İyi okumalar :)
Multimedya: HaziranNot: Bölüm düzenlenmiştir.
******
Limon ağacının altında gördüğüm şey grinin en güzel tonunda tüylere ,masmavi gözlere sahip şirin mi şirin, mini minnacık bir yavru kediydi. O kadar tatlıydı ki nasıl sesleneceğimi şaşırmıştım.Kedileri masum ve zararsız varlıklar olarak düşünüyordum. Her ne kadar kedilere nankör denilse bile. Kedilere ne kadar değer verirseniz onlar da size o kadar değer verirdi. Ürkütmemek gerekir, çok narin hayvanlardır.
Yavru kediye doğru okulun bir ucundan bir ucuna adımlarımı hızlandırmıştım. Oldukça geniş bir bahçesi vardı okulun. Yeşillik alanın bulunduğu bölge de olunca, büyük gözüküyordu. Fakültenin bahçesi güzel havadan dolayı epeyce kalabalıktı. Çoğu kişi dışarıda gözüküyordu, kalabalıktan anladığım kadarıyla.
Ders saatleri bölümden bölüme değişiyordu. Benimde bölümüm Savcılıktı ve dersimin başlamasına az bir süre kalmıştı. Kampüste bulunan insanların fakülteleri tek bir üniversite bünyesinde olduğu için, bahçede oturan öğrencilerin sayısı da fazla oluyordu.
Bazı kızlar ve erkekler yeni olduğum için meraklı gözlerini üzerimde gezdiriyordu. Ama onları umursamadan hızlı bir şekilde kediye doğru yürümeye devam ettim.
Tam kediye ulaşmıştım ki bir şeyler ters gitti ve dengemi kaybettim. Yine ve yine bağcıklarımın mağduru olmuştum. Herkesin içinde amele sümüğü gibi yapışmıştım resmen yere. Yüz üstü düşmüştüm ve düşmemden dolayı dizlerim biraz acımıştı, ellerime taşlar da batıyordu. Lanet olası saçlarım ise önümü kapatmaktan başka bir işe yaramıyordu. Hiçbir şey göremiyordum, ama gülme seslerini net bir şekilde duyabiliyordum.
Bugünkü ikinci vakamdı, ama bir günde yaptığım sakarlığın rekor sayısı değildi. Kendimi yabancı insanların içinde gülünecek duruma sokmaktan nefret ediyordum. Ama hep başıma geliyordu. En olmayacak şeyler, en olmayacak yerde.
Saçımın önüme gelen kısmını birinin araladığını fark ettim ve biraz kafamı doğrulttum. Benim göz rengimde bir kız eğilmiş elini uzatıyordu. Kalkmam için destek gerekeceğini düşündüm, elini tutup kalktım.
Bahçedeki neredeyse herkes bana gülüyordu. En çok da dikkatimi çeken bir grup erkek tayfasının olduğu yer. Yüzümü buruşturdum ve okulda daha kimseyi tanımadığım için bir şey söyleyemedim. İlk günden insanların gözünde farklı bir izlenim bırakmak istemezdim.
Aslında bu düşüşümün bıraktığı izlenim de ortadaydı. Yeni olmasaydım diyeceğimi biliyordum ben bu egoistlere.
Beni kaldıran kıza döndüm ve sevecen bir şekilde tebessüm ettim.
"Teşekkür ederim." Biraz sert bakışları vardı. Sonradan aynı şekilde tebessüm etti. Sanırım o da bana gülmelerine sinirlenmişti.
"Önemli değil. "demişti.
Toza bulanan pantolonumu elimle silmeye çalıştım. Ellerime bir şey olmamıştı Allahtan, sadece taşların batması canımı acıtmıştı. Bağcığıma bastığım ayak bileğim de biraz acıyordu. Sanırım burkulmuştu.
Harika!
"Hey! Kendi işinize baksanıza." diye bana gülenleri azarlamıştı, beni yerden kaldıran kız.
Yerden kalktıktan sonra kıza şöyle bir baktığımda, çok güzel yüze ve fiziğe sahip olduğunu gördüm. Dalgalı kahverengi saçları, üstündeki mor mavi karışımı askılısı ve beyaz eteğiyle gayet uyumlu gözüküyordu. Abartı denilmeyecek kadar da makyaj yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH ÇIKMAZI
Teen FictionBir kız çırpınıyordu, ruhunun gölge ettiği karanlığın arasından. Kimse görmüyordu kaybını, çıkmazda olduğunu. Çırpınışları arasından feryat olarak attığı çığlıkları, kimse duymuyordu. Çırpındıkça okyanusa gömülüyordu bedeni. Kendi yaptıklarının bede...