"Öğleden sonra tatil olması o kadar iyi oldu ki."
"Öğleden sonra derslerini hiç cekemezdim."
Haklıydı. Bugün bulunduğumuz mevsime nazaran hava o kadar sıcaktı ki, derste dakikaları saymıştık.
"Umarım hava bir an önce soğumaya başlar."
Buna hiç inancı yokmuş gibi alaylı bir gülüş çıktı dudaklarınım arasından. "Hiç sanmıyorum."
Yalandan kaşlarımı çattım. "Bari biraz inanıyor gibi yapar mısın, evrene yanlış mesajlar gönderiyorsun."
Bakışlarını bağcıklarını çözmeye çalıştığı ayakkabılardan bana çevrildiğinde gözlerini büyütüp üstünden alt dudağın altına iterek alt dudağını öne çıkardı. "Yaa..." deyip iki elini de bağcıklarından çekip yalandan çattığım kaşlarıma dokundu. "Sen önce kendin inan dediğine, baksana o kadar inançsız söyledin ki kaşların bile zar zor çatılmaya ikna olmuş."
O böyle söyleyince gülerek kaşlarımı rahat bıraktım. O da dokunuşlarını kaşlarımın üzerinden çekmişti.
Ona rağmen bir kaç saniye daha yüzüme bakmaya devam ettiğinde. Neredeyse yüzümde bir gariplik olduğuna emindim. Acaba göz kapağıma rimelim falan mı bulaşmıştı?
O an o garip atmosferin içindeyken aklıma sabahtan almayı ertelediğim bıyıklarım geldi.Sağ elimi ani bir hızla bıyıklarıma kapadığımda bir adım geri gittim.
Uygar ise bu halime anlam verememiş şaşkın ve meraklı gözlerle bana bakıyordu.
Belli ki biraz odaklandığı şey çıkan bıyıklarım değildi. Ama ne yazık ki şimdi elim sayesinde onun odak noktası bıyıklarım olacaktı. Onun olduğu yerden ne kadar belli olduğunu bilemesem de elimi ağzımdan çekmeden konuştum.
"Her insanın bıyığı olabilir tamam mı? Bu gayet normal bir şey."
Biraz önceki tavrımın sebebini anladığında gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Resmen bıyıklarım çıktığı için övünmeye başlamıştım. Üstüne bir de sanki o bıyıklarıma laf etmiş gibi azarlar gibi konuşmuştum.
Utanç hafif hafif varlığını hissettirirken Uygar'ın kendini tutmaktan kızardığını fark ettim. Şuan bağıra bağıra gülse çok haklıydı. Ama bu beni biraz uyandıracağı için onun önüne geçip hızla bağcıklarını çözmeden birbirlerinin arkasına basarak ayakkabılarımı çıkarmaya çalıştım. Bir yandan da ceketimin cebindeki anahtarı almış kapıyı açıyordum.
Kapıyı açıp içeri girdiğimde arkamı dönüp ona baktım. "Ben içeri geçiyorum, sen de gülmen bitince içeriye gel." diyerek hızla içeriye geçtim.
Üzerimdekileri çıkarmak için odama yönelecekken mutfaktan bir kaç tıkırtı sesi duydum. Kapıda babamın ayakkabılarını göremediğim için evin boş olduğunu sanmıştım, ama gelen seslere bakılırsa babam evdeydi.
Bu saatte evde olması beni şaşırtırken ne yaptığını merak ettiğim için rotamı değiştirip mutfağa yönelmiştim. O an fark etmiştim ki, evde yoğun bir şekilde yemek kokusu da vardı.
Kafamı mutfak kapısından içeri uzattığımda tezgahın önünde sırtı bana dönük babamı gördüm. Kulağındaki kulak üstü kulaklıkları fark ettiğimde bizim sesimizi neden duymadığını anlamıştım.
Bu anı kaydetmek istediğim için ceketimin cebindeki telefonumu alıp hemen bir kaç fotoğraf çektim. Telefonumu yeniden cebime koyduktan sonra bedenimi tamamen mutfağın içerisine soktum. Hasar kontrol yapmak için gözlerimi içerde gezdirdiğimde gayet temiz bir görüntüyle karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUN
ChickLitDila: Seni o panduflar gibi balkondan aşağı sallamamı istemiyorsan çabuk onları getir Aybars: Hadi ya Aybars: Nasıl yapacaksın onu? Dila: Görürsün şimdi nasıl yapıyorum