Beni koyup koyup gitme, ne olursun
Durduğum yerde dur.
Sanki bütün kırık ağaçlar,
Eğilmiş üstüme bir daha kırılmamak için
Ve gözlerin,
Gözlerin kendini yakmış;
Beni koyup koyup gitme, ne olursun
Durduğum yerde dur.Edip Cansever - Mendilimde Kan Sesleri
_______________________________________Not: Bu bölüm Ece'nin ölümünden sonra Neslihan nasıl öğrendi ve neler yaşadığı hakkında. (Güven'in ve polislerin geldiği yerden başladı)
Keyifli okumalar 🤍
Güven sevdiği kadını ve oğlunu ayağa kaldırdıktan sonra onları arabaya götürdü, bebeği doktorlara emanet ettiler ve yavaşça eve doğru yol aldılar. Yağmur sessizce yeryüzüne inerken, gökyüzü de sanki yaşanan acıyı paylaşır gibi karanlık ve ağırdı. Yaman'ın kollarında sarmalanmış Neslihan gözlerini uzaklara dikip, boş bir bakışla mırıldandı: "Kalbim acıyor, Yaman... Sebebini bilmiyorum ama sanki içimden bir parça koparılmış gibi hissediyorum. Bütün varlığımı tüketen bir acı bu. Şebnem'in ölümü mu çok koydu veya... başka bir şey mi var, anlamıyorum."
Tam o sırada, Yaman'ın telefonu çaldı. Telefonun ucunda komiserin soğuk sesi yankılandı: "Ormana giden yolun kenarında bir ceset bulduk. Genç bir kız, Ece olduğunu düşünüyoruz Yaman. Kimliği teyit etmek için ailenizden birini morga bekliyoruz." Evet kendi kızı olmasına rağmen Serhan Ece'yi yol kenarına bırakıp gitmişti, sırf polisler beni tutamasın diye ölen kendi çocuğu olmasına bile bakmadan bırakıp gitmişti. Öte yandansa Yaman duyduğu sözlerle yerinde donup kaldı. Kelimeler kurşun gibi saplanmıştı yüreğine. Annesine bakıp "Ece..." diye fısıldayabildi sadece, sesi boğuk ve keder doluydu. Neslihan bir an Ece'nin adını duymuş gibi oldu ve oğluna sordu, "Ne oldu, Yaman? Neler oluyor?" Ama Yaman gözlerini kaçırarak ona gerçeği söyleyemedi; annesinin bu acıyı kaldıramayacağını biliyordu.
Yaman, babasına "doğruca emniyete gidelim, orda halletmem gereken bir şey var" dedi. Ve emniyete doğru yol aldılar. Neslihan defalarca neden gidiyoruz diye sormasına rağmen Yaman yol boyunca sessizdi, aklı cesur ve neşeli kız kardeşi Ece'deydi. Yağmur cama vururken, düşüncelerinde geçmişin izleri geziniyordu. Her şey o kadar ani olmuştu ki, olanları kabullenemiyordu. Emniyete geldiklerinde Yaman, annesi ve babasına arabada beklemelerini söyledi, cesedi görmek için yalnız başına morga doğru gidiyordu.
Yaman'ın ayakları onu taşımıyordu. Her adımında geçmişteki Ece'nin gülümsemesi, kahkahaları, mutlu anları zihninde canlanıyordu. Sonra o soğuk, sessiz odada, Ece'nin cansız bedenini gördü. Dudakları morarmış, yüzünde acı izleri vardı. Kız kardeşi, babasının kirli işlerinden kaçamamış ve hayatının baharında bu dünyadan göçüp gitmişti. Yaman, o an dizlerinin üzerine yığıldı. İçinde kopan fırtınalar, dışarıda yankılanıyordu. "Hayır!" diye haykırdı, sesi bütün sessizliği yırtarak morg duvarlarında yankılandı. Bir süre sonra Yaman kendini toparladı ve annesine gerçeği açıklamak için dışarı çıktı. Koridorun sonunda, ona doğru yürüyen annesini ve babasını gördüğünde içindeki acı yeniden depreşti. Gözyaşlarını hızla silip derin bir nefes aldı.
Neslihan, oğlunun yüzündeki acıyı fark edince endişeli bir şekilde "Ne oldu?" diye sordu. Yaman, gözlerini annesinden kaçırarak zorlanarak konuşmaya başladı:
Y: Anne... Ece...
Kelimeler boğazına düğümlenmişti; acının ağırlığı onu nefessiz bırakıyordu.