"iskoş bana Barbie bebek alsana." Kaşlarını çattı İskender. İskoş neydi?
"İskoş ne kız?" Dudaklarını ağzına kapatıp güldü yağmur.
"İskenderin kısaltması demek." Dedi mercimek çorbasından bir kaşık içerken.
"Bana İskoş demesen olur mu?" Dedi İskender. Küçücük ağzına kocaman kaşığı sokmaya çalışırken konuştu.
"Niye ki?"
"Bak bakalım bana nerem iskoşa benziyor. Askerim kız ben asker. Duysalar babayla dalga geçerler." Tatlı tatlı sırıttı yağmur.
"Ama burada kimse duymaz ki bizi, burada derim sadece olur mu?"
"Sadece burada ama söz mü?"
"Hı hı söz."
"Afferim şimdi çorbanı iç."
"Şey."
"Ney."
"Barbie alır mısın? Burada hiç oyuncağım yok."
"Oyuncak dükkanı alayım mı kızıma?"
"Alır mısın gerçekten?" Dedi heyecanla yağmur.
"Oyuncak dükkanı kulun köpeğin olsun." Neslihan onları kapının pervazına dayanmış gülerek izliyordu.
"Yediniz mi yemeğinizi."
"Evet anne. Biliyor musun İskoş bana Barbie alacak." Ekledi İskender.
"Ve oyuncak dükkanı."
"Evet öyle diyor ama ben inanmadım. Çünkü oyuncak dükkanı almak için çok para olması gerek dini anne." İskender yüzünü buruşturdu.
"Baban bir bankamatik yağmur."
"Evet annecim çok para olması gerek. Ve yemeğini yiyip büyürsen senin çok paran olur."
"O zaman pembe araba bile alırım dimi." Başını salladı Neslihan. Yağmur İskendere döndü.
"Hemen büyümem gerek iskoş."
"Tamam yeter bu kadar iskoş demek. Fiskos masası gibi oluyor." Dedi İskender.
"O nekine."
"Bi tür masa."
"Ben fiskos masası istiyom. Hemde pembe."
🎡
Elimdeki kahve fincanını sehpaya koydum. Kızlar yoğun bir muhabbetin içindeydi. Pek onları dinlemiyordu. Aklı hala yiğit ile mutfaktaki o pozisyondaydı. Gözüm yigiti aradı ama bulamadı. Nereye kaybolmuştu hemen.
"Kimi arıyor gözlerin öyle fıldır fıldır."
"Yiğit nerede İdil." Sırıttı.
"Az önce çıktı acil bir işi çıkmış." Başımı salladım. Biraz konuştuktan sonra kalktım. Eve geçip çizim yapmam gerekiyordu.
🎨
Elime aldığım fırçayı tuvale dokundurdum. Resim çok güzel oluyordu. Yaklaşık 3 gündür evden çıkmadan resim çizmiştim. Telefonumu alıp bir fotoğraf çektim ve Instagrama attım.