Uyanış

26 3 0
                                    

Hasan gözlerini açtığında bembeyaz kumlarla kaplı bir sahilde olduğunu gördü. Parlak güneşin altında uzun süre yarı çıplak yatmaktan sırtı yanmıştı. Nerede olduğunu bilmiyordu. Sırtının acısına başındaki ağrı da eklenmişti. Sahil pek kalabalık değildi. Denizde oynayan birkaç çocuk ve güneşlenen kadın grubu dışında boştu. Sahilin arkası hediyelik eşya ve deniz ürünleri satan dükkanlarla doluydu. Hasan dükkan tabelalarına baktığında gerçeği fark etti. Dilini dahi bilmediği bir adaya bırakılmıştı. Umutsuzca olduğu yere çöküp haykırarak ağlamaya başladı...

***

Orhan Usta dükkanda yalnızdı. Yeni tamir ettiği silahı temizliyordu. İşini yaparken bir yandan da birkaç gün önce olanları düşünüyordu. Tamer soluk soluğa tamirhaneye gelmiş ve verdiği zarfı geri almıştı. Sonra da helallik isteyip gitmişti. Orhan Usta bu olaya anlam vermeye çalışırken dükkanın kapısından içeri bir kargo görevlisi girdi. Tezgaha iki kutu bıraktı ve imza alıp çıktı. Kutulardan birinde "Orhan Ustama" ötekinde "Ahmet Ağabeyime" yazıyordu. Orhan Usta kendi kutusunu açınca, içinde yüklü miktarda para olduğunu gördü. Paraların sarılı olduğu kağıtta "Her şey için teşekkür ederim" yazılıydı. Orhan Usta parayı tezgahın altındaki kasaya koyup Ahmet'in kutusunu vermek üzere dükkandan ayrıldı. Ahmet parktaki banka oturmuş, süs havuzunun kenarında oyun oynayan çocukları izliyordu. Kardeşi ona, üstünde adı yazan bir kutu getirdiğinde çok şaşırdı. Kutunun içinde bir mektup ve bir zarf vardı. Ahmet mektubu eline alıp okumaya başladı. Okudukça gözleri doldu.

"Ahmet Ağabey, seninle iyi ki tanışmışım. Artık tanışmamızın bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. Geçmişte neler yaşadığını Orhan Ustamdan birçok kez işittim. Hamile eşini araba bulamadığın için hastaneye geç yetiştirdiğini, eşinin doğumda öldüğünü, bunun pişmanlığıyla sokaklara sığındığını öğrendim. Oysa eşinin ölümü senin suçun değildi. Eşin doğururken çok kan kaybetti. Bunları öylesine yazmıyorum, adliyedeki hastane kayıtlarında hepsini bulabilirsin. Üstelik karnındaki bebek de ölmedi. Devlet maddi durumunu göz önünde bulundurup bebeği aldı. Doktor büyük olasılıkla olay çıkarırsın diye düşündüğünden ya da vicdanı el vermediğinden bunu sana bildirmedi. Kızın yetiştirme yurdunda büyüdü. Hatta üniversiteyi kazanıp tarih bölümünden mezun oldu. Bir gün, aşkına karşılık vermediği için bir zavallı onu öldürdü. Bu mektubu yazarken ne kadar zorlandığımı anlatamam ama onu görmek istersen, İnci'n Karaoğlan yolunda çeşmenin yanında bir bataklıkta yatıyor. Bu olanların hiçbirinin suçlusu sen değildin. Artık yeni bir hayat kurmalısın. Bunu yapmaya yetecek kadar da paran var. Kutudaki zarfda, Mehmet Yılmaz hesabındaki tüm parayı alabileceğin bir çek bulunuyor. Sanırım bir daha görüşemeyeceğiz. Kendine iyi bak. Kızına bunu yapan kişiyi de dert etme. Şu an çok uzakta, yaptıklarının cezasını çekiyor."

UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin