"İskoş bana Barbie bebek alsana."
İskender, elindeki kaşığı bırakıp kaşlarını çattı. Küçük kızın yüzüne dikkatle baktı.
"İskoş neydi şimdi?"Yağmur kıkır kıkır güldü, dudaklarını kapatıp utangaç bir edayla başını eğdi.
"İskender’in kısaltması... İskoş işte."
Bir yandan mercimek çorbasından kocaman bir kaşık almaya çalışıyordu ama ağzı minicikti."İskoş demesen olur mu?" diye sordu İskender.
"Niye ki?"
"Kız ben askerim. Bir duysalar var ya… Babayla dalga geçerler. ‘İskoş’ neymiş."Yağmur gözlerini kıstı, tatlı tatlı sırıttı.
"Ama burada kimse duymaz ki bizi. Sadece burada derim. Söz."İskender bir kaşını kaldırdı, sonra yumuşadı.
"Sadece burada ama, tamam mı? Söz mü?"
"Söz."
"Aferin. Şimdi çorbanı iç."Yağmur biraz durdu, gözlerini kocaman açıp başını hafifçe yana eğdi.
"Şey..."
"Ney?"
"Barbie alır mısın? Hiç oyuncağım yok burada."İskender başını iki yana sallayıp güldü.
"Oyuncak dükkanı alayım mı sana? Hepsi senin olsun."Yağmur’un gözleri parladı.
"Gerçekten alır mısın?"Tam o sırada kapının pervazına yaslanmış Neslihan onları izliyordu, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle içeri girdi.
"Oyuncak dükkanı kulun köpeğin olsun.""Yediniz mi yemeğinizi?"
"Evet anne! Biliyor musun, İskoş bana Barbie alacak." dedi Yağmur ciddiyetle.
"Ve oyuncak dükkanı." diye ekledi İskender.Neslihan başını eğip göz kırptı.
"Ama çok parası olması gerek di mi anne? Çünkü oyuncak dükkanı çok pahalı."
İskender kaşlarını kaldırdı.
"Baban bankamatik kızım.""Evet annecim, çok param olursa… belki büyüyünce pembe araba da alırım."
"Büyürsen her şey olur."Yağmur bir anda dönüp İskender’in gözlerine baktı.
"O zaman hemen büyümem lazım, İskoş!"İskender oflayarak arkasına yaslandı.
"Yeter artık şu 'İskoş' demek. Fiskos masası gibi oldum."
"Fiskos masası ne ki?"
"Bir tür masa..."
"Ben fiskos masası istiyom! Hem de pembe!"🩷
Elimdeki kahve fincanını sehpaya bıraktım. Kızlar kendi dünyalarında bir şeyler konuşuyordu ama kulağımda yankılanan tek ses, mutfakta Yiğit'le baş başa kaldığımız o anın sessizliğiydi. Gözüm onu aradı fark etmeden. Ama ortalarda yoktu. Nereye gitmişti?
"Kimi arıyor gözlerin öyle fıldır fıldır?" diye fısıldadı İdil.
Yüzümde yakalanmış bir tebessüm oluştu."Yiğit nerede?"
"Az önce çıktı. Acil bir işi çıkmış."
Başımı onaylar gibi salladım. Aklım hâlâ onun ellerindeydi… pansuman yaparken bana bakan gözlerindeydi.🩷
Üç gündür dışarı çıkmamıştım. Ev sessizdi. Elimdeki fırçayı tuvale dokundurduğum anda içimdeki karmaşa bir nebze duruluyordu. Her renk, içimdeki bir duyguyu dışarı çıkarıyordu.
Telefonumu elime alıp bir kare çektim.
@yagmuralinkaraPaylaştım. Beklentim yoktu. Ta ki ekran ışığı yanana kadar.
---
Yiğitcevikk hikayenizi beğendi.
Yiğitcevikk hikayenize yanıt verdi.Yiğit: Kaç gündür sesin çıkmıyorsa belli ki yine bir şeyler çiziyorsun.
Ben: Çizmeyi seviyorum. Terapi gibi geliyor.
Yiğit: Bu benim boksa duyduğum aşk gibi.
Ben: Evet, biraz öyle…
Yiğit: Ne çiziyorsun?
Ben: Bir erkek yüzü.
Yiğit: Hadi ya?
Yiğit: Kimmiş o erkek?
Yiğit: Biz de bilelim yani…Ben: Pinterest’ten gördüm. Kafa dağıtmak için çizdim. Bilmiyorum kimin yüzü olduğunu.
Ben: Peki sen ne yapıyorsun?
Yiğit: Spor.
Yiğit: Aslında ben hep spor yapıyorum.Ben: Boksa olan aşkın gözümü yaşartıyor…
Yiğit: Geç dalganı.
Yiğit: En azından ben, “ilham gelmedi” diye günlerce bir tuvalin başında beklemiyorum.Ben: Bu biraz ağırdı.
Ben: Sindirip gelmem gerek.---
(Yiğit’in iç dünyası)
Ekrana baktı. Dudakları istemsizce kıvrıldı. Gülümsüyordu. Uzun zamandır böyle bir tebessüm yüzüne uğramamıştı. O sırada kapıdan Duru içeri girdi.
"Hayret, bu sefer kendini odana kapatmamışsın."
"Az sonra inerim. Sen neye sırıtıyorsun? Hem beni arayabilirdin, gelip alırdım seni."
"Gerek yoktu abi. Artık çocuk değilim."
"Ama bir şey olsaydı?"
"Olmaz."
"Bilemeyiz Duru…"
Derin bir nefes aldı.
"Korkuyorum. Bir şey olsa, haberimiz olmayacak.""Haklısın."
Duru yanına oturup sarıldı. Sessizlik bir anlığına güven verdi."Yarın gösterim var."
"Vay be… Aştık kendimizi."
"Biraz öyle oldu."
Duraksadı.
"Yağmur’u da çağırsana."Yiğit’in dudağındaki gülümseme büyüdü.
"Çağırırız."
"Onun ismi geçtiği an gülüyorsun."
"Biraz… bir şeyler var galiba."
"Biraz mı? Mutfağın ortasında yakalandığınız pozisyonda birazdan fazlası vardı."
Yiğit yerinde rahatsızca kıpırdandı.
"Yarama pansuman yapıyordu.""Öyküye bile pansuman yaptırmazdın. Yağmurla aranızda milim yoktu. Kusura bakma ama herkes yer de ben yemem."
Sessizlik.
"Doğru değil mi?"
"Of Duru… of."---
(Yeni mesaj)
Yiğit: Yağmur
Yiğit: Kız
Yiğit: BaksanaBen: Efendimm?
Yiğit: Sindirebildin mi?
Ben: I-ııı…
Yiğit: Şaka yapmıştım ya.
Ben: Biliyorum Yiğit. Ne oldu?
Yiğit: Duru’nun gösterisi varmış. Seni de çağırmamı istedi.
Ben: Ne zaman?
Yiğit: İki hafta sonra.
Ben: Gelirim.
Yiğit: Sevindim.
Yiğit: Görüşürüz o zaman.Ben: Görüşürüzzz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanvas Ve Kan
Novela Juvenil"Aşk ve mantık, yer altı ve yer üstü hepsi bir yumruk darbesi."