Üç gün sonra Loki bize tam dolunayın tarihini verdi, sadece iki gün vardı. İki gün sonra ya özgür olacaktım ya da ölecektim. İkinci ihtimali düşünmek bile istemiyordum, sonunda ailem yanımdaydı sevdiğim insanlarla mutluydum. Hayatımda ilk kez kendimi tam hissediyordum.
Akşam yemeğine inemedim çünkü yiyebileceğimi bile sanmıyordum. Ailemle daha fazla zaman geçirmem lazımdı belki de, bunlar son olabilirdi.
Düşündükçe daha çok sıkıntıya giriyordum, yatağımdan çıkacak gücüm olmadığı için sadece duvara bakıyordum. Korkuyordum, bunu belki ilk kez kendime itiraf ediyordum ama korkuyordum. Her şeyi kaybetmekten korkuyordum.Yarım saat sonra kapım çalındı, gelen Bruce ve Clint'ti. Yemeğe gelmediğim için endişeli olduklarını biliyordum. Onları içeri almadan bağırdım. " Sorun yok! Kızlar şeyler." Üstüme gelmeyeceklerine inanmak istiyordum çünkü tek ihtiyacım olan şey yalnız kalmak gibi hissediyordum. Bir süre daha kapıda durdular sonunda ikisi de gitti, bende duvara bakma işime geri döndüm. Ayin ve ters gidebilecek her şey kafamın içinde dönüyordu, her yeni kötü düşünce sanki boğazımı biraz daha sıkıyordu.
Beş dakika geçmeden kapı tekrar vuruldu, bu sefer gelenler Pietro ve Peter'dı. Onları görünce hafifçe gülümsedim, benim yokluğumda bile bir süredir birlikte ders çalıştıkları için eskisinden daha iyi anlaşıyorlardı.
" Mad... Bizi içeri al."
" Örümcek sezilerim orada birinin yardıma ihtiyacı olduğunu söylüyor."
Onlara kıkırdadım, o an çok da yalnız kalmak istemediğimi fark ettim. İki dost fena olmazdı. Ayağa kalkmayı hala istemediğim için çember yüzüğüme bakındım ama o da çok uzaktaydı. Tek çarem telekinezi ile açmaktı, derin bir nefes alıp zihnimi temizlemeye çalıştım, elimi savurduğumda kapı neredeyse yerinden çıkacak bir güçle savruldu.
" Ups üzgünüm. " dedim gülerek. " Telekinezi en iyi olduğum konu değil."
Pietro bir kapıya bir de bana baktı, şaşkın şaşkın başını iki yana salladı. " Sırf üşendiğin için kapıyı söküyordun az kalsın."
" Ne diyebilirim ben çok tembelim." dedim gülerek. İkisi davet beklemeden içeri girdi. Pietro yatağa yayılırken Peter da küçük kanepeme oturdu.
" Yemeğe inmediğim için mi geldiniz?"
" Onu bilmiyorduk bizde inmedik. Sadece seni görmeye geldik işte."
Onlara bakarken gözlerim doldu, ağlamak istemiyordum ama çok zordu. Beni seven düşünen arkadaşım ve sevgisine dair en ufak bir şüphem olmadığı bir sevgilim varken... Her şey bir pamuk ipliğine bağlıydı. Ağladığımı görünce ikisi de panikledi.
Peter büyük bir endişe ile öne doğru eğildi. " Yanlış bir şey mi söyledim? Maddie çok özür dilerim! Seni üzdüm mü?"
Peter'ın paniği yüzünden bir yandan ağlıyor bir yandan gülüyordum. Pietro kıkırdayıp kolunu bana doladı. " Tamam sorun yok... Hepsi geçecek. Tanrı aşkına o kadar dayandın şimdi basit bir ayini de yapabilirsin."
Öyle karışık duygular içindeydim ki ağlarken kahkahalar atmama ramak kalmıştı. Pietro'ya son kez sıkıca sarılıp geri çekildim. Özellikle Peter panik içinde beni izlerken gözlerimi kurulamaya çalıştım. " Çok üzgünüm..." diye mırıldandım. " Sinirlerim bozuk. Ayin falan filan biliyorsunuz."
Peter'ın gözle görülür rahatlamasına Pietro ile aynı anda güldük. " Anlıyoruz seni. Yani en azından deniyoruz diyebilirim."
" İyi ki varsınız. "
Pietro sonunda omzumdan dökülmeye başlayacak kadar uzanmış saçlarımı hafifçe okşadı. Benim için ne kadar zor olduğunu biliyordu, içimi görebiliyordu. Bu kaybedemeyeceğim kadar değerliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
born to die // Pietro Maximoff
FanfictionLoki'nin yanına aldığı ölüm cadısı bir kız. Yalanları görebilsede doğruları bulmak için savaşması gereken çok savaş var. Düşmanı olan Avengers'ın bir parçası olup eksik yanlarını tamamlayacak. Hızlı bir çocuğun yardımı ile.