Hoş geldiniz:)
Bölüm müziği:
1)Anıl Berke-Kalbin Taştan***
Bade Sönmez
20 eylül 2025Gözlerimi,yavaşça tıklatılan kapımın sesiyle araladım.Ardından hiçte yabancı olmayan ses kulaklarımı doldurdu.
"Bade,uyan artık işe gecikeceksin."Bu ses,on dokuz yıldır hayatımda yer alan,artık benim için kardeşten de öte olan Anıl'a aitdi.
Anıl hayatımda tek yakın olduğum,arkadaşım diyeceğim yegane insandı.Uykulu sesimle mırıldandım "Kalktım."Kalkıp banyoya girdim.Aynanın önünde durup yüzümü izledim.Dağılmış kahverengi saçlarım,içi yorgunluktan kanlanmış hafif çekik,ela gözlerim,küçük dudaklarım,biçimli burnumla çirkin bir kadın değildim.Ama güzel de değildim.
Ben kendime bu gözle bakmayı çoktan bırakmıştım.Daldığımı fark edip yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım.Saçlarımı tarayıp banyodan çıktım.Üzerime siyah,boğazlı,dar bir kazak,siyah ispanyol paça pantalon ve bordo deri ceket giydim.Çantama gerekli bir kaç şey alıp odadan çıktım.
Anıl tezgahın yanında dikilmiş çayın demlenmesi bekliyordu.Sofrayı yine o hazırlamıştı.
Küçük adımlarla yanına gidip mahçup bakışlar attım."Anıl,"beni yeni fark etmiş gibi kaşlarını çattı "Geldin mi,geç otur çayı getiriyorum şimdi."onu umursamadan tekrar "Anıl."dediğimde bakışları yüzümde gezindi.Yeşil gözleri gözlerime odaklanırken düz bir sesle "Ne oldu?"
"Özür dilerim."
"Neden?"
"Dün söz vermiştim kahvaltıyı ben hazırlayacaktım.Uyuya kalmışım"
"Kızım saçmalama,bende ne oldu dedim."
O da çalışıp yoruluyordu.Mimarlık kolay iş değildi.Tembellik yapıp erken kalkmadığım için gerçekten suçlu hissediyordum.Yorgunluk gözlerinden akıyordu.Uykusuzluğu çökmüş göz altlarından,dalgınlığından,sık-sık esnemesinden belli oluyordu.Sarı saçlarını eliyle arkaya attı.
"Söz yarın ben hazırlaya-"
"Bade,"dedi iç çekerek.
"Tamam sustum."elimle ağzıma fermuar çekip sandalyelerin birine oturdum.
***
Sakince kahvaltımızı yaptıktan sonra Anıl işe gitmek üzere evden çıktı.Ben de ortalığı toparlayıp taksi çağırdım.Yağmur yağıyordu.
Siyah sivri bir topuklu bot giyinip evden çıktım.Taksi binanın karşısında duruyordu.Islanmayacağımı düşünürken arabaya binene kadar saçlarım ıslanmıştım.
Ben taksinin sağ kapısını kapattığımda eş zamanlı sol kapıda kapandı.Aynı anda sol taraftan arabaya bir adam binmişti.Ben daha ne olduğunu anlamadan adam taksiciye komut verdi.
"Adliyeye gidiyoruz."kaşlarım çatıldı.Sinirlensem de sesim çok kısık çıkmıştı "Beyefendi,taksiyi ben çağırdım.İner misiniz?"
Gözlerini gözlerime çevirdiğinde ela gözlerle karşılaştım.Kestane renk koyu kahve saçlarının ön tutamları ıslanmıştı.Siyahlara bürünmüş bu adam elinde bir ofis çantası tutuyordu.Gözlerinde hiç bir duygu yokken dudakları usulca yukarıya kıvrıldı.Alaycı bir gülüşle "Sence bu umrumda mı?"
Dediğinde iyice sinirlerim gerildi."Beyefendi işe gecikiyorum."
"Peki sence bu umrumda mı?
Cevap vereyim,"yüzündeki alaycı gülüş yerini buz gibi bir ifadeye bırakırken kalın sesiyle "hayır."diye sorusunu kendisi cevapladı.Burnumun kemerini sıkarken derin bir nefes aldım.
Şaka gibi.
Onun yaptığı gibi umursamadan taksiciye hitaben "Anadolu lisesine lütfen."dediğimde adını dahi bilmediğim bu ukala adam,yine aynı alaycı gülüşle siyah çantasından yarım deste para çıkartıp öne doğru uzattı.Ardından gözlerimin içine bakarak üzerine bastıra bastıra "Adliyeye gidiyoruz."dediğinde taksici bir paraya birde bana baktı.Ardından arabayı çalıştırıp sakince sürmeye başladı.
Kollarımı önümde birleştirip arkaya yaslandığımda,adamın burnundan güldüğünü duydum.Gözlerimi çevirdiğimde alaycı bir zafer gülüşüyle bana bakıyordu.Sinirden kızardığıma emindim.
Kendimi tutamayarak "Çok kabasınız."dedim
"Ola bilir."omuz silkti.
"Madem o kadar paranız var neden başka taksiye binmiyor,ve ya araba almıyor sunuz?"dedim bu kez az önceki parayı kast ederek.
"Keyfimden."dedi yayılarak.
"Suç konuşanda işte."diye kendime sitem ettim.
"Konuşma o zaman."dediğinde sinirle göz devirdim.Yüzümü ona çevirdiğimde gözlerini yummuş bir şey düşünüyor gibiydi ama bir taraftan da bana laf çarpıyordu.
"Sende çok liselisin."dediğinde hiç tavrını bozmadı.
"Liseli değilim."
"Nesin peki?"
"Size ne?"
"İyi."deyip omuz silktiğinde sinirden tırnaklarımı kemiriyordum.
"Liseli olmasan tırnak yemenin yalnış olduğunu anlayacağın yaşa çoktan gelmiş olmalıydın."
Bu son damlaydı.Sinirle öne uzanıp kontrol edemediğim yüksek sesle "Durun ineceğim." dedim taksiciye.Taksici afalladığında adam eliyle taksiciye durmasını işaret etti.Ardından çantasını eline aldı ve deminden beri dikkat etmediğim şeyi,yanındaki avukat cüppesini koluna atıp arabadan indi.
Başını içeri doğru eğip taksiciye hitaben "Liseli Bade hanımın parasını az önceki desteden çıkarırsın."kapıyı sertçe çarptığında şokla gözlerim açılmıştı.Kapıyı açıp ona doğru bağırdım."Kimsin sen?"
Omzunu üstünde bakıp "Kadeh Karakum" dediğinde ben bir şey diyemeden taksici arabayı çalıştırdı.Arabanın kapısını kapattım.Dönüp arka cama baktığımda buğulu camdan göründüğü kadarıyla gitmişti.
Adımı nerden biliyordu?
Neden beni tanıyan birisi gibi davranmıştı?
Evet liseli değildim ama ders verdiğim lisede okumuştum.Ve ben liseden beri hep tırnaklarımı yerdim...
Bunun altına da kitap hakkında ilk düşüncelerinizi yazın bakimm.
Sevgilerle:Gül

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adavet Şarabı
Fiksi Remaja..."Yapamam Bade,bu aşkın ateşi ikimizi de yakar.Ne sen yanacak kadar cesursun,ne ben seni yakacak kadar vicdansız." Aldığım soluklar boğazıma takılırken "Başarılı olduğun konu,ateşten korkan bir kadına cehennemden kormayacak cesareti kazandırmaya y...