36

1K 41 175
                                    

Ameliyathanenin kapısında dizilmiştik. Bazılarımız oturaklarda otururken bazılarımızda yerdeydi. Yerde olan kısımın içindeydim. Saat akşam 5'e yaklaşıyordu. 3 saattir ameliyattaydılar. Hemşireler çıkıp girsede hiç kimseden bilgi alamıyorduk. Doğu'nun durumunu bilmiyorduk.

Neslihan teyze normal olarak çökmüştü. Dik durduğunu söylemişim ama bir annenin çocuğu konusunda dik durması imkansızdı. Ve Meriç vardı, her şeye gülen, hiç bir şeyi ciddiye almayan çapkın Meriç,  Doğu için ağlamıştı. Bu normal bir şey olsada onu da ağlarken görmek umutlarımın ağzına biber sokmuştu.

Dakikalar geçtikçe umudumu kaybediyorum.

Burnumu çekip kollarımı daha sıkı bacaklarıma sardım. Cenin pozisyonunda öyle duruyordum. Bazen ağlayıp bunu sonradan fark ediyordum. Zalimin oğlu beni kendine fena bağlamıştı.

Ameliyathanenin kapısının açıldığını duyunce hemen kafamı kaldırıp oraya baktım. Öndeki doktor "Doğukan Alkım'ın yakınları siz misin?" Dediğinde hepimiz ayaklanıp oraya doğru ilerledik. Neslihan teyze onaylayan şeyler mırıldanırken ben güzel bir cümle kurmanın hayalini kuruyordum.

"Hastanın kalbi ameliyat esnasında iki kez durdu. Her ikisindede hayata döndürsekte önümüzdeki 24 saat çok önemli. Durumu stabil, şu an da kesin olarak bir şey diyebilmemiz için 24 saate ihtiyacımız var."

Derin bir nefes aldım. Şu anlık yaşıyordu. Ve emindim ki önümüzdeki 24 saattede yasayacaktı. O odun, benimle evlenmeden hiçbir yere gidemezdi.

Bir kaç dakika sonra Doğu'yu sedyede çıkartıp gözlem altına aldılar. Yorgundum, yürürken bazen sekiyordum. Uyumak için yalvarıyordu bedenim ama uyandığımda onu nefes almadan görmekten korkuyordum.

Yine oradaki oturaklara yerleştik. Neslihan teyze yanımda otururken içeriden oğluna bakmaya çalışıyordu bir yandanda. Bir kaç saniye öylece dursamda Neslihan teyze önüne dönünce dayanamadım. "Biraz omzunuza yaslanabilir miyim?"

Baktı. Yüzümü izledi, gözlerimde çok oyalandı. Çok mu kötüydüm? Bir şey demeden eliyle kafamı omzuna koydu. Ikimizde geri yaslanıp duvarı izledik. Soluklarımız birbirine uyum sağlarken gözlerim kapanmaya başladı.

Uyuma, uyuma.

Gözlerim kendiliğinden kapandığında Ozan denen adamın "Su ister misiniz?" Diye sorduğunu duydum en son. Simsiyah bir hiçliğin içinde saatlerimi harcadım.

💉🖋

13. Saat geçmişti. Her iki saatte bir uyuyup 15 dakika uyuyup uyanıyordum. Herşey çok sessiz ve boştu. Herkes uyuyor ya da uyumaya çalışıyordu şu an. Umut için birazda görmezden gelmek lazımdı.

Neslihan teyzeye baktım, koltukta rahatsızca yatıyordu. Yerimden kalkıp ona daha rahat bir pozisyon ayarladım. Kenardaki ceketlerden biri alıp üstüne koydum. Yerinde kıpırdanıp tekrar yattı.

Yavaş adımlarla Doğu'yu gösteren cama doğru ilerledim. Saat bir civarıydı. Başında oksijen maskesi vardı, çıplak göğüsüne bantlar yapıştırmışlardı; ölü gibiydi. Sadece gibi olarak kalıcaktı, inanıyordum.

Cebimdeki telefonunu alıp bildirim var mı diye baktım. Saat 1 civarıydı ve ailem merak etmişti illaki. Doğu'yu onlara anlatma vakti geldiğini anlamıştım artık. Ekranın parlak ışığı gözümü kamaştırdığı için parlaklığı kıstım.

Bir yeni mesaj!

Babaların canıı: nerde kaldin (18.30)

Toprak Yağmura Ben Sana / Texting (1 Ocak'a Kadar Ara Verildi!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin