Ceset

233 18 9
                                    

Duyduğum cümle kalbimi ısıtmaya yetmişti. Boysan'ın duygularını ifade etme konusunda problemleri vardı. Bu konu beni huzursuz ediyor olsada bunu bilinçli yapmadığının farkındaydım. Zamanla bu problemini aşacağına her zaman inancım tamdı. Nitekim düşündüğüm gibi de oluyordu. Yavaş yavaş buzları eriyor, kendisini ve duygularını bana açıyordu. Bu duruma oldukça mutlu olarak bende karşılık verdim.

- Ben de seni çok özledim.

Boysan cümlemden sonra kollarını belimden çekmeden geriye çekildi. Yüzünü yüzümde sabitledikten sonra uzun uzun gözlerime baktı. Aklından neler geçirdiğini bilmeyi çok istiyordum fakat yüzünden duygularını ve düşüncelerini okumak imkânsızdı. Bir süre daha gözlerimin içine baktıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.

- Yanımdan sakın ayrılma tamam mı?
- Merak etme zaten uzun bir yolculuk boyunca sürekli bir arada olacağız.
- Hayır onu kastetmiyorum. Bu seferki yolculuk diğer yolculuğa benzemiyor Belçin. Artık herkes senin alfa olduğunu biliyor. Kim bilir başımıza neler gelecek? Yolculuk boyunca yanımdan ayrılmamanı istiyorum.

Boysan'ın ne demek istediğini şimdi daha iyi anlamıştım. Benim, gözünün önünde daha güvende olacağımı düşünüyordu. Bu endişesini anlıyordum fakat sürekli beni korumaya çalışması kendi hayatını riske atabilirdi. Bu durumu düşünmek oldukça canımı sıkıyordu.

- Ben de senden kendine dikkat etmeni istiyorum.
- Belçin, benimle pazarlık yapma.
- Eğer kendimi koruyamam diyorsan gözümün önünden ayrılma.
- Belçinnn!

Boysan her zaman ki gibi kızgınlık ile adımı haykırmıştı. Onu sinirlendirmek her zaman hoşuma gidiyordu. Kendimi daha fazla tutamayarak gülmeye başladım.

- Tamam tamam. Sustum.
- İyi edersin. Yoksa sinirleniyordum.
- O zaman devam edeyim.
- Belçinnn!

Boysan'ın tepkisine kahkaha atmadan edememiştim. Onu daha fazla sinirlendirmemek için sessiz kalarak kollarımı boynuna doladım. O da öfkesini ve kızgınlığını bir kenara bırakarak sarılmama karşılık verdi.

- Gözlerimizi kapatalım mı? Ya da isterseniz arkamızı dönelim.
- Saçmalama Tunga.

Diğerleri de bulunduğumuz noktaya gelmişlerdi. Tunga yine her zaman olduğu gibi beni utandırmayı başarmıştı. Boysan'dan ayrılarak karşılık vermiştim ama Tunga bu olayı kolayca kapatmamaya niyetli gibi görünüyordu.

- Haklısın kızıl cadı. Biz en iyisi direk ortadan kaybolalım.
- Kesermisin Tunga?
- Hahaha! Tamam tamam sustum.

Tunga pişkin bir şekilde gülmeye devam ederken, bizde Boysan ile birlikte atlarımıza binmiştik. Tunay'ın kıskanç bakışları ve Yalım'ın donuk ifadesini görmezden gelerek tekrardan yola koyuldum. Şafak daha sökmemişti. Bu sebeple gökyüzü fazlası ile karanlıktı. Oldukça sessiz ve ıssız olan ormanda baykuş sesleri, yarasaların kanat çırpışları ve kurt ulumaları eşliğinde oldukça uzun süre yol gittik. Şafak sökmüş orman tamamı ile aydınlanmıştı. Atları zaman zaman dört nala sürmüş, zaman zaman ise yürütmüştük. Yolu yarıladığımızda ise öğlen olmuş güneş tepeye çıkmıştı.

- Burada mola verelim atlar dinlensin. Biraz daha koşturursak çatlayacaklar.
- Atlar mı çatlayacak?

Vermiş olduğum komuta herkes sessiz bir şekilde uyum sağlarken, Tunay her zaman ki alaycı ses tonu ve küçümseyici tavırları ile konuşmuşu. Niyetinin merak olmadığı çok açık bir şekilde belli oluyordu. Kurmuş olduğum cümleyi komik bulmuş ve beni küçük düşürmeye çalışmıştı.

- Evet Tunay neden şaşırdın?
- Atlar camdan veya porselenden bir yapıya sahiplerde benim mi haberim yok?

Tunay sinsi bir şekilde sırıtirken bir yandanda atını bir ağaca bağlıyordu. Onun bu cahilli karşısında hayrete düşsemde kendimi hemen toparlayıp konuşmaya başladım.

KIZIL KURT_2 ( Mühür)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin