Aşk suçtu.
Senin olmayan birisi için beslediğin duygular bir cellat gibi dikilirdi karşına. Sonra kollarına iki asker girerdi, o askerler başını bir kütüğün üstüne bastırırken boynuna inecek baltayı büyük bir sabırla beklerdi insan beklerdi ki, cell...
Öncelikle yeni kurguma hepiniz hoş geldiniz. Aslında bu kurgu hiç kafamda yoktu bu sabah öylesine oturduğum bir anda aklıma düştü. Bende durmadım tabi, işe koyuldum. Tüm günümü bu kitap için harcadım diye bilirim aslında ama olsun değer.
Öncelikle kitapa geçmeden önce uyarmak istediğim bazı şeyler var o yüzden hemen açıklamaya geçeyim.
1)Yazdığım hikaye Karadenizde geçeceği için bazı sahneler çoğunlukla şiveli olacak👍 Türk olmadığım için bazı küçük küçük yazım hataları ola bilir 🤍
2) Hikayede şiddet içeren sahneler kan vs. çok ağır olmasada küfürler ola bilir lütfen bunları bilerek okuyun.
3) Bol Bol yorum yapmayı unutmayınnnn🙉Buraya bir Yavuz Payidar bırakıyorum. (Çaktırmayın adı aşırı hoşuma gitti şimdiden)
O zaman hikayeye geçelimmm...
Keyifli okumalarrrr..
....
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hafif rüzgar arabanın penceresinden içeri giriyordu. Karadenizin güzel havası arabanın içinde tanıdık bir koku yaratırken Yavuz'un çatılan kaşları bir nebze olsun yumuşamıştı. Seviyordu memleketini, gerçi işler uzun zamandır onu doğduğu yerden ayırmıştı ama şimdi geri dönmenin mutluluğunu yüreğinde taşıyordu. Özlemişti ailesini, en çok da küçük kardeşini. Karadenizin havasını burun deliklerinden ciğerlerine doldururken kapattı kehribar gözlerini birkaç saniyeliğine ardından geri açıp parmaklarını direksiyona vururken keyifle izledi avcunun içi gibi bildiği yolu.
Yaylaların yanından geçerken çalışan işçiler bir kez daha takıldı gözlerine. Yazın çay toplamak için yaylaya çıkan işçiler kışıda toprağı gelecek yaza hazırlamak için çalışırdı.
"Yavuz abi gelmuş!" Arabasını gören çocuklardan biri çığlığı bastığında Yavuz'un dudakları arasından bir kıkırdama kaçtı. Onların yanından geçmeden önce durdurdu arabayı ve kafasını camdan çıkarıp heyecanla onu izleyen çocuklara baktı.
"Özledunuz mi ha benu?" Karadeniz şivesi pek kullandığı bir şive değildi ama severdi memleketinin ağzını. Çocuklar koşarak arabanın yanına geldiğinde içlerinden biri ellerini arabanın açık olan cam kenarına yasladı.
"Özleduk!" Dedi Esat yüzünde ki neşeli gülümsemeyle. "Ne geturdun bize?"
"Ula siz benu hediyeler içun mi bekliyisiz?" Şakacıktan bir öfkeyle konuştuğunda Esat mahçup bir şekilde baktı ona.
"Olur mu abi öyle şey? Hediye içun değul tabi." Yavuz gülerek baktı onlara, amacı karşısında ki çocuğu utandırmak değildi ama seviyordu çocuklarla uğraşmayı. "Akşam evin önüne uğrayın, vereceğim hepinizin hediyelerini." Dediğinde Esat hızla salladı başını.
"Tamamdur! Görüşuriz akşama!" Yavuz gülümseyerek salladı başını. "Görüşürüz, koşun hadi iş başına sonra kontrol etmeye geleceğim!" Esat hiç itiraz etmeden koşarak döndü tarlaya. Yine takip etti peşine takılan çocuklar onu.