4.BÖLÜM : AY TENLİ KADIN
"Barındırır mı cennet bizi günahlarımızla? Ses edebilir mi cehennem ilelebet mahkumlarıyla?"
Yaşam iki şeyden ibaretti. Yaşamaya çalışmak ve güçlü olmak.
Korkunun insanları harekete geçiremediği düşüncesinin aksine benim korkularım beni her zaman bir şeyler yapmaya itmişti.
Cehennemin azap çektiği saatlerde insanları kıskandığı oluyordu, bilmez ki yaşamayanlar; korku harekete geçmek için en tatlı kaçış yoludur.Kaybedecek bir şeyi olmayanların son rıhtımı idi; korku. Sessizliği ile lanetlenen yeri, aklayan tek bedendi. Sevginin gizlendiği lanet ortaya çıkmak için zaman kollayan bir canavardı sadece. Yaşamın araştırmasına göz gezdirdiğinizde tek bir gerçek görürdünüz; Evrim biyologları, amigdalamızın tehlikeleri algılamak için nöronların yaklaşık üçte ikisini kullandığı.
Bu tez hususunda belirlenen şey, zihnin korkuları tatlı anlardan fazla barındırdığı idi.Yaşamımın her bir noktasında beni aklayan tek bir duygu olmuştu; korku.
Ölüm korkusu idi şu an yaşadığım. Ya da saatler önce ruhumun yaşadığı. Fakat her bir sanrıya rağmen bedenimin ilelebet mahkum olduğu tek duyguydu.Aslında ölüm ve kalım savaşımın ardından geçen altı saat oldukça trajedikdi. Ruhum daha kendine gelememişken görevi ekemediğimi duymak hiç iyi gelmemişti. Zira geçmişe dönüp baktığımda asla görevlerden kaçamadığımsa ilk günden beri süregelen bir gerçekti.
Her ne yaparsam yapayım kokusuna âşık olduğum silahın kabzası beni terk etmiyordu. Geçmişimin tozlu izlerinde kendini belli eden her bir görev şu an benim için anı şeritlerinden ibaretti.
Bilhassa söylenecek tek bir söz biliyordum; güzel günlerdi, tekrarı olmaz.Bodrum katında, tam spor odasının karşısında, metalik kokularla süslenmiş oda en sevdiğim yerdi. Tam karşıda izbe odanın, karanlık duvarlarını aydınlatan geniş pencere akşam saatlerinde ne yazık ki işlevsiz kalıyordu. Öğle saatlerinde camın tam karşısında duran ayna ise ışınların silahlara gelme riskini en aza indiriyordu.
Boydan boya simsiyah dolaplarla çevrilmiş oda silahların en iyilerini barındırırken harikulade güzelliklerini gözlerimize sunmadan edemiyordu. Her ne kadar ben bu fikri garip bulsam da hepimize özel tasarım yapılmış silahlarsa şüphesiz odanın en gözde imalatları idi.Tam karşımdaki silah dolabına yaklaşmış, sarı saçları omuzlarına her zamanki gibi mabet havası veren Nur duruyordu. Bedenini çevreleyen siyah kotu ve evin sıcaklığına rağmen üzerine oturan mavi kazakla nefes kesici duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkiye On Kala
Mystery / ThrillerHer sonun bir başlangıcı vardır. Her devrin bir bitişi, Her kralın bir yıkılışı, Zaten başlangıçlar da sonlara aittir Asla gidenin olmaz hikaye, hikayeler kalanlara aittir. Ama ya bu sefer hikaye gidene ait olursa? Kılıç, kesik, bağrış sesler...