Arkadaşlar okuduktan sonra beğenirseniz beni çok mutlu edersiniz. Yorumlarınızı çok merak ediyorum.
Multimedya da Pera Algen var.
Milkshakelerimiz gelince, Pera garsona nazikçe teşekkür edip bana dönüp "Sinirli olmadığına eminsin değil mi?" dedi 7. kez sıkılmadan. Ona bakmadan bahçede oturan Beste'yi izliyordum. Kesinlikle kin tutan bir insan değildim. Ya da bilmiyorum belki de kinci biriydim. "Evet dedim ya. Sinirlenmem için bir neden mi var?" diye son kez sorduğumda, cevap vermek için ağzını açtı sonra her sorduğunda yaptığı gibi birşey söylemeden kapattı. Ya Beste'ye yetiştirecek malzeme arayan bi kızdı ya da inanmak istediğim gibi yanımda olmaya çalışıyordu. Bunu zamanla görecektim çünkü ne kadar istemesem de annem için çokça zaman geçirecek gibi görünüyorduk.
Beste ve Berke'nin söylediklerinden sonra Pera yukarı çıkmayı teklif etti. Benim için yaptığı belli olsa da 'Canım sıkıldı birşeyler içelim mi?' demişti ve üçünü aşağı da bırakıp benimle terasa çıkmıştı. Bu kadar iyi niyetli olabilir miydi? Emin olamıyordum.
"Burada milkshake yapıldığını bilmiyordum." dedi kıkırdayarak. Ne istediğimi sormuştu, bende favori içeceğim olan çikolatalı milkshakei tercih etmiştim. Çok çabuk konu geçiyordu ama bu işime gelmişti.
"Genelde ne içersin ki? Kahve falan mı tercih ediyorsun?" dedim konu bulmaya çalışarak.
"Bizimkiler içki içer, onlar içerken bi kaç defa limonata tercih etmiştim ama Asrın zorla beni alıştırdı." dedi tebessüm ederek. "İlk içtiğim de çok kustum. Sonra neden beni alıştırmak istediğini anladım zaten. Başkalarının yanında rezil olmamı istemiyor." diye devam etti ayağa kalkıp korkuluklardan Asrın'a bakarken. Bende onun yanına gittim, oturmaktan sıkılmıştım. Aynı anda Asrın da başını kaldırmıştı ve ikimize birden bakarken elinde ki bira kutusunu hafifçe havaya kaldırıp gülümsedi. Bir gece de Asrın'a ve Pera'ya karşı içimde ayrı bir sempati oluşmuştu. İyi insanlara benziyorlardı. Pera'da milkshake bardağını hafifçe kaldırarak selam verdi. Tam o sırada gözüm Berke'ye kayınca, onun zaten bana baktığını gördüm. Oh! Ne kadar mükemmel(!) Terasa bu kadar ışık takmak kimin fikriydi ? Ona özellikle baktığımı düşünecekti şimdi. Rahat rahat görebilirdi beni.
Pera eski yerine giderken ben Berke'nin gözlerine baka kalmıştım. Sanki birşey anlatmak ister gibi bakıyordu. Birşey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. Birşey görmek için o kadar dikkatli bakıyordum ki Asrın'ın yukarı çıktığını fark etmemiştim. Yanıma gelip "Kusura bakma. Beste..." dediğinde az kalsın aşağı düşüyordum. Onun da lafı yarım kalmıştı. Acaba ne söyleyecekti? Asrın kolumdan beni tutarken Berke korkuyla yerinden fırlamıştı. Bu kadar panik yapacak ne var ki? Biraz önce beni yanından kovan o değil miydi diye düşünürken Beste'nin hiç hareket etmeden havuzu izlediğini gördüm. Bir şeye üzülmüş gibiydi, çevresinde olup bitenden bi' haber uzun uzun havuza bakıyordu. Yüzü o kadar solmuştu ki, tüm masumluğu ortadaydı. Buradan ona bu haldeyken bakınca iyi biri olduğunu düşünebilirdim.
Berke koşarak yukarı çıkınca ne oluyor diye ona baktım. Gelip sertçe kolumdan tuttu. Dişlerini o kadar sıkıyordu ki kırılması an meselesiydi. Gözleri kararmıştı ki bir an için kötü birşey yaptığımı düşündüm. Gözlerinde korku görsem de bu duygu çok kısa bir süre sonra tıpkı gözlerinin mavisi gibi yerini terk etti. Fakat titremesi hâlâ geçmemişti. Asrın "Berke?" dedi anlam verememiş bir ses tonunda. Asrın'ın sesiyle kendime gelince kolumda ki ağrıyı yeni hissediyordum. Hâlâ çok güçlü sıkıyordu fakat gözleri yavaş yavaş eski rengine dönmüştü. Daha fazla bu acıya dayanamayacaktım. Kolum kesinlikle morarmıştı. "Berke bırak!" dedim güçsüz bir sesle. Bir kaç saniye daha gözlerime baktıktan sonra "Dikkatli ol!" dedi sert bir sesle. Benim hayatım üzerinden bana emir veriyordu. Üstelik sadece dengemi kaybettiğim için bana öfkelenmişti. Yaptıklarına anlam vermiyordum. Kolumu yavaşça bıraktığında elleri hâlâ oradaymış gibi hissediyordum. Kolum tamamen uyuşmuştu.
O sırada orta yaşlı bir adam içeri girip "Çocuklar Selim Bey sizi aşağı çağırıyor." dedi gülümseyerek. Gözleri bana ve Berke'ye kayınca bir an için duraksadı. Daha sonra "Beste nerede?" dedi. Hepsi birden aşağı bakınca onun hâlâ hareket etmeden oturduğunu gördük. "Berke sen aşağı in kardeşini al. Sende kuzeninle birlikte aşağı in Asrın." dedi adam tekrar gülümseyerek. Asrın ve Pera'nın kuzen olduğunu yeni öğreniyordum. Herkes söyleneni yapmak için harekete geçmişti ama beni bu adamla neden tek başıma bıraktıklarına anlam verememiştim. Beni yalnız bırakmışlardı. Hepsini anlardım ama Pera bile arkasına bakmadan gitmişti. Ne için bu kadar şaşırmıştım ki? Sadece bir günüdür tanıyordum.
Adam yavaş yavaş bana doğru yürüyünce ne olur ne olmaz diye elimi yumruk yapmış bekliyordum. Tam önümde durduğunda "Sadece seninle birşey konuşacağız." dedi. Sesi garip bir şekilde güven veriyordu. "Selim amcayı bekletmek istemem." dedim. Benim söylediğimi umursamadan "Benim adım Mehmet. Çocukların bebekliğini bilirim." dedi adam gülümseyerek. Gülümsediğinde gözlerinin yanında kırışıklıklar oluşuyordu. İri ve kaslı vücuduna karşı çok sempatik bir suratı vardı."Her bebeğin bakıcısı falan olur ancak onların hayatları boyunca yanlarında bir koruması oldu." dedi. Durumu sadece dramatik olması için abarttığını düşünüyordum ancak ya doğruysa? Neden bir korumaya ihtiyaç duymuşlardı? Merakıma yenik düştüm ve aklıma düşen soruyu sordum. "Neden? Neden küçük çocukların bi korumaya ihtiyacı olur?" dedim tedirginlikle. Duyacağım şeylerden korkuyordum. Hemde annem bu kadar mutluyken yanlış şeyler öğrenmek istemiyordum. "
"Sakin ol!" dedi adam gülmeyle karışık. Komik mi yani sorduğum soru? "Suratın biraz daha böyle kalırsa erken kırışacaksın." dedi adam hala gülerek. O anda yine suratımı buluşturduğmu fark ettim. Bir günde iki kere. Gerçekten stres dolu bir gün yaşıyordum. Ben yüzümü düzeltince adam kaldığı yerden devam etti "Aslında yaklaşık bir sene önceye kadar bu sadece bir önlemdi. Fakat sonra olanlar oldu. İşini yanlış yapan birinin işten kovulmasıyla başladı." dedi ciddi ses tonunda konuşarak. Gerekçeten benim bundan haberdar olmamı istiyordu. "Kovulduktan sonra maaşını almak için muhasebeye gitmiş ve maaşını istemiş. Muhasebe de çalışan kişi elinde ki bilgileri kontrol edip maaşının yarısını vermiş. Dosdoğru işini yapıyordu çünkü yukarıdan ona öyle bilgi gelmişti. Ancak kovulan adam gerçekten çok kızgınmış. Maaşının yarısını görünce öfkeyle cebinden tabancasını çıkarıp muhasebede çalışan adamı vurmuş." dedi. Dehşet içinde dinlemeye devam ediyordum. Dağ başımıydı burası? Kimse onu yakalamamış mıydı yani? Şimdi adam bir maaş için herkesi öldürecek miydi? "Sorun bu adam değil." dedi iç sesimi duyar gibi. "Adamın kızı hastayış ve çaresizmiş bir anda öfkeyle muhasebeciyi vurmuş. Tabiki adam yakalandı ve şu an hapiste. Kızının tüm masraflarını Selim Bey karşıladı. Sorun vurulan adamın oğlu. Muhasebede çalışan adamı kurtaramadılar. Oğlu daha çok gençti. Babasının ölümünden sonra çok öfkelendi ve Selim Bey ile ortaklarına kafayı taktı. Ölümden onları sorumlu tuttu ve onları öldürmek istedi. Bir kere bu girişimde bulundu ancak yakalandı ve sağlam bir dayak yedikten sonra evinin önüne atıldı. Babasını çok severlerdi ve bu nedenle oğluna kalıcı birşey yapmadılar. Ama pes etmedi. Güçlenip geleceğini söyledi ve kayıplara karıştı. Kim bilir nereye gitti. Hâlâ bizleri huzursuz etmek için notlar, e-mailler göndermeye devam ediyor. Birşey olacağından değil ancak yine de önlemleri arttırdık. Genç çocuk evden kaçtıktan sonra annesi herşeyi holdingin üstüne yıkmaya çalıştı. Sırf bu olaylar sosyal medyaya taşınmasın diye annesini oğlunun bir ilaç ile intihar ettiğine inandırdık. Çok kolay inandı. Onun da birşeylere inanmaya ihtiyacı vardı çünkü. Her neyse işte böyle kızım. Uzun lafın kısası Selim Bey sizi kızı gibi görüyor ve seviyor size bir zarar gelmesini de istemiyor. Bu nedenle sizi de korumak benim görevim." dedi ve gülümsedi. Demek ki Beste'yi görmediği için bu nedenle endişelenmişti."Pekala, teşekkür ederim." dedim tedirginlikle. Babasını kaybeden birinin neler yapacağını bilemezdik. Ya benim veya annemin başına birşey gelecek olursa ne yapardık? Bu günden sonra daha dikkatli olmak zorundaydım. Hem kendim için hem annem için...