18

66 10 12
                                    

Aşklarım ayyyllaarr sonra herkese merhaba. Wattpad'in ülkemizde erişim engeli almasından sonra çoğu yazar givi bende yazmayı bir dönem bıraktım. Yaparken gerçekten tek mutlu olduğum şeyin elimden alınmış olması beni inanılmaz üzmüştü hatta bir ara cidden yazmayı bırakmayı falan bile düşündüm ama gerçekten tek mutlu olduğum yer burası. Ki VPN vesaire hala giren bir çok okur olduğunu gördüğüm için yazdığım şeyleri sizinle de paylaşmak istedim, bekleyen çok fazla insan olduğunu biliyorum, sizlere ulaşabilmem için akıma başka hiçbir yol gelmediği için yazdıklarımı paylaşma kararı aldım. Keşke bu hallere düşmeseydik, Wattpad kimseye hiçbir zarar olmayan hatta bize iyi gelen bir yer, umarım en kısa sürede bu aptalca karar geri alınır ve özgür bir şekilde okumaya devam ederiz.

***

Arkadaslarrrrr hızlı bir bilgilendirme. Bu bölümden itibaren artık 13. Bölüm olan Yılbaşı özelden sonrasına geçiyoruz. Muhtemelen pek hatırlamıyorsunuzdur o yüzden o bölüme bir göz atıp gelirseniz daha iyi olur.

Keyifli okumalar.



•••

Elimdeki çember yüzüğü çevirirken bir yandan da diğer elimdeki kitabı okuyordum. Ölüm Cadılığı: Güçler ve Lanetler kitabına göz atarken diğer kanepede de Strange oturuyordu.

“ Bana yirmi beşinci sayfayı okumanı istiyorum.” Dedi.

İçimi çekip dediği sayfayı açtım, birkaç ay öncesinde aramız çok kötü olsa da çember yüzüğü bana emanet etmesi aramızdaki buzları eritmeye başlamıştı.


“ Ölüm Cadılığında ki en basit kurallardan biri ruhları asla rahatsız etmemektir. Ruhlar gelmek isterse gelir, konuşmak isterse konuşur, vereceğiniz işi yapmak isterse yapar. Bunları ona zorla yaptırmak cadının enerjiyi kendi bedeninden vermesi demek, bu da cadının bedenindeki sihirsel enerjinin yok olması ve yerine sadece ölüm siyahının gelmesi demek.”

Okumayı bıraktım ve Strange’e baktım. “ Saygısızlık etmek istemem usta ama... Bunları emin ol çok iyi biliyorum zaten.” Kollarımdaki ve vücudumda lanetler bunun en büyük kanıtıydı. Sürekli ilerleyen lanetler... Aylar olmasına rağmen kimseye tek kelime edememiştim.

“ Biliyorum Madelyn. Sadece devam et.”

İçimi çektim ama artık usta çırak ilişkimize daha fazla saygı duymaya çalıştığım için gözlerimi devirmemeyi başardım ve okumaya devam ettim. “ Lanetler genellikle büyünün kötüye kullanımı bittiğinde ilerlemeyi durdurur ancak cadı durmazsa lanetler onun bütün sihirsel gücünü yok edene kadar devam eder ve sonunda cadı ölür. “ Okumayı bırakıp hafif bir panikle Strange’e baktım.

“ Yani bütün vücudu simsiyah olursa cadı ölür mü? “

Strange onaylar şekilde başını salladı. “ Kısaca evet. Cadı durmazsa lanetler onu ele geçirir ve kendi sonunu getirir. “


Gergin bir şekilde yuktundum, bütün boğazım bir anda kupkuru olmuştu. “ Ya cadı artık lanetli büyüler yapmayı bırakmışsa? Yani benim gibi, lanetlerin devam etme şansı var mı?”


Elimden gelen en umursamaz sesle konuşmaya çalıştım fakat sesimin titremesine engel olamadım. Strange içini çekip biraz düşündü. “ Yani... Bu olay pek sık görülmez, lanetler asla durduk yere ilerlemez.” Bana kaşlarını kaldırıp devam etti. “ Ama çok nadir durumlar vardır. Büyünün bitmemiş olması gibi muhtemelen okumaya devam edersen kitapta göreceksindir. Neyse sanırım bugünlük bu kadar yeter. “


Kitabı kapattım ve titreyen ellerimi saklamak için kitabı sıkıca tuttum. “ Büyünün bitmemesi ne demek?”


“ Bu uzun ve karışık bir konu Madelyn sonra anlatılırım.”


Israr edersem onu şüphelendireceğimi biliyordum, başımı salladım ve ayağa kalkıp gideceğim portalı kendime açtım. İyi geceler dileyip portalı kapattım ve kendimi yatağa bıraktım. İki gün sonra ponpon kız seçmeleri vardı, lanet olası lanetlerim ilerlemeye devam ediyordu ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de Pietro beni yılbaşında öpeli tam üç ay olmuştu.

O öpücüğü hiç hatırlamıyordu bile ama bende unutamıyordum.

Kitabı kucağımda açıp biraz daha okumak istedim, belki şu bitmemiş büyü olayını çözersem lanetlerin durmasını sağlayabilirdim. Gecenin bir saati olduğunu için kimseyi rahatsız etmek istemiyordum, lambamı kapattım ve başucuma basit bir ışık rùnü çizdim. Gelen cılız ışık kitap okumam için yeterliydi.


Gözlerim sayfalarda dolanmaya başladı, bitmemiş büyü tarzı bir kelime arıyordum fakat hiçbir şey bulamadım. Sonra bir başlığı görünce durdum.
Ölüleri Geri Getirenler

Evet bunu bir kez yapmışlığım var...

“ Ölmüş birinin ruhuna tekrar hayat vermek belki de yapılan en zor lanetli büyüdür. Ruhlar dünyasındaki dengenin bozulmaması için ruha karşılık ruh verilir, yani cadı önce birinin ruhunu adak olarak sunar. Ardından... “ Ayinin yazdığı kısımları hızlı geçtim daha önce pratik olarak yaşadığım için epey iyi biliyordum.

“ ... Lanetlenen cadı eğer lanetli büyüleri bırakırsa – bunlar ruhları zorla kullanmak olarak basitçe anlatılabilir – lanetler durur. Cadı bunlara devam ederse sonu ölüm olur.”


Burada bilmediğim bir şey yazmıyordu, bakmaya devam ederken sayfanın sonunda minik bir uyarı baloncuğu gördüm.

“ Lanetlerin sebepsiz devam etmesi çok nadir olsa da görülebilir. Bilgisiz bir ölüm cadısı eğer ölüyü geri getirirken ruhlar dünyasını yaşayanlar dünyasından ayıran kapıyı açık bırakırsa gücü emilmeye devam eder. Lanetler ilerlemeyi sürdürür. Bu çok nadirdir çünkü bir ölüyü diriltebilecek kadar güçlü olan bir cadı bu hayatı yapmaz. Açık kalan kapı konusu Ölüm Cadılığı : Beceriksiz Cadıların Rehberi kitabında daha detaylı yazılmıştır. “


Açık kalan kapı olayı ve Strange’in bahsettiği bitmemiş büyü muhtemelen aynı şeydi. Artık gözlerim yanmaya başladığı ve içimdeki sıkıntı inanılmaz derece de büyüdüğü için rùnü silip kitabı kenara koydum. Yatağa yerleşip gözlerimi kapattım, korkuyla atan kalbimi sakinleştirebilecek kadar bile iyi hissetmiyordum. Derin nefesler aldım, sakin kalmam lazımdı ki bu sorunu tek başıma çözebileyim... Sen Madelyn Lucy Barton’sun kimseden korkmazsın...



Okulun kapısından girer girmez Peter yanımızda bitti, Pietro ona bayılmıyordu ama artık araları daha iyi sayılırdı.

“ Heyecanlı mısın?”

Yüzümü ekşittim, elbette iki gün sonra olacak Ponpon kız seçmelerini soruyordu. Gergindim, mutsuzdum ve muhtemelen bunun üstüne biraz daha düşünürsem kusacaktım.

“ Eh biraz... Nat iyi ilerlediğimi söylüyor, şansım fazlaymış.” Gibi bir şeyler mırıldandım, nedense bu işi başarabileceğime dair içimde kendime karşı hiç inancım yoktu. Evet ölüleri geri getirebilirdim, insanların ruhlarını kontrol edebilirdim ama iş normal bir kız olmaya gelince... Eh bu benim en başarılı olduğum konu kesinlikle değildi.

Pietro üst dönem dersleri için bizden ayrılırken Peter ile ilk dersimize gittik. Okul ve dersler ise benim için ayrı bir dert konusu oluyordu. Derslerde çok geriydim, hayatımda gittiğim ilk gerçek okuldu burası. Bruce ve Tony bana özel dersler veriyordu fakat derslerimin hepsini ucu ucuna geçebilmiştim.

Kimya öğretmeni sınıfa girerken başımı masaya yasladım, dinlemeye çalışacaktım tabii ama... Ne kadar anlatsam işte. Benim aksime Peter ders için gerçekten heyecanlıydı, öğrenmeyi seviyordu ve dersleri muhteşemdi. Dersleri bu kadar iyiyken okulu bende sevebilirdim muhtemelen.


Öğretmenimiz Bayan Green derse hala başlamadığı için kafamı kaldırıp ne yaptığına baktım. Yanında bir kız vardı ve onu bize tanıtmak için bekliyordu. Kızı görür görmez onun normal bir insan olmadığını anladım. Ruhu farklıydı. Hızlıca Peter’ın kolunu tutup sıktım. O normal değil dedim zihinde. Peter kaşlarını kaldırarak bana baktı, belli ki örümcek hisleri bu kız için alarm vermiyordu.


“ Çocuklar bu Talya High. Talya kendini tanıt hadi. “


Kızın uzun neredeyse beyaza yakın sarı saçları at kuyruğu şekilde toplanmıştı, uzun ince bir yapısı vardı ve bir su perisi kadar zarif görünüyordu. Zihnine girmek için kendimi toparladım – ki bunu çok lazım olmadıktan yapmıyordum, malum lanetlerimin ilerlemesi falan- ama giremedim. Güçlü bir bariyer zihnini koruyordu. Ruhu ise bana fazla ipucu vermedi, sadece normal insanlardan çok farklı olduğunu görebiliyordum.


“ Merhabalar ben Talya, buraya Kanada’dan geldik annem orada bazı çalışmalar yapıyordu...” Falan filan, ağzından çıkan her şeyin yalan olduğunu bilmem için ruhunu görmeme ihtiyacım yoktu.

“ Yalan söylüyor!” diye fısıldadım Peter’a. Onun bu kadar sakin olması beni delirtiyordu.

“ Sakin ol Maddie, kızın bir tehdit değil. En azından şimdilik.”

Öfkeyle önüme döndüğümde Talya’nın yanımdaki sıraya oturduğunu gördüm. Bana bakıp gülümsedi. O an görgü kurallarını umursamayacak kadar tuhaf hissettiğim için tekrar sıraya başımı koydum. Neyse ki Peter biraz da olsa panik hissettiği için rahatladım. Ders başlarken dinlemeyi gerçekten denedim.



Ders biter bitmez kendimi koridora attım, Peter’ın inek arkadaşları ile bazı inek işleri olduğu için yalnızdım. Belki Pietro’yu bulurum umudu ile yemekhaneye doğru yürürken Talya’nın ruhunu hissettim.

“ Merhaba Brjinya Heladottir.”

Bütün tüylerim diken diken oldu, belki de saçlarım bile dik dik olmuştu. Yavaşça ona doğru döndüm. “ Ne dedin sen?”

Talya kocaman gülümsedi. “ Ne? Yanlış bir şey söylemedim ya?”

“ Benim adım Madelyn Lucy Barton.” Dedim tane tane. “ Başka bir şey değil.”


“ Ah ama biz seni Brjinya olarak biliyoruz, Hela’nın kızı.”


“ Sen kimsin? Siz kimsiniz?”


Bana doğru bir adım atınca bende geriye doğru bir adım attım. Ölüm büyülerimi kullanmak istemiyordum lanetlerim zaten beter durumdaydı ama bu kızın da neler yapabileceğini bilmiyordum.

“ Salem cadılarını duymuşsundur. Beni seni uyarmam için seçtiler. Adım gerçekten Talya. “ Önümde saçma şekilde bir reverans yaptı. “ Su cadısıyım eğer merak ediyorsan ama ah senin gibi ölüm cadıları hep çok ilgimi çekmiştir.”

Başımı kaldırıp etrafıma baktım. Belki birileri bana yardım edebilir diye umuyordum fakat şansıma koridorda hiçkimse yoktu. Gerilmeye başlamıştım, Salem’in benimle ne işi olabilirdi?

“ Benden ne istiyorsunuz? “

Talya sanki bu çok açıkmış gibi bana baktı, yüzünden onu yumruklamamı isteyen gülümsemesi vardı. “ Sence? Fesatlık Tanrısına tekrar hayat verdin, cadıların adına lekeler sürdün. Yargılanman isteniyor.”

“ Benim bir meclisim yok. Kimsenin adına da leke falan sürmedim!”

İçimden çığlıklar atıyordum, cidden bir günüm bile sakin geçmeyecek miydi?!

“ Bunu başka bir yerde konuşalım Lucy.” Dedi adımın üstüne bastırarak. “ Sırf senin için bu aptal okula geldim, seni uyarmak için. “

“ Tamam sağol şimdi gidebilirsin.”

O an gülümsemesi soldu ve yüzünün gerçek hali ortaya çıktı. Öfkeli bir bakış yüzüne yerleşti bir adım daha üstüme geldi, bir adım daha, bir adım daha. Sırtım duvara değene kadar.

born to die // Pietro Maximoff Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin