Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🍁
Sergi günü gelmişti. Kalbim göğsümden çıkacakmış gibi atıyordu. Bir gün kendi ellerimle yaptığım tabloların bir galeride sergilenmesini hep hayal etmiştim. Aslında bunu annemin parasıyla kolayca yapabilirdim ama istemedim. Kendi emeğimle, kendi çabamla başarmak istedim. Ve başardım.
Sergiye Duru’yu ve Yiğit’i de çağırmıştım ama henüz gelmemişlerdi. Annemin birkaç arkadaşı gelip beni tebrik etti. Elbisemin kenarını huzursuzca sıktım. Üzerimde siyah-bordo tonlarında, sade ama şık bir elbise vardı.
Tam o sırada bir ıslık sesi duydum. Annemin en yakın arkadaşının oğlu Mert’ti.
Mertler şaşırtmaz.
— “Bu ne güzellik Yağmur Hanım,” dedi yılışık bir şekilde. Gülmek yerine gözlerimi devirdim.
— “Ama hiç böyle oluyor mu? Biz iltifat ediyoruz, sen göz deviriyorsun.” diye güldü. Tam cevap verecektim ki biri adımı seslendi.
— “Yağmur.” Yiğit’ti bu. İçimden geçen tek cümle: Seni bana gönderen her türlü ilahi güce kurban olayım Yiğit.
— “Hoş geldin,” dedim gülümseyerek.
Elinde bir buket çiçek vardı. Bana uzattı.
— “Hoş buldum. Çok güzel olmuşsun.” — “Teşekkür ederim.” — “Eli boş gelinir mi bilemedim. Duru’ya sordum, ‘Çiçek al abi kıza, yeterince öküzlük yaptın zaten’ dedi.” Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
— “Teşekkür ederim çiçekler için.” Bakışları birden arkamdaki kişiye kaydı.
— “Yiğitçim, seni burada görmek ne hoş,” dedi Mert. — “Aynı şeyleri senin için söyleyemeyeceğim Mert,” dedi Yiğit buz gibi bir sesle. — “Hadi ama, biz eski dostuz.” Mert bana dönüp, — “Sizin aranızda ne var?” dedi.
Ama Yiğit beni beklemeden konuştu:
— “Seni ilgilendirdiğini hiç sanmıyorum.” Mert başını iki yana sallayarak güldü. — “Hâlâ orada mısın sen? Üç yıl geçti, amına koyayım. Koskoca üç yıl!” — “Her şeyi unuturum ama ihaneti unutmam. Şimdi siktir git. Kızın en özel gecesini mahvetme.”