yeterliydi. Cır cır böceklerinin sesleri de etrafı sarmıştı.

Leyla da patika yoldan giderken ana yola çıkmak için geçeceği dereye gelmişti. Ama köprüden tam geçmiş önündeki büyük taşa basmıştı ki ayağı kayıp düştü. Düşerken bir çığlık atmıştı. Dizleri üstüne kapaklandığı için elleri ve sağ dizi ciddi bir şekilde acıyordu.

"Hay ben senin taş gibi..." ağzından çıkamayan küfürlerle doğrulup taşa oturdu Leyla. Ellerini kendine çevirip hasar kontrolü yapmaya çalıştı. Ellerinin birkaç yerinde sıyrık vardı o kadar ama acı acı sızlıyordu. Bu sefer sağ dizine bir göz attı. Eşofmanı bile yırtılmıştı. Yırtıldığı yerden bile kırmızılığı seçebiliyordu.

"Leyla..." Arkada bir ses duyduğunda ürkekçe arkaya baktı. Akşamın yedisinde buralar gerçekten ürkütücü oluyordu ama arkasında Adem'i görünce rahatladı. Merakla kendisine bakıyordu.

"Ne oldu, ne yapıyorsun o taşın üstünde?"

Leyla yüzünü buruşturdu. "Taş masajı yapıyorum. İnsandaki negatif enerjiyi ve ağrıları alıyormuş." Derken yarasına geri döndü. Keşke şu lanet taş ağrılarını gerçekten alsaydı.

O sırada aklı karışmış bir şekilde Adem Leyla'nın yanına geldi. "Ne saçmalıyorsun se..." derken Leyla'nın yaralarını gördü Adem. İçinde anlayamadığı bir endişeyle Leyla'nın yanına çöktü.

"N'oldu, sen düştün mü?" derken Leyla'nın eşofmanından görünen yaraya bakıyordu.

"Evet." Derken yarasını üflüyordu Leyla.

"Ne sakar şeylersiniz siz. Önce Sedef sonra sen... Biraz dikkatli olsana kızım." Diye sinirle homurdandı Adem. Bir yandan da eşofmanı yukarıya sıyırıyordu dikkatle.

Leyla'da onun homurdanması üzerine sinirle konuşmaya başladı. O yüzden eşofmanının sıyrılmasına dikkat etmedi. Farkında olmadan yardım ediyordu.

"Görünmez kaza benimkisi. Taş ıslakmış ne yapayım. Göremedim." Diye sözünü bitirince eşofmanı da dizinin üstüne kadar sıyrılmıştı. Bunu fark edince yanakları kızarmaya başladı. Adem ise buna dikkat etmiyordu. Hafiften kararan havanın izin verdiğince yarayı inceliyordu.

"Bayağı zedelenmiş gibi. Tendroyot temizlemek lazım. Yoksa mikrop kapar. Büyük ihtimalle morarır ama iki üç güne kalmadan geçer." Dedi alışkanlıkla. Tıp okuyordu ve üçüncü yılındaydı. Bunları bir doktor adayı olarak söylemişti. Ama Leyla'nın bacağını arkadan kavrayan elinin farkına varınca doktor adayı madayı kalmadı aklında. Kızın sessizliği de dikkatini çekmişti. Kafasını kaldırdı yavaşça Adem. Gözleri karanlıkta bile ışıldayan ela gözlerle karşılaştı. O gözlerde ürkekçe kendisine kilitlenmişti. Beyaz yanağında oluşan pembeliği bile görebiliyordu.

Ama görebilen bir kişi daha vardı. "Ne oluyor lan orada!"

Mustafa'nın öfkeli sesi ikiliye ulaşınca ikili hızla ayrıldılar birbirlerinden. Aceleyle ayağa kalmaya çalışan Leyla dizi acıyınca tekrar düşe yazdı. Bu sırada acılı bir inilti kopmuştu dudaklarının arasından. Adem de Leyla düşmesin diye onu kollarından tuttu. Bu sahneyi öfkeli bir biçimde izleyen bir adet Mustafa hala onları izliyordu.

Mustafa'nın gözleri ilk önce Adem'in Leyla'yı tutan ellerine kaydı sonra Leyla'nın açık bacağına. Hava iyiden iyiye karardığı için onun dizindeki yarayı görememişti.

"Leyla, ne oluyor burada!" diye kükredi bu sefer Mustafa. Kardeşine bakan gözleri bu sefer Adem'e kaydı.

Leyla gözlerini kısarak bakıyordu abisine. Onun olayı yanlış anladığını anlamıştı. Hem bu yüzden kızgındı hem acısı yüzünden sabırsızdı.

"Ne olabilir abi burada. O abilik duygusuyla gözün kararmasın hemen." Dedi sinirle. "Taş ıslakmış, ben de üstüne basınca kayıp düştüm. Dizim yaralandı."

Mustafa kardeşinin kendisini öldürmek ister gibi bakması üzerine mahcupça gülümsedi. Bir eliyle ensesini ovaladı sıkıntıyla. Adem'e bakacak yüzü zaten yoktu. Böyle yapması cidden iyi olmamıştı. Kardeşini ve en yakın dost bildiği Adem'i çok yanlış bir şeyle suçlamıştı.

Sıkıntıyla yeniden kardeşine baktı. Adem konuşmamıştı bile. "Hani bakayım yarana." Diyerek kardeşine yöneldi Mustafa. Ama Leyla'nın sesiyle hamlesi yarım kaldı.

"Gerek yok abi." Dedi alıngan bir şekilde. Sonra zorla da olsa topallaya topallaya oradan yavaşça ayrıldı.

Mustafa'nın içi mahcubiyetle doluyken Adem'e baktı. Adem düşünceli bir şekilde akan dereye bakıyordu. Çekinikçe onun yanına gitti. Bir süre onun gibi oda dereyi seyretti. Karanlıktan pek bir şey göremiyorlardı ama suyun şırıl şırıl akan sesi kulaklarına doluyordu.

"Adem..." dedi yavaşça. Ne diyeceğini tam kestiremiyordu. O yüzden biraz sessiz kaldı Mustafa.

"Ben..." dedi tekrar. Ama bu sefer Adem onun konuşmasına müsaade etmedi.

"Yarayı Tendroyotla temizleyin. Mikrop kapmasın. Dizini de fazla zorlamasın." Dedi Adem yavaşça. Sonra Mustafa'yı derenin şırıltısıyla tek başına bıraktı.

Aslında Mustafa'ya pek kızgın değildi. Sadece Leyla ile olabilecek bir gelecek yoktu. Bunu Mustafa'nın verdiği tepkiden gayet iyi anlamıştı. O yüzden o ela gözlü kızdan uzak duracaktı.

Uzak durmalıydı.

Uzak durabilirdi.

Durmak kelimesinin bu kadar çok çekimlendiğini bilmiyordu Adem. Ama kendisine sadece olumsuz olanı yasaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 28, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FINDIK DALLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin