☻Lunaparkta Ki Daş Çocuk☻

211 4 11
                                    

Merhaba arkadaşlar. İlk defa kendim bir hikaye yazıyorum. Umarım beğenirsiniz.

Medya: Uyuz Batı hfufjeobp

İyi okumalar... Ayy bu arada şu gönderdiğim şarkı Gerçekten çok güzel... İşte şimdi İyi okumalar chufjhdgsi

Sabah erkenden kalkıp koşarak lavaboya gittim. Rutin işlerimi hallettikten sonra bir kez daha aynanın karşısına geçtim. Gerçekten cin (tvbe çok tvbe) çarpmışa dönmüştüm. Mavi tarağımı alıp saçımı güzelce taradım. İşim bittiğinde mutfağa ilerledim. 7 tane büyük patatesler çıkartıp kabuklarını soydum. Evet kabul ediyorum , ayıyım. Pataes kızartma şeysinin içine sıvı yağı koydum ve ocağı açtım. Yağın kızarmasını beklerken mutfağa bir zombi edasıyla Melek girdi. Gözlerimi belerterek konuştum

-Kimsin lan sen!. Naptın benim Melek'ime?. Ah seni adi pislik. Senden iğreniyorum.

-Defne kanka iyi misin?.Ateşin mi düştü?. Yada dünkü yediğimiz çiğköftenin içine çiğköfteci amca bonzai mi kattı?. Veya uzaylılar seni kaçırıp beyninin pekmezini mi akıttılar?. O da değilse patatesin kızaran yağını başından aşağı mı döktün?. (Aklıma Siccin geldi lan nfhrkifkid) Yok yok bence sen uyuşturu-

-Melek salak mısın yaa?. Şu haline bak. Zombiye dönmüşsün ve hatta saçına sakız yapışmış.

-Ne!. Hemen al o lanet sakızı ordan.

-Okeyy.

Melek'e yaklaşıp sakızı saçından almaya çalıştım ve tabii ki başarısız oldum. Makas almadan önce mütüş burnum ile sakızı kokladım... Imm , naneli. Daha fazla oyalanmadan sakız olan yeri makasla düzgünce kesmeye çalıştım. Ah gerçekten mi?. Ciddi olamazsın. Saçı düzgün kestiğime inanamıyorum.Birazdan madalyamı almaya gidicem. Her neyse. Birazdan neredeyse yanacak olan patatesleri servis tabağına koydum. Melek bana teşekkür etmeden sandalyeyi çekip oturdu. Gözlerimi devirdim ve servis tabağını masaya koyup bende oturdum. Daha yemeye başlamadan Melek bitmeyen konuşmasını konuştu. Biliyorum çok güzel bir cümle oldu.

-Ayy Defne bu yaz dizileri çok güzel dimi.Çilek kokusu , Kiralık aşk , Güneşin kızları ve Adı mutluluk. Ama yani o Burak , Ömer , Savaş ve Batu çok tatlı değil mi?. Aslında ben Adı mutlulukta ki Zekiyi daha çok seviyorum ama neyse. Bizim niye dizilerde ki , wattpadde ki hikayeler gibi bir hayatımız yok. Bence gayet güzeliz.Fizik desen var. Yetenek desen senin sesin güzel benim de hem dansım hem de resimim iyi. Beyin desen zaten var. Komiğiz de ama onlarda bunlar yok o yüzden sevgili bulamıyoruz. Yoksa elimizi sallasak ellisi-

-Eğer ölmek istemiyosan sus. Susar mısın?. Susmalısın.

Melek bana gözlerini devirdi ve diğer patatesleri servis tabağına koydu. Evet hala pattes var. Bütün pattesleri bitirdikten sonra sofrayı toparladık. Odama çıkıp asosyalleşmenin dibine vurabilirdim ama maalesef yapamam. Çünkü Kerem ve ben Melek'e söz vermiştik. Bugün lunaparka gidecektik. İnşallah orda daş daş bebeler vardır. Dolabımdan kot şortumu ve göbeği açık , kalın askılı , beyaz ve üstünde turuncu fosforla ''Never Say Never'' yazan blüzümü çıkardım. Çıkardıklarımı giyindikten sonra saçımı düzleştirdim. Pembe ruj , rimel ve eyelineri de hallettikten sonra telefonumdan 'Prensim ❤' e tıkladım. Kerem olur kendisi.

D:Kanka napıyonn?.

K:Show Tv'de ki Nurselin mutfağını izliyorum. Sen napıyon?.

D:Bende heç işte hazırlanıyoz Melek'le

K:Niyekine?.

D:Off Kerem. Lunaparka gidicez unuttun mu?.

K:Ayy doğru.5 dakkaya ordayım. Zaten şu Nursel'den de sıkılmıştım. Mal karı.

D:Haha tamam kanka bizde geliyoz hemen.

Kerem telefonu suratıma kapattıktan sonra Melek ile lunaparkın yolunu tuttuk

❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤

Yazar notu:Arkadaşlar kim konuşuyosa o kişinin konuşması bittikten sonra parantez ile ismini yazıcam.

-Ee neye biniyoruz?. (Kerem)

İşaret parmağımı Mehmet Ali Erbil gibi döndürdüm ve asansörü onlara gösterdim. Kerem piç piç gülüyordu fakat Melek sokakta kalmıs masum kedi gibi bakıyordu. Neden mi?. Cünkü Melek'in yükseklik korkusu var.

-Y-yok yaa. Bence biz ona binmeyelim.Bindim ben ona hiç güzel değil. Aaa bakın orda atlı karınca var. Ona binelimm. (Melek)

-Off Melek merak etme asansörün koltukları seni yemicek. Hadi binelim. (Defne)

Kerem ile Melek'i çekiştirdik ve klübede ki amcaya 15 lirayı uzattık. Amca bize 3 tane kağıt parçası uzattı. Gülümsedik ve kağıt parçaları ile koltuklara orurduk. Daha alet harekete bile başlamadan Melek, Kerem ve benim sülalemize hem sövüyor, hemde bize beddua ediyordu.

-Allah sizin belanızı versin. Misafirliğe gittiğinizde çorabınızın baş parmak yeri yırtılmış olsun. Evde tek kaldığınız da elektrikler kesilsin hem internet paketiniz olmasın hem de dakkanız olmasın. Gece gece ev telefonundan biri sizi arasın ve ''7 güün'' diye kulağınıza fısıldasın. Tam sevdiğiniz ünlünün konserine gidecekken o ünlüye bişey olsun ve konser iptal edilsin. Hey, Defne sana çok özel bir bedduam var.

-Söyle bakıyım.

-O senin çok sevdiğin Kerem Bürsin varya. Hani şu ölüp bittiğin. İnşallah onu asla göremessi-

-Senin ağzına sıçarım Melek. Kes sesini. Bir daha Kerem ve benim hakkımda bir beddua edersen bende Murat Boz hakkında beddua ederim. Hem de bundan daha kötü. Şimdi ses kes.

Melek söylediklerimden tırsmış olmalı ki hemen sustu. Başım dönüyordu. Galiba asansöre binme fikri pek iç açıcı değildi. Aletten indikten sonra Melek ortalıkta mal mal geziniyordu. Kerem de güzel kızlar hangi alete biniyorsa o alete biniyordu. Tam Melek'e seslenecekken bir daş gördüm uzakta. Gerçekten çok yakışıklıydı. Melek ortalarda yoktu. Gidip o daş çocuğa çarpıcaktım. Evet, sırf tanışmak için ona çarpmış gibi yapıcaktım. Ne kadan da akıllıyım dimi. Ah evet, biliyorum.Hızlıca daş çocuğun olduğu yere gittim. Telefonumla uğraşıyormuş gibi yapıyordum. Ben ona tam çarpıcakken o arkasını döndü ve bam. Öpüştük. Şaka la şaka. Sadece telefonum yere düştü. Onun da Mp4'ü. Telefonu yerden aldım ve göt cebime koydum. Heh hadi tanışak bare.

-Şey ben özür dilerim.

-Dikkat etsene kızım.

Daş olduğu kadar da uyuzmuş kendisi.

-Asıl sen dikkat et. Özür diledik işte başka ne istiyosun.

-Bela mısın kızım. Özür dilediysen kaybol burdan.

-Ben ne kadar belaysam sen de o kadar uyuzsun.

-Ya kızım bi git işine.

-İsmini, soy ismini ve ev adresini verirsen giderim. Ah bide telefon numaranı.

-Sen erkekleri böyle mi tavlıyosun?. İlk önce çarpıp, sonra da ismini, soy ismini, ev adresini ve telefon numarasını isteyerek mi?

-Birincisi seni tavlamıyorum. İkincisi sanane ve üçüncüsü hala bir cevap vermedin.

-Vermeyi de düşünmüyorum. Neyse baş belası, benim işim var ve bu işlerim senden çok çok daha önemli. O yüzden bay bay.

-Vermessen verme uyuz kas yığını ve benim de çok önemli işlerim var. Umarım bir daha görüşmeyiz.

Diyip ordan çekip gittim. Ne kadar da gıcık biriymiş. Oysa ki dışardan çok masum duruyordu. Düşüncelerimden ayrılıp Melek'in yanına gittim. Kerem'i de alıp eve doğru yol aldık.

Uyuz Kas YığınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin