3. Bölüm

155 20 8
                                    

Multimedya da Mayra Atalay var.

Annem "Hadi kalk artık. Geç kalacağız." diye seslenince yerimde biraz kımıldadım ama kendimde kalkacak enerjiyi bulamıyordum. En son ne zaman biri beni uyandırmıştı? Son hatırladığım Doruk'un okula gitmek için yine erkenden hazırlanıp kapının önüne gelmesiydi.

Daha okula gitmemize 2 saat kala kapıya gelir yarım saat kadar hiç sesini çıkarmadan hazırlanmamı beklerdi. Ben hazırlanıp çıkınca direkt sıkıca belimden sarılır, saçlarımı koklardı. Sadece biraz daha vakit geçirmek için çok erken uyanırdı. Bunu kızarmış gözlerinden anlayabiliyordum. Yorgun yüzü beni görünce canlanır, sıcacık bir gülümseme ile aydınlanırdı. "Günaydın meleğim" derdi her sabah, gerçekten onun meleği olduğuma inanırdı. Meleklerin gözle görülmediğini kabul etmez her zaman aksini iddia ederdi. Her insanın bir meleği olduğunu ancak herkesin bu meleği bulacak kadar şanslı olmadığını söylerdi. Bir gün arkadaş grubumuzla oturmuş sohbet ediyorduk. Konusu nereden açıldı hiç hatırlamıyorum. Meleklerin dünyada insan olarak bulunduklarını söyledi sonra elimi dudaklarına götürüp nazikçe öptü. Gözlerimin içine bakıp gülümsedikten sonra, kafasını konuştuğu kişilere çevirip "Misal yanımda ki güzel kız söylediklerimi kanıtlıyor. İşte size gözle görülebilecek gerçek bir melek." dedi.

*

"Anne ne gerek var şimdi alışverişe? Evde bir sürü güzel elbise vardı." dediğimde annem gözlerini kocaman kocaman açıp "Hiç biri bu akşam için yeterli değil Mayra." dedi. Söyleyeceklerimin onun fikirlerini etkilemeyeceğini anladığım da susmaya karar verdim. Fakat son defa şansımı deneyip "Pekala. O zaman alacağımız elbiseye ben karar vermek istiyorum. Tamamen benim zevklerime uygun olsun" dedim. Kabul etmeyeceğini biliyordum, özellikle son cümlemde 'benim zevklerim' ayrıntısını belirttikten sonra. Beni şaşırtmayarak "Birlikte karar verdikten sonra neden olmasın?" diyip sevimli sevimli gülümsedi. Bu ne demek söyleyeyim "Önce ben beğeneceğim, sonra sana beğendireceğim ve aldıktan sonra senin karar verdiğini söyleyeceğim" demekti. Zaten hep öyle olmaz mı? Bir alışverişe çıkılır, annem beğenir daha sonra elbiseyi bana beğendirir. Alınca da benim karar verdiğimi söylerdi. Ama ben bi elbise beğenince "Sen onu giymezsin, boşuna almayalım." derdi. Yani genelde onun istediği alınırdı.

İlk gördüğümüz mağazaya girip elimize bir kaç elbise aldık. Ben çoğunlukla siyah ve tonlarını beğenirken, annem genellikle sırt dekolteli, aşırı mini veya göğüs dekolteli rengarenk elbiselerden seçmişti.

Deneme odalarına geldiğimizde boş bir kabin bulup hemen girdim. Mağaza gerçekten çok kalabalıktı. Tam düğün sezonu olduğu için abiye kıyafetlere ilgi de baya yoğundu.

Kabinleri gerçekten büyük yapmış, rahat rahat 2 insanın kullanabileceği gibi hazırlamışlardı. Sağa ve sola bir tane büyük tabure koymuşlar ve iki duvara da fazlasıyla askı takmışlardı. Tam karşımda ki duvar boydan boya aynayla kaplanmıştı. İki ince uzun ayna da arkamda vardı. Büyük ihtimalle sırt dekolteli elbiseler için böyle birşey düşünülmüştü. Karşımda ki aynanın üstüne de iki tane lamba takmışlardı. Bu da kendimi daha net görmemi sağlıyordu. Bu durumdan gerçekten nefret ediyordum. Çevrem ne kadar güzel olduğumu söylesede ben hep aksini düşünmüştüm. Ve bu lambalar yüzümde ki ufak tekef lekeleri bile gösteriyordu.

Tam tişörtümü çıkartırken gözlerim göğüsümün hemen altında ki dövmeye takıldı. O kadar zayıflamıştım ki, dövmeyi derim yerine kemiğime yaptırdım desem inanacaklardı. Ellerimi usulca kemiğime dokundurdum. Ne zaman dokunsam anılarım canlanıyor, sanki o güne geri dönüyordum. Tam o sırada annem dışarıdan "Acele et! Bak bir sürü insan bekliyor. Ben burada bekliyorum." diye bağırdı. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp elime ilk gelen straplez, siyah, mini elbiseyi üzerime geçirdim. Aynaya bile bakmadan dışarı çıktım. O sırada elim fiyat etiketine takılınca gözlerim fal taşı gibi açıldı. Acaba hangi mağazaya girmiştik biz. Bu fiyat da neydi böyle? Annem bana büyülenmiş gibi bakınca, beğendiğini anladım. Hemen sonra saatine bakıp "Buna bayıldım, alıyoruz. Hadi geç kaldık hemen giyin üstünü, elbiseyi de bana ver hemen alayım." dedi.

TastamamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin