E.U-4

201 34 6
                                    

Öncelikle hepinizin bayramı mübarek olsun :) 

Baya bi uzun bu bölüm. Bayramda yazamayacağım arkadaşlar bunu söylemek istiyorum. Bayramdan sonra güzel bir bölümle karşınızda olacağım inşallah. 

İthaf Selinnck arkadaşımıza teşekkür ediyorum.Ayrıca beğenileri için @Vildo535 ve @EsinNurKaya1 ' e teşekkür ediyorum.

Multimedia da kızlarımız ve müziğimiz var. Bölüm müziği Kolpa : Ne sevmeyi bildik ne sevilmeyi

İyi okumalar :)


Her yer karanlık her yer boşluk. Üstüne atılan her toprak karanlıkların habercisi. Gittin annem sende gittin. Tek yapabildiğim köşelerden izlemek oldu gidişini... 

Defin işlemlerini yurdun müdürü Asalet hanım halletti. Ah annem seninde benim gibi kimsen yoktu ki. Saliha annemin eşi Süleyman amca seneler önce ölmüştü. Hiç çocukları olmamış bu yüzden annem yurtta çalışmaya başlamış. Belki öz değil ama manevi olarak bissürü çocuk sahibi olmuştu. Zaten annelik öyle 9 ay karnında taşımakla olunsaydı hiç birimiz bu yurtlarda olmazdık , sorumluluklarını bilseydi aileler kimsesiz çocuklar olmazdık. Ama o bizi karnında taşımamasına rağmen annemiz olmuştu , işte asıl onun yaptığı annelikti. Üşümeyelim diye üstümüzü örter , karnımızı doyurmak için binbir çabaya girerdi.

" Başın soğolsun Eylül " diyen sese döndüm. Cemre gelmişti , dün okula gitmediğim için aramıştı kısa bi özet geçmek zorunda kalmıştım. " Sağol Cemre " diyebildim güçlükle. Sabahtan beri bu sözü kaçıncı duyuşumdu kim bilir. Hiç birine 'dostlar sağolsun' diyemedim. Çünkü annemdi o benim , tek dostumdu , o sağ olmadıktan sonra.

Herkes birer birer dağılmaya başlamıştı bile. İşte bu kadar dedim içimden , görevleri buraya kadar. Bense boş boş mezarına bakıyordum. Sanki şimdi çıkacak oradan ve hepsi bir kabustu bitti kızım diyecek. Ne güzel olurdu değil mi  öyle olsaydı. Mezarının yanına çöküp , onun o narin bedenini örten toprağı aldım avuçlarımın arasına.

Her şey gerçek be Eylül. Bak şuan önünde durduğun mezar gibi gerçek. Dokunmak yok , sarılmak yok , başını omzuna yaslayıp ağlamak , gününü , dertlerini , sevinçlerini anlatmak yok  , o güzel sesini duymak yok , huzur veren kokusunu taa ciğerlerine kadar çekmek yok. Yok yok artık yok çünkü bu toprak bu kara toprak hepsine engel. Biliyorum topraktan geldik toprağa gideceğiz. Hepimiz bir gün annemin olduğu gibi yatacaz toprak altında. Ama dokunuyor bir anda onsuz olmak , bir daha hiç göremeyeceğini bilmek.

Artık gitme vakti geldi. Kalktım , üstümde annemin toprağı son kez baktım mezarına. Şimdi gidiyorum ama biliyorum bu öylesine bi gidiş değil ruhumu da bırakıp gideceğim. Bundan sonra da durmayacak olan gözyaşlarımı silip 2 defa elveda dedim. Önce anneme sonra ruhuma...

*******

Sabah gözlerimi açtığımda karşımda Asalet hanımı görmek en son beklediğim şey bile değildi.

" Günaydın Eylül. Odamda bekliyorum seni , biraz konuşalım " dedi ve gitti. Çok sert bi yapısı vardı her zaman , kurallarından asla taviz vermez az önce yaptığı gibi söyleyeceğini söyler ve çeker giderdi. Bakalım sabah sabah beni çağırmasını gerektirecek durum neydi. 

Önce lavaboya gitmeliydim. Aynanın karşısındaki kaç gündür görmeye alışamadığım acınası haldeki yüzüme bakıyordum. Gözlerim ağlamaktan şişmemiş adeta pörtlemiş. Tenimin rengi iyice beyazlamış , göz altlarım morluktan çıkıp kahverengiye dönüşmüştü. Tekrardan gözlerim doluyordu , kendime bakmayı kesip yüzümü yıkadım saçlarımı da toplayıp Asalet hanımın odasına merak ve korku içerisinde derin nefesler alarak yürümeye başladım.

Eylül'ün Uçurumu #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin