Yaşar- Kumralım
Hangi şarkıyı duysam bizim için söylenmiş sanki...
Mehmet Anıl Tüten'in arabasından inip evimin içine adımımı attığım ilk andan beri tamamen toz pembe bir toz bulutu halini almış düşüncelerimle birlikte karşımdaki aynaya bakıp aynadaki aksimi dikkatle incelemeye başlarken parmaklarımın benden bağımsız bir şekilde dudaklarımın kenarına yerleştiğini görerek dudaklarıma belirgin bir gülümseme yerleştirdim. Gülümsememle dudak kıvrımlarım daha da belirgin bir hal aldığındaysa sabah Mehmet Anıl Tüten'in dudaklarının değdiği yeri parmak uçlarımla hülyalı bir şekilde okşayıp gözlerimi yavaşça kapatıp açtım.
"Bu adama karşı hissettiklerim beni çok korkutuyor." tam olarak ne zaman ve ne şekilde başladığını bir türlü çözemediğim duygularımın büyüklüğü yaşamaya devam ettiğim her saniye biraz daha arttığı için içime yerleşen onlarca güzel duygunun arasına ufakta olsa belirgin olan bir korkunun yerleşmesine engel olamadığım için bilinçsizce dudaklarımı hareket ettirip korkumu aynaya karşı dillendirirken kirpiklerimi bir kere daha birbirine vurdum.
"Şimdi bunun sırası değil, Ahu. Şimdi mutlu olmanın sırası. Korku ve endişelerini sonraya sakla zira hayal bile edemeyeceğimiz bir şey yaşıyoruz ve bu yaşadığımız şeyin bize hissettirdiği duyguları gölgelemene izin vermeye hiç niyetim yok." çoğu zaman garantici biri olduğum ve duygularımdan çok mantığımı ön plana koyduğum için genellikle yaşadığım hiçbir güzel an da tamamen iyi hissedemediğimden dolayı en azından bir seferliğine tamamen iyi hissedebilmek için mantığımı bir kenara bırakmaya çabalarken aynadaki Ahu'nun gözlerini parlatarak bana izin verdiğini görerek gülümsememi biraz daha artırdım. Tam o esnada telefonuma bir bildirim geldiğindeyse intern grubumuzdaki arkadaşlarımdan birinin bana acele etmemle ilgili bir mesaj attığını düşünerek hızlıca aynanın yanında duran rujumu alıp dudaklarıma sürdüm ve bu şekilde dışarıya çıkmaya tamamen hazır hale geldiğime kanaat ederek yatağımın üzerindeki telefonumu elime alıp gelen mesajı açtım.
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Akşam yemeği?
Mesajı açar açmaz mesajın tahmin ettiğim gibi grubumdaki arkadaşlarımdan birinden değil de Mehmet Anıl Tüten'den geldiğini fark ederken ellerimin titremeye başladığını hissederek aralık dudaklarımın arasından derin bir nefes aldım. Aldığım nefes ciğerlerime ulaşırken de mesajı bir kere daha okudum ve gözlerimi ağır çekimde aynaya çevirip arkadaşlarımla buluşmak için hazırlanmış olduğum gerçeğiyle acı bir şekilde yüzleşerek tekrar telefonuma dönüp parmaklarımı telefonumun ekranında hareket ettirerek Mehmet Anıl Tüten'e bir cevap yazdım.
Siz: Acilin bitişini kutlamak için intern grubumuzla dışarı çıkacağız.
Siz: Yarın olsa?
Yazdığım mesajları fikrimi değiştirip bizimkileri ekerek Mehmet Anıl Tüten'le buluşma kararı almamak için neredeyse hiç düşünmeden Mehmet Anıl Tüten'e gönderirken onu reddetmek zorunda kaldığım için bu geceden zerre keyif alamayacağımı fark ederek dişlerimi yavaşça alt dudağıma geçirdim. Can sıkıntısıyla bir süre alt dudağımı kemirdikten sonra telefonum avuçlarımın arasında titrediğindeyse dişlerimi dudağımdan çekerek gelen mesajı okumaya başladım.
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Gün aşırı nöbetim var.
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Başka zamana kalsın.
Mehmet Anıl Tüten'in bana gönderdiği yanıtı okur okumaz moralim yeterince bozulmamış gibi canım iyice sıkılırken burnumun ucundan derin bir nefes alarak ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Onu görmek istiyordum. Hem de çok istiyordum. Ayrıca onunla konuşmam gereken şeylerde vardı. Mesela bu sabahki öpücüğü bir an önce onunla konuşmam gerekiyordu. Ama onunla görüşmek için arkadaşlarımı ekmemde mümkün değildi çünkü bu olay bana yapılsa olay çıkarabilecek bir insandım. O yüzden başka bir çözüm bulmalıydım.
"Hadi, Ahu. Düşün." yarın bir şekilde Mehmet Anıl Tüten'le görüşmemin gerektiğini fark ettiğim için zihnimin sınırlarını zorlayıp ona yazabileceğim bir mesaj bulmaya çabalarken zihnimin içinde parlak bir ışığın yandığını hissederek parmaklarımı hızlıca telefonumun ekranında gezdirmeye başladım.
Siz: Kalmasın.
Siz: Yarın yiyelim işte.
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Anlamadın galiba
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Nöbetim var.
Siz: Anladım.
Siz: Ama bu akşam yemeği yememize engel değil.
Siz: Yarım saat yemek molan var sonuçta
Siz: Hastaneye gelirim ve molanda yemek yeriz.
Siz: Olmaz mı?
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Yarım saat için hastaneye gelmene değmez.
Siz: Bırak da ona ben karar vereyim.
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Araban yok
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Hastane evine çok uzak
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Ve yemek molası vaktinde hava kararmış oluyor.
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Yani hayır kararı sana bırakamam.
Siz: Bir çok stajda yemek molası saatinizde hastanede olmam gerekiyor biliyorsun değil mi?
Dr. Mehmet Anıl Tüten: Yine de bu durumların sayısını boşuna artırmaya gerek yok.
Siz: Yarın 19.00'da hastaneye geleceğim.
Siz: Benimle yemek yemeyi seçip seçmemek senin kararın
Siz: Ama ben geleceğim haberin olsun.
Siz: Umarım yarın görüşürüz
Siz: Şimdi çıkmam gerek.
Mehmet Anıl Tüten'i konuşarak ikna edemeyeceğimi fark ettiğim için tamamen emrivaki yapıp telefonumun ekranını hızlıca kapatarak onun bana bir cevap vermesini engellerken yatağın üzerine koyduğum çantamı alıp aceleci bir şekilde evden çıktım. Ardından da yoldan geçen bir taksiyi çevirip bizimkilerle bulaşacağımız mekana gittim ve acilin bitişini gerçekten iyi bir şekilde kutlamaya karar vererek deli gibi içmeye başladım. Tabii bunu yaparken gecenin ilerleyen vakitlerinde masanın üzerine çıkıp sadece bir ay önce sırf Mehmet Anıl Tüten'e olan duygularımı fark ettiğim için kendisinden ayrıldığım eski sevgilimin gözleri önünde bağıra bağıra kumralım şarkısını söyleyeceğimi ve en yakın arkadaşımın bu anları sarhoş kafayla çekip hesabımda paylaşacağını düşünemedim. Ama keşke düşünseydim. Çünkü sabah uyandığımda bu gerçeklerle telefonuma gelen Mehmet Anıl Tüten'in hikayemi beğendiği bildirimiyle yüzleşecektim ve yaptığım bu şeyden çok pişman olacaktım.